Dünyanın büyük bir buhran dönemine girdiği 60’lı yıllar, aynı zamanda bir dönüm noktasıydı. Dünya savaşlarının etkileri, Vietnam savaşı, Japonya’ya atılan atom bombaları, soykırımlar özellikle de Batı toplumunu psikolojik olarak yerle bir etmişti. Bir manevi boşluk, bir anlamsız hayat algısı, bir isyan öyle bir alıp başını gitti ki, mamafih kiliselere karşı soğuma ve ayaklanma da kaçınılmaz hale geldi. Bu bağlamda mevcut sisteme karşı gelme hülyaları gerçeğe dönüştü ve Hristiyanlığın cevaplayamadığı sorunlar neticesinde doğan o büyük boşluk dolduruldu. Çünkü imdada bir kurtarıcı öğreti yetişti ve o dönemden beri Yaratıcı olgusunu dışlayan, bütün enerji ve güçleri insanın benliğinde toplayan, insanı ilahlaştıran ve Doğu mistisizmi ile Batı kültürünün harmanlandığı insan merkezli bir inanç ortaya çıktı. New Age Hareketi!
New Age’in tarihine bakmak için, önce 1875 yılında kurulan Teozofi Derneğini tanımamız gerek. Bu derneğin felsefesinde, Hinduizm ve Budizm doktrinleri, köhne inançlar, fal, büyü, sihir, mistisizm, okült öğretiler, evrim, materyalizm, ateizm, karma, meditasyon, ruhlarla bağlantı ve yoga gibi bazı yöntemler vardı. Amaç ise; insanın ruh evriminin tekamülü için türlü aşamalardan geçmesi gerektiği, mükemmel insana evrilmek ve kutsal bir konuma hatta ilahi bir konuma yükselmek, nihayetinde ise tanrılaşmaktı. Çünkü bu hareketin felsefesine göre her bir insan tanrı olma potansiyeli taşıyordu.
Nitekim semavi dinleri tehdit eden ve son tahlilde alternatif bir din olmayı başaran New Age Hareketi de, Teozofi Derneği üyesi olan Alice Bailey tarafından başlatıldı ve aynı öğretiler esas alınarak kuruldu. Peki biz Teozofi Derneğini pek bilmezken neden New Age Hareketine aşinayız? Oysa aynı okült ve ezoterik öğretiler ve aynı mistik yöntemler istikrarlı bir şekilde uygulanmasına rağmen… İşte en önemli fark Medya! Filmler, kitaplar, şarkılar, çizgi filmler öyle bir ince ince planlandı ve üstü kapalı ifadelerle, subliminal mesajlarla, reklamlarla empoze edilmeye çalışıldı ki, New Age toplum içinde bir özgürlük, bir haykırış, bir isyan başlattı ve insanın kendini mutant zannetmesine ya da gelecekte reenkarne olarak bir gün olacağına inanmasını sağladı. Sonuç olarak New Age hareketi 21.yüzyılın modern dini olmayı başardı ve Dünya dinleri alt başlığında yerini aldı.
Amerika’nın %20’sinin inandığı bir hareket olan New Age Dininde, Tanrı; sizsiniz ve sizi yücelten ise ruhunuz. Siz her şeyi başarabilir ve bütün enerjileri içinizde toplayarak şifa bile dağıtabilirsiniz. Sahte peygamber algısının hoş gösterildiği ve inandırıldığı bu yeni dinde, aslında inanan herkes bir şifacı, kutsal bir birey ya da peygamber! Bu senkretik hareket, yamalı bir bohça gibi… Hinduizm’den, Budizm’den, Şintoizm’den, Taoizm’den, Şamanizm’den, Hristiyanlıktan, İslam’dan pek çok öğreti var. Hepsi tabiri caizse bir poşetin içinde ve istediğiniz zaman birini çıkarabilir, istediğiniz zaman bir başka öğreti ekleyebilirsiniz. Çünkü siz buna kadirsiniz. Çünkü asıl güç, iktidar, yetki mercii, kudret sizsiniz.
