Bizler sadece etten kemikten yaratılmadık. Eti kemiği saran bir ruh, duygularımızı barındırdığımız bir kalp, evrenin sonsuz boyutunu düşünen bir akla sahibiz.
Evet evren diyorum! Oysaki bizler yaşadığımız alan ve çevreye sıkışıp kalmışız. Gücümüzün ve potansiyelimizin farkında değiliz.
Yaratıcı bizlere sonsuz bir yaşam vermiş. Sonsuz diyorum çünkü ruh ölümsüzdür. Yalnızca bedendir ölümlü olan.
Uyuduğunuzda gördüğünüz rüyalar beş on saniyelik bir akıştır. Bizler ise bu rüyaları saatlerce görmüş gibi hisseder anlatırız. Dünya hayatı da böyledir. Kaç yıl yaşarsan yaşa öldüğün vakit bir rüya gibi çok kısa sürdüğünü
anlayacaksın.Ve dünya için olan zaman kavramı değişecek ölüm ile yeniden doğum kavramına ulaşacaksın.
Sen bu dünyada gökyüzünden yeryüzüne düşen yağmur tanelerinin sadece bir kısmısın. Beden kalıplarıyla dünyaya inen… Ve yağmur damlaları bir süre sonra tekrar buharlaşıp gökyüzüne yani geldiği yere geri döner tıpkı
insanın ruhu gibi. Hayatta düşüncelerinden ibaretsin.
Hiç sordun mu kendine sen bu dünyaya niye geldin? Sadece yemek içmek, çalışıp, kazanmak ve çoluk çocuk sahibi olmak, ağlamak, üzülmek için mi? Hayır çok daha fazlası…
Öyleyse hayal et, düşün, varlığını sev, değer kat, insanlık adına dünyada iz bırak! Sevmek ve inanmak varoluş, düşünmek ve hayal etmek harekete geçmektir.
Komşunun bir sözüne, arkadaşının bir ihanetine, sevgilinin varlığına dayatmak değildir yaşam! Sana sunulan kutsal yaşamı, ruhuna sınır çizerek sana uymayan kıyafetlerle zorlaya zorlaya kalıba girme!
Anlaşılmak, değer görmek elbet güzeldir. Ama senin varoluş amacın sadece bunlar değil! Değer katıp sevmektir…
Her insan sende iz bırakarak ruhunu törpüleyip, seni yetişkin bir ruha çevirecektir. On beş yaşında da yetişkin bir ruha sahip olabilirsin elli yaşında da!
Olgunlaşmış meyveler dalından düşer. Ham olan meyve dalında pişmeye bekler. Bu da insanoğlunun hayat serüvenidir.
Kendini bilen insanın sohbeti insana tat verir. Pişmemiş insan ise sizde acı, ekşi, bozuk tat bırakır.
Ağzınızın tadını, O ne dedi? Bu bana bunu yapamaz! Gücüm tükendi diye diye mahvetmeyin!
Yolda bulunan bir taşı dahi kaldırsanız bir insan zarar görmesin diye kendi yolunuzu da temizlemiş olursunuz.
Unutmayın ki dünya bir yolculuk ve rüya alemi. Tatlı rüya olarak da yaşaya bilirsiniz, kabus olarak da… Rüyalarımız da bilinç altı olduğuna göre… Bilincinizi kirletmeyin!
Siz bedenen dünyaya sıkışıp kalmış olabilirsiniz. Ama ruhunuz sonsuz evrende!
Yırtıp atın size biçilmiş kalıpları, giysileri, bizler birilerine yakışmak için bu dünyaya gelmedik. Elbet yakışıksız bulacaklar, Buda onların kafasında size biçtikleri. Sana güzel gelen bir başkasına çirkin, sana doğru gelen bir başkasına yanlış gelebilir.Gene sizinle ilgili değil hayal gücü ve düşünce biçimi ile ilgilidir.
Ruhunuzu sevin tıpkı bir yağmur damlası gibi. Ne kadar özel olduğunuzu hissedin.
“Yaşam yaşattığınız sürece vardır.”
İyiliği, güzelliği, insanlığı yani kısacası soyut olan duyguları yaşatın! Somut olan beden de bundan nasiplenecektir, Evrenin küçücük küre parçası olan dünyası da.
Şimdi sana soruyorum. Sen bu dünyaya niçin geldin? Yok olmaya mı? Tamamlanmaya mı?
Sevgiler, saygılar.
Tebrikler 👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻Yüreğinize sağlık
Çok güzel anlatmışsın sairem ❤️
rohan.kay@gmail.com
Yüreğinize emeğinize sağlık üstadım. Kaleminiz varolsun çok güzel bir yazı keyifle okudum . Teşekkür ederim.
Kadriye Hanım;ne güzel cümlelerle dile getirmissiniz.Gönulden tebrik ediyorum.Yazilarinizi zevkle takip ediyoruz.Devamini bekliyoruz.
Bir misafir gibi geldik gidiyoruz. Daimi değiliz.Herkesin gittiği yere toprağın altına gideceğiz eni sonun da. Ama gitmeden önce de toprakla doğayla içli dışlı da olmalıyız diye düşünüyorum.İnsan, toprağa dokundukca ancak insan olabilir. Tabiatı,doğayı tanıdıkca insan bütünlüğünden söz edilebilir ancak.
Kaleminize sağlık hocam saygılarımla 🍁
Canım her zaman ki eşsiz sözler muhteşem anlatım keyifle okudum sonuna kadar . Yüreğine sağlık👏Sevgiler yüreğine canım ❤️
Çok güzel ifadeler ve anlatım düşündürücü kalemine yüreğine sağlık 👏👏👏👏👏