Skolastik düşünce, Orta Çağ Avrupa’sına ait karanlık bir düşünce yapısıdır, kilisenin sert, katı ve tavizsiz görüşü tüm toplumu sindirmeye, korkutmaya yetmiştir.
Bu katı ve sert düşünceye başkaldırı niteliğinde olan ve başka bir hastalıklı düşünce yapısı olan “Hümanizma’ya” sapar biçare Avrupalı.
Hümanizma ise akılla hareket edilmesi gerektiğinden yola çıkarak, her sorunumuzu, ahlaki kuralları ve dahi toplumun ve doğanın kendisini dahi akıl ile kontrol altına alıp, ona istenilen şeklin verilebileceğini savunur.
Bu hastalıklı düşünce yapısının doğal sonucu olarak ta “Başarıyı ve Aklı” hayatının merkezine alan, inançlara başkaldırmış ve benmerkezci düşünen tipik bir Avrupa vatandaşı ortaya çıkar.
Buraya kadar yazdıklarımızdan yola çıkarak bu hastalıklı düşünce yapısının da eğitim sistemimizi maalesef kuşattığını üzülerek ifade edebilirim. Ortalama bir öğrenci velisi de bu düşüncelerin tutsaklığında gençlerimiz ile kıyasıya çatışma yaşamaktadırlar.
Bir eğitimci olarak sadece başarıya odaklanan, arkadaşını bu uğurda ezmeyi, onu her ne pahasına olursa olsun geçmeyi ve bunu da biricik “Aklı” ile yapabileceğine inanan gençlerimiz, ibadet ve kulluk şuurundan uzak, asli, biricik görevi olan nefsine boyun eğmeyen, vaktin bilincine sahip, disiplinli, Rabbimizin kendisinden beklediği davranışları önceleyen bireyler olmaktan çok uzaktalardır.
Maalesef ki veliler de bu konuda adeta üç körü oynamakta, yaşananlara kör, sağır ve dilsiz kalarak çok büyük bir vebale ortak olmaktadırlar. Bu olaylara tartışmasız her eğitim döneminde şahit olmaktayız.
Burada öğrencilerimizin hedefsizliğinden elbette bahsetmiyoruz, bir genç en güzel ideallere, hedeflere ulaşma gayretinde elbet olacak ve bu gayeye ulaşabilmek için de teknolojinin nimetleri dahil her türlü araçlar ile kuşanacak, lakin bunları yaparken de birincil görevi olarak ibadetlerini, kulluk bilincini tüm bedenine kabul ettirecek.
Velhasıl yapılması gereken ise;
- Vakit bilincine sahip,
- Okuyan, (öncelikle evlerimizde anne ve babalarımız okuyacak), sorgulayan,
- Kulluk vazifelerini her daim önceleyen ve ardından hedef belirleyen bireyler yetiştirilmedikçe ve eğitim müfredatımız bu değerler ışığında düzenlenmedikçe bu kısır döngü devam edecektir.
Anne ve babalarımız ise “aklın” biricik ve yegane güç olduğunu bir köşeye bırakıp “başarıyı” kutsamadıkları gün ve güzel bir evlât yetiştirme derdine düştükleri gün yeni bir medeniyet için ümitvar olacağız.
Hayırla kalınız.