Hayat…
Kimilerine göre ölümüne mücadele…
Kimilerine göre “Alice’nin harikalar diyarı…”
Ama bir gerçek var ki hiçbir şey sonsuza kadar sürmez.
Ne zevk-u sefa ne de acı…
Genel yapısıyla hayat dediğimiz şey, bir insanın doğduğu andan ölümüne kadar olan süreyi kapsayan evredir. Peki, bu şekilde tarif ettiğimiz bu evre herkesin zihninde aynı çağrışımı mı yapar?
Buna “tabi ki hayır” demek yanlış olmaz sanırım.
Zira insanlara hayatın ne olduğunu sorduğumuzda her insanın bu kelimeye farklı bir anlam yükleyeceği ve her bireyin bunu farklı tanımlayacağı aşikârdır. Çünkü “doğumdan ölüme bir süreçtir” dediğimiz bu kavramda herkesin farklı farklılaşmalardan, farklı farklı süreçlerden geçtiği göz ardı edilemez.
O zaman hemen akabinde başka bir soru soralım:
Neden?
Yani insanlar neden farklı yaşarlar veya neden farklı yaşam süreçlerine sahipler?
Üç aşağı beş yukarı benzer fiziksel özelliklere sahip, ortalama davranış kalıpları olan, genelleme yapacak olursak benzer tutum ve hisleri olan insan dediğimiz canlı neden farklı yaşamlar sürer?
Bu soruya verebilecek binlerce cevabın olduğunu biliyorum. Zira bu satırları okuyan okurların bu soruya yönelik kendilerine özgü çok farklı cevaplar vermesi son derece doğal karşılanacaktır.
Çünkü insanın benzer özelliklere sahip olduğunu, benzer tutum ve davranışları gösterebiliyor olduğunu söylememize rağmen zihinsel yetileri farklıdır ve bu konuda kendine özgü düşüncelere, bunun mukabilinde bu düşüncelere uygun davranış biçimlerine sahip olması da bir o kadar doğaldır.
Ama bu düşünceler içerisinde şöyle bir açıklama yaparsak yanılmış olur muyuz?
İnsan canlı bir organizmadır. Canlı olma özelliği onun sürekli geliştiğini ifade eder. Gelişen her canlı da haliyle bir önceki deneyimlerinden bağımsız davranamaz.
Yani İnsan, yaşamı içerisinde önüne gelen her duruma, geçmişten edindiği bilgi birikimine, yaşadığı toplum yani çevresel faktörlere, yaşadığı döneme ki kastımız kişinin hangi zaman diliminde yaşıyor olduğu- ve o an içinde bulunduğu psikolojiye göre bir tavırda bulunur.
Bu tavır onun tepkisel toplamıdır.
İşte bu tepkisel toplam kişinin kendine özgü NÜANS’larına neden olur.
Peki nedir nüans?
Nüanslar, insanın bir diğerinden farklı tavrıdır. Onu ayrıcalıklı yapan bütündür.
Nüans kimliktir, kartvizittir.
Farklı iki ressamın aynı temayı işleseler bile ellerinden çıkan iki ayrı tablodaki farklı fırça darbeleri veya renk tonlarındaki farklılık tablolardan birisini daha fazla beğenmemize diğerini ise beğenmememize neden olabilir.
Peki, nedir bunun sebebi?
Yani aynı temayı, aynı görseli işlemelerine rağmen iki tablo arasında beğeni olarak farklılık olmasındaki ana neden ne olabilir?
Cevabı; hiçbir şeyin sadece göründüğü gibi olmamasıdır.
Zihnimiz, yaşımız ilerledikçe eğilimlerimizi, zevklerimizi, hobilerimizi, beğenilerimizi korkularımızı biriktiren ve bunu öldüğümüz güne kadar içinde muhafaza eden bir çerçeveye sahiptir. Bu çerçevenin içindekiler zihnimizde bizi biz yapan tüm öğeleri kapsar. Bu bütün bir süre sonra neyi beğenip neyi beğenmeyeceğimizi, neleri sevip neleri sevmeyeceğimizi, hatta âşık olacağımız insanın yüz şeklinin bile nasıl olması gerektiğini belirleyecek olan bütündür.
İlk defa gördüğümüz bir insan için kullandığımız “Ona kanım hiç ısınmadı” dememizin altında yatan neden zihnimizdeki çerçevede biriktirdiğimiz bütünün o yüze verdiği reaksiyondur.
Bu çerçevenin oluşumu şekli yaşantılardır. Yaşadığımız her olay, gözlemlediğimiz her durum, farkında olmadan çerçevemizin içine yolladığımız bir öğedir. Ve bu çerçeve bir süre sonra hayatımızı şekillendirecek bir güce kavuşacaktır.
O yüzden tablosunu çok beğendiğimiz ressamın tablosunda işlediği tema aynı bile olsa, tablodaki renk tonları vb. farklılıklar zihinsel çerçevemizde yani geçmişimizde yer alan bir anıyı bir şeyi hatırlatmasını veya bilinçaltımızda yer edinmiş bir duyguyu tetikleyip yüzeye çıkmasını sağlar.
İşte sadece bize özgü olan ve hiçbir kimsede bu çağrışıma neden olamayacak bu küçük ayrıntılar, bizi biz yapan, bizi diğerlerinden ayıran nüanslardır.
Ve bundan sonra da aslına bakacak olursak gelecekteki yaşam sürecimizi, bizi bekleyen olayların nasıl neticeleneceğini, kazandıklarımızı, kaybettiklerimizi vs. belirleyecek şey deyine bizi biz yapan nüanslar yani ayrıntılardır.