Normal olmak normal mi sizce? Nedir normali makul yapan şey? Normal olmayana meyilli olsa da duygu(ların) beklentisi, neden normalden yana tavır alırız hep? Çünkü normalite bir alışkanlıktır, genel kabul görmüş/görmekte olandır, mahalli baskılara/eleştirilere maruz kalmayandır.
Duyguların normale, normaliteye olan arzusu baskılanabir ama sınırlandırılamaz oluşundandır. Akıl ve gönül düşmanlığı, gönlün normalin dışına adım atmasıyla başlar. Peki kalp neden aykırılığa meyilli? Çünkü gönül, kimyası gereği hep uzak olanı, zoru seçer. Aşk en zirve, en uzak olandır. Bütün noktalardan sonra o başlar. “Aşk imiş her ne var âlemde/İlm bir kıyl u kâl imiş ancak.” demiş Fuzulî. “İlim” dediği yere “gerisi” demek çok da yerindedir. Aşk, Cibril’in adımlarının bittiği, kanatlarının tükendiği yerde başlar ki “ben buradan öte gidemem” der. “Ya ne ile gidilir buradan öte” dendiğinde ise “aşkla” diye cevap verir.
Akıl ve gönül işleri/işleyişleri/ilişkileri üzerine sayısız hikâye, yaşanmışlık, birçok şey söyler, çokça da şey yazabiliriz. Ancak bizim bu yazıdaki meramımız normal üzerine. Peki nedir normalin insan üzerinde etkisi? Evet, güvenli alan, alışılmış olan, sıradan dersek normal’e hakaret olur mu dersiniz? Ama ben size sonucunu şöyle söyleyeyim: Can sıkıntısı, depresyon, cinnet, bastırılmış duygular, aidiyetsizleşme… (Az veya çok, gizli ya da açık böyle duygu durumlarının yaratımı)
İnsan, normale uyumlu bir yapıda değildir. Değişme/gelişme sürekliliğine uyumlu bir yaratımdır. “İki günü eşit olan ziyandadır” diye de söylediklerimiz minvalinde söz ortaya koyabilir, tebdil-i mekanda ferahlık vardır diyerek de konuyu astrolojiden psikolojiye kadar ilişkilendirebiliriz ve/fakat şimdilik öyle çok girift derinliklere dokunmak niyetinde değiliz. Mitolojiden astrolojiye, ezoterik bilgilerden dine, insanın gizemli noktalarından psikolojiye, bilinmez bilinçaltı dehlizlerine, on sekiz bin aleme, vara yoka, bilmem neye sonrası yazılarda çokça yer ederiz.
“Rutin” der spiritüel alan ve rutinin dışına çıkma gerekliliklerinden açıklamalı olarak neredeyse sınırsız olarak sayısız bilgiyle söz eder. (Yeri ve zamanı geldiğinde, söylenmemişi söylenmemiş şekilde bir gayretle biz de söyleriz.) Rutin, aynılığı ve tekrarı ifade eder ve bu yönüyle fazla normaldir. Rutinin dışına çıkmayan, hiçbir şekilde gelişim gösteremez. Zihin, rutinin kalın surlarıdır ve o surlarda bir gedik açmak müthiş zordur. Fakat biz sonraki yazılarda nasıl olacağını da söyleyeceğiz.
İnsanların genel olarak dışa sergiledikleri normali ifade eder. Geçimliyiz, iyiyiz, mutluyuz, uyumluyuz, bak nasıl da herkes gibiyiz, gelimli gidimli, hal hatırlıyız, iyi anneyiz, iyi babayız, iyi bireyiz, maaşlıyız, ev taksidindeyiz, arabanın modelini yükseltme niyetindeyiz, falanca diziyi severek düzenli izleyenlerdeniz, şöyle böyleyiz… Peki gerçekten öyle miyiz? “Aslında/ama” gibi kelimeleri kullanacağımız o kadar çok saklı cümlelerimiz var ki -aslında- sahtekarlık en yaygın normalimiz. Kaçımız, baktığı yerde baktığını görüyor ki! (Evet, başka bir konu başlığı olmaya aday bir cümle olarak görünüyor) Gerekli gereksizlikler, gereksiz gereklilikler yalanlarını yaratmamızın ya da bunlara mecbur bırakılmamızın en büyük sebebi normal olma gereğinin dayatılmasıdır.
Neyin normal olup olmadığını belirleyen unsurlardan en önemlisi de zamana bağlı amillerdir. Bundan yüz yıl önce normal kabul edilen şey, bugünün anormali olabilir. Hadi bırakalım yüz yıl falanı. Benim büyüdüğüm köyde, doksanlı yıllarda kızlar şalvar giyerdi. Hatırladığım kadarıyla köyde kot pantolon giyen iki kız vardı ve onlar acayip anormal kızlardı! Aykırılıkları kabul edilir, akıl alır gibi değildi. Anne babaları ne biçim anne babaydı! Bugün mü? O köyde tayt vb. şeyler giymeyen kızların yadırganabileceğini düşünüyorum. Gayet normal ama öyle değil mi! Değişimin kendisi bile normalken normal’in değişime direncini bir düşünün!
Çokça sohbet mesaimiz olan bir yazar dostumun, “Mutlakın yanında fenanın yeri nedir ki” diye bir cümlesi vardı kitaplarından birinde. Benim -henüz herhangi bir kitapta yer almayan- deyimimle de “mutlak olan mutlaktır, gerisi muğlaktır. Ama ilgi/merak hep muğlak olanadır.”
Bir sonraki yazımıza kadar fikirlerle, güzel duygularla ve farklı eylemlerle kalın, çok hoşça kalın.
Normalden uzaklaştıkça başka bir normale yelken açıyoruz. Emin olduğumuz tek şey ise kendi varlığımız ve kurduğumuz bağlar. Yüreğine sağlık.
Mevcuttan uzaklaşmak da büyük marifet. Teşekkür ederim.