Sümerlerin yazıtlarında görülen ve belki daha da öncelerden beri söylenegelen meşhur bir deyiş: “Nereye gidiyor bu gençlik!” Bu cümle, yeryüzünde insanlar görülmeye başladığı andan itibaren yani Âdem aleyhisselâmdan bu yana gençlerle büyüklerin hep bir kuşak çatışması yaşadığını gösteriyor.
Dünya an be an gelişmekte ve değişmekte. Bu sürekli değişime ayak uydurmaya çalışıyoruz ve tabii ki birçoğunu yakalayamıyoruz. Gençlerin istek ve beklentileri yeniliklerden yana olurken ebeveynler, çocuklarının kendi gençlik dönemlerindeki bir yaşantıları olsun istiyorlar. Dolayısıyla da kuşak çatışması dediğimiz durum yaşanıyor toplumumuzda. Tam bu noktada Hz. Ali (k.v.) Efendimiz’in sözünü hatırlamamız gerekiyor: “Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin.” Bu söze göre ebeveyn olduğumuzda belki de aradaki bütün çatışmalar tamamiyle kalkmış olacak.
Gençliğin kötüye gittiğinden sürekli şikayet ediyoruz fakat onları biz büyüklerin dünyaya getirip yetiştirdiğimizi unutuyoruz çoğu zaman. Anne baba televizyon başında, ellerinde telefonlarıyla oynarken, çocuklarının ders çalışmasını, kitap okumasını bekliyorlar. Anne babalar çocuklarına yeterli sevgi ve saygı göstermezken, çocuklarından kendilerini ve çevrelerini sevip saymalarını bekliyorlar. Halbuki çocuklar bizim adımlarımızı takip ediyorlar.
Bazı zengin aile çocuklarına baktığımızda da son derece mutsuz olduklarını, hatta intihar edip hayatlarına son verdiklerini görüyoruz ne yazık ki. Baktığımızda, aile maddi yönden birçok şey vermiş fakat sevgi yok, ilgi yok, iletişim yok.
Yakın zamanda art arda, acı bir şekilde birçok cinayet işlendi ülkemizde. Olayların temeline indiğimizde ahlâkî bozukluklar ve ilgisiz, sevgisiz gençler çıkıyor karşımıza.
Çocukluğunda sevgi görememiş ebeveynlerin de çocuklarını sevgisiz yetiştirdiklerine şahit oluyoruz çoğu zaman. Yetimhanede sevgisizlikten ölen bebekler… Ailede göremediği sevgiyi dışarıda, yanlış yerlerde arayan, madde, alkol bağımlısı olan ve hayatları kararan genç kızlar, delikanlılar…
Bütün bu felâketler, bireysel ve toplumsal olarak ahlâkımızı düzeltmemiz, imanlı bir hayat yaşayıp çocuklarımızı da bu düstur üzere yetiştirmemiz gerektiğini gösteriyor. Bunlarla birlikte iletişim ve sevgi çok önemli. Sevgi ve saygı görerek yetişen çocuk, çevresine de aynı sevgi ve saygıyı gösterir. İmanlı, ahlaklı yetişen çocuk, İslami kurallar çerçevesinde yaşar, çocuklarını da aynı şekilde yetiştirir.
Bir birey güzel bir şekilde yetişirse bir aile, aile güzel yetişirse toplum güzel yetişir. Allah (c.c.) her daim İslam üzere, gelenek göreneklerimiz üzere ve sevgi, saygı üzere yaşayıp bu doğrultuda evlâtlar, talebeler yetiştirmeyi bizlere nasip etsin, inşallah.