İşte bu özgürlük alanları arayış içinde olan pek çok insanı özellikle de genç kesimi baştan çıkardı. Çünkü sınırlar yerine çılgın bir özgürlük sergileniyor. Hareketin rol modelleri ise meleklerden, ruhlardan ve bilhassa uzaylılarla iletişime geçen medyumlar.
New Age hareketinde semavi dinlere yer olmadığı gibi, şiddetle karşı da çıkılıyor. Bu hareketi sınıflandırmak çok zor çünkü pek çok alt kolu bulunuyor. Yoga, meditasyon, reiki, sufi danslar, kanal olmak bunlardan sadece bir kaçı. New Age akımında modern bilimden bir kuple, kurucusunun kendi aforizmalarından bir kuple, bir kuple de Hinduizm, Budizm gibi uzak doğu kökenli dinlerden alınan öğretiler bulunuyor.
Özellikle bir spor dalı olarak benimsediğimiz yoga ile yayılıyor ve öğretiliyor bu olgular bize. Zaten yoganın tarihine bakarsanız, bir spor değil bir ibadet şekli olduğunu görürsünüz. Şu ‘Aum’ yani ‘Om’ sesi mesela. İbadete başlarken evrene bir titreşim gönderiliyor, kutsal ile bir kanal açılıyor, böylece frekansa giriliyor ve ritüel başlıyor. Bu ‘Om’ sesi kutsal bir sözcük ve bilincin aydınlanması anlamını taşıyor. A, U ve M harflerinden oluşan bu ses, Hint tanrılarından Brahma, Vishnu ve Shiva’yı temsil eden bir 3’lü harf kombinasyonu. Buna başka anlamlar yükleyenler de var tabii. 8 aşamadan oluşan Yoga’da ilk 6 aşama fiziksel son 2 aşama ise meditasyon ve kanal açma içerikli. Şu an Türkiye’de tattığımız yoga bir ritüel değil, ilk 6 aşamayı içeren fiziksel hareketler sadece, yani bir spor. Ancak her zaman öyle miydi?
New Age hareketinin derin felsefesini aktarmak için başvurduğu en etkili yöntemlerden biri yoga merkezleri açmak ve öğretilerini devamlı gelen sadık müşterilerine belli bir aşamadan sonra aşılamaya başlamak. Bu hedef ile ekiplerini büyütmeyi amaçlayan oluşum, 5 yıldızlı otellerde büyük paralarla organizasyonlar, takipçilerinin seviyelerine göre peyderpey verilen özel kurslar, seminerler, konferanslar düzenliyor. Lakin pek bilinmeyen işin içinde neler olduğu, ne konuşulduğu, hangi ödevlerin verildiği… Bunların bilhassa gizli tutulması isteniyor.
Bunun en güzel örneği 2002 yılında İstanbul’a gelen ve dev bir çadırın içinde gizli ayin yapan Yoga öğretisinin gurusu Shri Mataji. Bu ayinden bir fotoğrafta ise kendisine secde eden kadınlar var çünkü ayakları kutsal kabul ediliyor ve bu yüzden özellikle kınalarla, yüzüklerle süsleniyor.
Bu hareket asla küçük görülebilecek bir hareket değil! Zaten fikirlerini renkli dünyalarında yaşayan ve kolayca pazarlayan çok ünlü üyeleri de var. Bunlardan biri kendini mesihin elçisi ilan eden George Bush. Kendisi hatırlarsanız Mesih’in gelmesini hızlandırmak ve aldığı mesajlarla ülkesini daha iyi bir duruma getirmek için, İslam coğrafyalarına çok yaman hatıralar bırakmıştı. Bir diğer ünlü isim Sayentoloji tarikatının üyesi Tom Cruise ve John Travolta.
İsimler say say bitmez, öyle bir nüfus etmiş Amerika’ya ve pek çok ülkeye… Ve hızla da yayılmaya devam ediyor. Peki hem indigo çocuklar hem de kristal çocuklar bu akımın neresinde yer alıyor ya da bu yeni trendle bir bağlantısı var mı? New Age projesi olabilir mi? Göründüğü kadar masum mu? Ve özellikle gerçekten de kristal çocuk diye bir tür var mı? Perşembe görüşmek üzere!