Nereden baksak elimizde kalıyor gidişat.
Herkes bir başkasının kapısının önünde olanların derdinde; kimse dönüp kendi içine ayna tutma derdinde değil.
Hep bir bananecilik varken, lafta kalıyor düzeltelim demeler. Kendi içinin kirli aynasına bak(a)mayanlar, dönüp ötekinin neyi yanlış yaptığının ve nasıl yaptığının hafiyeliğine soyunuyor.
Sıra kendimizi geliştirmeye geldiğinde, benliğinin “mükemmelim ben yaaa” diyerek gelişmemekte ısrar ettiği, gözlere ve idraka inmiş bir perdenin ardında kendi kimliğiyle saklambaç oynayanların arasında duygusal güç savaşlarında sınanıyoruz.
Dönmeleri yanlış anlayanların ikliminde her yana dönüyoruz da bir kendi içimize dönemiyoruz. Muhakeme yeteneğimiz köreltilmiş, körler ülkesinin sultanı misali dolanıyoruz.
Duyduğumuz her şeye körü körüne kapılan, önünü ardını düşünmeden en olmazlara bile olur inancıyla bakan insanların arasında doğrunun ne olduğunu anlatmaya çalışmak dahi anlamsızlığını koruyor.
Doğrunun inkarla ret edildiği, körü körüne savunulup inanılmış düşüncelerin sis perdesi ile tuhaf bir mücadele içindeyiz. Okumuyor, araştırmıyor ve akletmiyoruz. Gelişmeye çalıştığını söyleyenlerin, gelişmemeye karşı verdiği duygu ve düşünce savaşlarının içerisinde benliğin açlık oyunlarından ziyade, duygusal katliamının eşiğinden içeri adım attık.
Gelişmenin boyutlarını görüp sadece göründü attık. Dinlenilen, izlenilen ve okunan birçok kişisel gelişimin sadece akımsal boyutunda yüksek akıma kapılan insanlar kitlesi olarak sürükleniyoruz. İçselleştirmiyoruz.
Tek içselleştirdiğimiz; cımbızla çekip aldığımız bencillik, öfke, bananecilik ve saldırganlık. Tuhaf bir şekilde hipnoz etkisi yaşayan körler ülkesinin şeytanlaşmış, kontrolünü kaybedip yönlendirilen, bir o kadar düşünmekten uzağa düşmüş şekilde duygu patlaması yaşayan pimi çekilen insansı bombalar ile irade ve akıl tutulması hakimiyetini koruyor.
İnsan olarak farkına varamadığımız gerçek şudur ki: Gelişmek için, kontrolsüz ve bodoslama atlanılan su birikintisinin bile boğma ihtimali varken, varın siz düşünün, tutunduğunuz gelişim ipinin size yağlı urgan mı olacağını yoksa kurtuluşa giden yolda bilet mi olacağını…