Müellif, günümüzde insanlar mezhepçilik, cemaatçilik, ırkçılık gibi farklı bakış açıları ile topluluk olmuşlardır. Oysa ki Müslümanlık bize birlik olmayı öğütlemiştir.
Ne kadar biziz?
Renkler, ırklar, bakış ayrılığı olabilir ama birliği etkileyecek kadar ileri boyuta gitmemelidir.
Bilindiği üzere ülkemizi derinden üzen bir katliam var;
Filistin zulmü.
Son zamanlarda insanların sürekli birbirini suçladığını görüyorum. İnsan kendine sormadan edemiyor; “Bu öfke neden?”
İnsan, Müslüman bir ülkede vahdet olduğuna neden inanmaz, sessiz olduğundan neden veryansın eder?
Birlik, sadece feryat figan ederek olmaz. Kiminiz dua eder, kiminiz güç kuvvet gösterir, kimi maddi anlamda yardım eder. Sürekli etrafına vahdet eksikliğini yansıtan insanları çok samimi bulmadığımı söylemek isterim.
Aynı gökyüzü altında, aynı yağmur kimseye özel sunulan bir şey değil, güneş herkese eşit doğar, herkesin mücadele şekli farklıdır sadece.
Yollar aynıdır, hikayeler ve yoldaşlar değişir. Ama her zaman birlik, beraberlik içinde olunca değerli olur bazı şeyler.
Değerleri hızla kaybeden bir ülke olduk ve bunu kim yaptı diye birbirine soran insanlar topluluğu…
Daha ileri gitmek gerekirse, suçlama, iftira, yalan, riya kaçınılmaz bir hale geldi.
O güzelim gülzar-ı bahçeler talan oldu.
En masum kim veya en günahsız?
Pencere önü çiçeklere, tebessüm eden yaşlı teyzelere, sokakta koşuşturan çocuklara, komşu kapısı çalmaya hasret kaldık.
Modernleşmiş bir dünyanın yalnız insanları olduk.
Ahir zaman dedik, ahir zaman yürekleri dilhûn ettik. Baştan birliğimizi kaybettik, devamında duygular…
Zaten bunlar zincirleme olmazsa olmazımız bizleri biz yapan meziyetlerdi…
Saygının olmadığı bir toplumda, tüm duygular ölü duygudur.
Bizim en büyük hatamız, ‘bize dokunmayan yılan bin yaşasın’ oldu. Bir gün gelip o yılanın bizi sokacağını unuttuk.
İnsanoğlunun dünyaya gelmesi yalnız mıdır?
Eğitim hayatı, kariyer hayatı vs. “Birlik olmadan dirlik olmaz” demiş atalarımız.
En çok üstünlük çabası, lüks yaşam tabii ki ego savaşı.
Biz kendi içinde birlik olamazken nasıl başkalarını suçlayabiliriz?
Ellerimiz ayrıldı, uzatmaya yer aradık, mesafeler açtık. Evet, birbirine benzeyen bir toplum.
Kimse bana kızmasın, suçlu aramak yerine biz demeyi bilemedik.
İnsan, insanın aynasıymış; görmek istediğimiz kadar baktık. Güzel görebilmek için değil, ön yargılı zırhından teller ördük, sadece sevgimize değil, duygularımızı da bir kilitli sandığa bastık.
Ben çocukken hiç unutmam, yağmur sonrası gökkuşağı çıkardı. Bütün çocuklar görmek için yarışırdı, hayran hayran izlerdik kaybolana dek ve bilirdik ki bu, ara sıra bize sunulan çok değerli bir şeydi.
Farkında mısınız bilmiyorum ama şimdiki çocuklar gökkuşağını kendilerine ait sanıyor. ‘En çok ben gördüm, en güzel renkleri ben fark ettim’ diyorlar.
Soruyorum, bir ülke ‘biz’ değilse, bir aile ‘biz’ değilse, geleceğimiz nasıl olur? Geleceğin temelini böyle mi atıyoruz?
Bu ülkede sabahlara kadar dua eden insanlar var. Belki de üzüntüden yemek yemeyen, gülmeyen insanlar var Müslüman ülkesinde yaşanan zulümden dolayı.
Önce şuna inanın, ne kadar kötülük varsa, emin olun fazlasıyla iyi insan da var. Bizlere düşen görev, vahdet ve birlikten geçiyor. Kimseye boyun bükmeden, kırmadan, dökmeden, merhamet ile vefa, saygı ile biz olmalıyız. Biz birlik olduğumuz sürece kimsenin bizi ayırmaya gücü yetmez.
Severek, sevdiğimizi söyleyerek, hataları telafi ederek, bir adıma on adım giderek, sorgusuz sualsiz, menfaatsiz ‘biz’ olduğumuz için. Sarsmadan, yalansız, güvenerek, gülümseyerek ‘biz varız, biz buradayız’ demeyi bilmeliyiz.
Dünya bize sunulan fani bir yarış alanı; Yarışmak, fırıldak olmaya inanın değmez. Üstünlüğünüzü takvanıza saklayın.
Sevin, sevilin, omuz olun, yol olun, şifa olun, dinleyin, en önemlisi ‘Biz’ olun…
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.
Sevgilerimle, hoşça kalın.
Amine Hanım yazılarınızı çok beğeniyorum tebrikler 👏
Elinize emeğinize sağlık hocam çok güzel olmuş…”Biz” diye birlik ruhunu öldürdük. Şimdi yan-yana olmamıza rağmen uzaklara savrulmuş birer yabancı gibiyiz birbirimize.👍👍👍