Ben bir nehirim gece gündüz, sıcak soğuk demeden bazen yavaş yavaş bazen gürül gürül akarım. Kim ne yapmış pek bilmem, umursamam da. Çamurlu ayakkabılarıyla geçen de fark etmez benim için tertemiz olan da. Yüzyıllar önce Ünlü Filozof Herakleitos da bahsetmiş benden. “Bir nehirde iki kez yıkanılamaz” demiş. Başta anlamadım, nasıl yani, dedim. Meğer değişimden bahsediyormuş. Aynı biz olarak kalamayışımızdan, her an her saniye olan değişime dur diyemeyişimizden. Ben hep aynıyım ki dedim; aşındırdığım kayaları toprak yaptığımı bilmeden, yanıma gelen çocuğun bir dedeye, nineye dönüştüğünü görmeden… Görünce anladım bir nehirde iki kez yıkanılamazmış gerçekten. Geçen zaman içinde ne ben o aynı nehirim ne de o aynı insan. En çok da insanlardaki değişen fikir ve düşünce farklılıkları çekti dikkatimi. Nasıl da farklılaşıyordu insanın düşünceleri zaman içerisinde.
Meğer tam zıddına doğruymuş bu değişim; yaşamdan ölüme, var oluştan yok oluşa… Her şeyin kendi içinde zıddını taşıdığını ve zıttı sayesinde var olduğunu anladım.
Ama sonra çok da durmadım üzerinde. Ben bir nehirim sonuçta bana ne değişimden, zıtlıkların çatışmasından.
Ben kötülük yapana bile dur demem ki. İzlerim sadece hatta bazen yardım bile ederim. İzleri silip, lekeleri yok ederek. Ama insan öyle mi ? Benim gibi kolay kolay susmaz haksızlığa, kötülüğe. O sussa da vicdanı susmaz. Ben bir nehirim akarım usul usul kimseyle bir derdim olmadan. Can veririm yeşile, kuşa, böceğe… Kimse sormaz bana sen neden buradasın, buradan gitmelisin, yerini değiştir, diyemez.
Dese de nafile. Ama insan öyle mi ? İnsan her şeyden sorumlu, bazen mutlu bazen mutsuz ve de kendi haline bırakılmayan çoğu zaman. Hatta benim gibi sabit bir yeri de yoktur hep ilerle derler ona, en güzel yerlerde sen ol! İçimden diyorum bazen oh! Ben iyi ki bir nehirim çamur bile bulaşsa akar gider durmaz bende. Ziyaret edenlerim olsa da yalnızımdır genelde.
Ama insan öyle mi görüşmek zorunda kaldıkları, yapmak zorunda oldukları , hiç istemese de gülmek zorunda oldukları vardır. Bir yerden bir yere sürüklendiği zamanlar, hiç istemese de alıp götürüldüğü yerler, sürüklenip yaşamaya bırakıldığı acılar vardır. Bazen sus artık, derler ona en çok konuşmaya ihtiyacı olduğu zamanlarda; bazen de hadi konuş, neden sustun! Ama ben sadece akarım, kimse dur demez bana.
Bazen hiddetlenir, hızla akarım bazen sakinleşir yavaşca… Kimse daha hızlı ol, buraya yetişmelisin demez. Ama insan öyle mi yarış atı misali koşar koşar durur ve yarışın sonucuna bağlıdır alacağı alkış ve tebrikler. Beni kimse tebrik etmez, bugün ne de güzel pırıl pırılsın, demez. Bazen yanıma gelen huzur bulur bu beni mutlu etse de çoğu zaman umurumda olmaz huzur bulsa da bulmasa da ben bildiğimce kıvrılırım boylu boyunca. Ama insan öyle mi tebrik çok önemlidir onun için hatta bazısı vardır ki kendini hunharca harcar bir tebrik uğruna. Ah derim iyi ki ben bir nehirim. İnsan bu ya sabreder, yorulur, üzülür, kızar, affeder, affetmez, güler, ağlar… Ona bu koşturmalarının sonunda benim de orada olacağım bir cennet verilecek belki ama… Bu kadar yıpratmasan kendini, benim gibi yapsan sadece aksan akabildiğin yere kadar, fıtratınca, yettiğince, yetebildiğince.
Ne güzel anlatmışsınız insanın hayat akışındaki değişimini. Evet bir nehirde iki kere yıkanılmaz eğer iki kere yıkansaydı insanoğlu, aynı çamurlara bulaşmaz aynı yerden kirlenmezdi…
Kaleminize sağlık…
Canım Gülsüm Aydın çok teşekkür ederim, hakikaten öyle.
Canım kızım ne güzel anlatmışsın çok begendim bizi aydınlatan ışıgımızsın 💕 başarılarının devamını dilerim yeni yazılarının devamını sabırsızlıkla bekliyoruz
Teşekkür ederim Anneciğim, canımm❣️
Her bir yazını heyecanla merakla okudum kalemine sağlık canım yolun açık olsun ♥️
Canım Mine🌸 Çok çok teşekkür ederim❣️