Su ikramında bulunduğumuzda bardağın altından tutup hafifçe de eğilip ikram etmek nezaket, bardağın altına tabak koyup ikram etmek letafet, tabağın içine güzel süslü bir örtü koyup ikram etmek zarafet. Olduğuna göre sevgiyi göstermenin kaç bin çeşit yolu olduğunu siz düşünün. Elbette ki herkes kendi kişiliğine göre sevgisini gösterecektir. Kişiliğine aykırı sevgi göstermek çok zor olsa da imkansız değildir. Biraz emek, biraz özveri, fedakarlık bu işi çözecektir. Aslında göstermesi bu kadar kolay olan emsalsiz duyguyu ulaşılamaz kılmak, biz insanların aciz cimriliğinden kaynaklanır. Duyguları saklamak ve onları küflenmişliğe terk etmek yine bencilliğin göstergesi olarak yaşamda çürümüşlüğe puan kazandıracaktır. Zorlu yaşam koşullarında herhangi bir maddiyat olmadan sadece saf iyi niyetle vereceğimiz tek şey kalbimizdeki içimizdeki duygularımızdır. Duygularımız yozlaşmadan, değerlerimizi unutmadan, bir erozyona kurban gitmeden köklerimizi sağlamlaştırmalıyız. Kayıp giden yaşama çürümüşlüğü engelleyebilmek adına, duygularımız ve tutumlarımızla set çekmeliyiz. Neresinden tutarsak kar görmeliyiz.
Duyguda nezaket ve zarafet, düşüncede nezaket ve zarafet. Bunlara dikkat etmek, bu sınırı aşmamak, aşmadan kendimiz olmaya çalışmak. Aslında nezaket, zarafet, letafet duygu, düşünce, davranış olarak her yönümüze yansımalı ve bunu gösterebilmeliyiz. Gösteremediğimiz duygu düşüncelerimiz, kırıcı, kaba, duyguları göz ardı eden, zarif olmayan davranışlar şeklinde ortaya çıkabilir. Elbette ki insanoğlu mükemmel değildir ama doğru yolda ilerlemek için hiçbir zaman da geç kalmış sayılmayız.
Bizim kavramlarımız zengin ve derindir; yabancı kapıya gitmemize gerek yok. Kavram sıkıntımız yok, kavrayış zorluğumuz var. Anlar gibi yapıp anlamamalarımız, seviyor gibi yapıp sevmemelerimiz, saygı duyuyor gibi yapıp duymamalarımız, kendimizi “gibiler çöplüğünde” kaybetmemiz. Oysa ki çokça sevgi, bir tutam nezaket, biraz letafet ve zarafet, olmazsa olmaz güven. Lezzetli mi lezzetli bir duygu şöleni. İşte size kısacık bir formül, sosyal yaşamın kaosuna karşı.
Nerede, neyi arıyoruz? Ve nereye gidiyoruz? Sorgulanması gereken ve sorulması gereken doğru sorulardan. Çekinmeyin, arada değil, her zaman kendinize sorun. Bazen doğru soru doğru cevap getirmese de, en azından sorgulama yeteneğinizi, işlevselliğinizi kaybetmemiş olmanın canlılığıyla yaşarsınız.
Bizler istemenin arsızı, vermenin cimrisi olmuşuz. Sorgulamanın fakiri, soru sormanın acemisiyiz. Duygu ve davranışları en sevgi dolu şekilde ifade etmek bedavayken, miş’ler ve gibiler çöplüğünde duygu vermeden hayatı arar olmuşuz. Sonra bulduğumuzla yetinmeyip üstüne bir de harcamışız. Vefa bize neden küsmüş, sorgulamadan onu da uçurumdan aşağı yuvarlamışız. Velhasılıkelam, biz kendimiz olmayı, öz iyiliğimizi, duygularımızı tüketmişiz. Uçurumun dibi bize gündüz gelir olmuş.