Nezaket

Arzu Sunar Özcan 528 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Nezaket dediğimiz şey insanın kimyasında bizzat bulunur. Sanıldığı gibi birtakım bileşenlerle oluşturulmuş çalkalandığında köpüren ya da etkisini kaybeden E 333,5 ailesinden bir madde değildir. Paketlenmediğinden üzerinde son kullanım tarihi ve ‘Hazırlanışı’ diye dikkat çeken bir formülü de yoktur. Buna rağmen fazla önemsenmez ve çarçabuk gözden çıkarılıp çöpe atılır.

Bazen bu fantastik kuram gerçek olsa ‘nezaket damlası’ diye bir şey çıksa, marketlerde satılsa, kaba davrananların ağzına damlatılabilse diye düşünüyorum. Çünkü bazı insanlar gerçekten de,

“Günaydın, iyi günler, merhaba, buyurun,” gibi sözcükler söylendiğinde dudağa yapışıyormuş da konuşmaya engel oluyormuş gibi bir his uyandırıyor bende. Bu sözcükler beyinlerinin içinde bir yerde mutlaka var, biliyorum, ama kullanılmaması ve kilitli bir sandıkta tutulması canımı sıkıyor. Gülümseyen bir yüzü görmezden gelip başını çevirmek, iyi dilekleri duymamak, duyup da kayıtsız kalmak ne manaya geliyor, hiç anlamıyorum.

Biz çocukken insan haklarına daha saygılı, empati kurabilen, anlayışlı çocuklardır. Çocuk parkında onlarca çocuk birbirimizle tartışmadan salıncak sırası bekler, en fazla beş dakika sallandıktan sonra salıncaktan inerdik. Bir yerlerde yazılı bir kural varmış da herkes uyguluyormuş gibi kimse daha fazla sallanmazdı. Sallandıktan sonra kaymak için sıraya girerdik. Orada da bir koreografi varmış gibi birbirimize eşit mesafede kayar, kimse kimseye zarar vermeden eğlenir, tadını çıkarırdık. Ne değişti de çocuk parklarının sayısının milyonu geçtiği şehirlerde bile salıncaktan inmemek için ağlayan, başkasının hakkını gasp etmekte sakınca görmeyen, nazik olmaktan çok uzak çocuklar yetişti, yetişti de bugünün dünyası değişti? Bence araştırılması gereken konu bu. Çünkü o çocuklar büyüyüp hayata karıştı ve tahammül edilmesi zor, anlayışsız bireylere dönüştü.

Kişilerin bir mekâna girdiğinde neresi olduğu hiç fark etmez, (bir alışveriş mağazası, hastane, postane, minibüs, otobüs…) selam vererek içeri girmesi, onu karşılayan kimsenin aynı samimiyetle cevap vermesi anormal mi?

Bilhassa mesleği telefona bakmak olan ve kibar olsun diye özellikle kadınlardan seçilen sekreter hanımların hiç tanımadıkları birinin sesini duyduklarında meslek gereği,

“Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?” diye sorması gerekmez mi? Çok mu zor?

Nedense kibar ve nazik olan insanlar, bu tip eğitimsiz kişilerce böyle karşılandıklarında bir süre sonra onlar da insan olduklarını unutup aynı değersizlikle yaklaşmaya başlıyor bireylere. Böylece kaba davranış bulaşıcı bir hastalık gibi toplumda yayıldıkça yayılıyor ve birbirine her durumda hakaret edebilen ve bundan utanmayan üstelik bunu,

“Ne güzel yaptım! Oh canıma değilsin!” gibi gururlu bir davranış olarak sergileyen kimseler çoğaldıkça çoğalıyor. Bir insana ağzının payını vermek ne zaman marifet oldu? Sabır, iyi niyet, doğruluk ve dürüstlük gibi erdemlere ne oldu?

Çocukların birbirlerine, küçüklerin büyüklere saygısızlaştığı bununla da yetinmeyip kaba kuvvete başvurduğu merhametsiz bir çağda yaşıyoruz.

Bazen toplumun olmazsa olmaz değerlerinin artık değer olmaktan çıkıp lüks olduğunu düşünüyorum. Çünkü iyi bir muameleyle karşılaştığımda istemeden karşımdakine,

“Nerde yaşıyorsunuz?” diye sormak istiyorum. Günün birinde nezaket ve kibarlık gibi bir zamanlar sıradan olan davranışları özleyeceğimi söyleseler hayatta inanmazdım. Ama hem davranışları özlüyorum hem de o güzel insanları. Sahi onlar nerede?

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version