Nefes

Veysi Yaman 589 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

“Benim nefesim kuvvetlidir” diyen var mı aramızda?

Hayır hayır…

Kastettiğimiz şey büyücülerin, falcıların, sahte hocaların kullandığı nefes değil tabi ki.

Vurguladığımız şey maruz kaldığınız herhangi bir zorluğa uzun süre dayanabilme gücümüz. Herhangi bir sıkıntıya, başa gelen bir probleme tahammül gösterebilme süremiz.

İster çok varlıklı olun ister beş parasız, ister çok asil soydan gelin ister sıradan bir aileden, yani, ne olursak olalım bu hayatta rıza göstermemiz gereken, sabretmemiz gereken bir sınavla yüz yüze kalabilir ve bu süre zarfında yaşanan duruma katlanabilmeliyiz. Bu insan olmanın bedellerinden biridir.

Zira içinde bulunduğumuz yaşam ne yazık ki sadece güzel şeylerin olduğu bir yer asla değildir ve asla olmayacaktır. Yaradan bizleri çeşitli dönemlerde farklı sınavlara tabi kılar ve biz böyle durumlarda nefesimizi tutup bu sürecin noktalanması için mücadele ederiz.

İşte bu şekilde sürekli imtihanlarla sınanacağımızın farkında olarak hayatımıza devam etmek bir süre sonra yüzüne büyük yumruğu yememek için gardını alan ve buna önceden hazırlık yapan boksör olmamızı sağlar.

Bizler yaşanma ihtimali olan sorunları önceden öngörebilir ve bu konuda önlemlerimizi alırsak belki sorunların önüne geçemeyiz ama böyle bir şey olduğunda buna katlanabilme gücümüzü arttırabiliriz.

İşte şimdi bu ve buna benzer durumları tolere edebilmemiz için öncesinden neler yapabileceklerimize şöyle bir bakalım.

Bir hayatın, hangi konumda olursak olalım, hangi mevki veya statüye sahip olursak olalım, hangi zaman diliminde yaşarsak yaşayalım ve en nihayetinde hangi sorunlara sahip olursak olalım, süreci daha kolay veya daha zor yönetebildiğimiz bazı şifreleri vardır.

Bu şifrelerden biri de kısa molalardır. Yani nefes almamızı sağlayacak küçük molalar.

Yaşamın koşuşturması içerisinde gerek iş hayatımızdan, gerek geçim sıkıntılarından gerek özel hayatımızdan ve gerekse de hayatın rutin devam eden baş döndürücü hızından kaynaklanan nedenlerle bizler kendimizin ve çevremizin farkına varamadan, durup bir soluk bile almayı düşünmeden oradan oraya koşuşturup dururuz.

Bu koşuşturma o kadar hızlı ve o kadar bizi kendimizden alan bir özelliğe sahip ki hayatımızın sonunda o yaşa nasıl geldiğimizi, bu uzun dediğimiz ömrümüzde göz açıp kapayıncaya kadar bu hale nasıl geldiğimizi hiçbir zaman anlayamayız. Ancak olan olmuş ve ömür elimizden uçup gitmiştir. Hiçbir pişmanlık veya söz geride kalan ömrü geri getirmeye muvaffak olamayacaktır.

Olan, geride gerçek elle tutulur anlamlı bir hikâyesi olmayan, doğru dürüst güzel bir anı oluşturmamış, sanki hiç yaşanmamış gibi elimizden kayan ömrümüze olur. Ve ne yazık ki son pişmanlık da pek de fayda getirmeyecektir.

Peki, bunu önlemenin, yani bize bahşedilen bu güzel ömrü daha anlamlı, daha sakin ve daha kıymet bilerek yaşamamız olanaklı değil mi?

Tabi ki olanaklı.

Bunun için yapmamız gereken tek şey koşar adım devam ettiğimiz bu yaşamda öncelikle koşmayı bırakmak ve durmaktır. Zira hiçbir güzel şeyi vücudumuzdaki bütün uzuvlar bu kadar hızlı hareket ediyorken düşünmemiz söz konusu değildir.

Bir kenara çekilip durduktan sonra, derin bir nefes alıp hayatınızı, geçmişinizi ve bu koşuşturmanın ne anlama geldiğini, neden hipnotize olmuş gibi bu kadar hızlı bir hayatın aktörü olduğunuzu düşünmeniz başlangıç için iyi bir fikir olacaktır.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Veysi Yaman
Bağlantılar:
Eğitimci / Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version