Okuma Kültürsüzlüğü

110 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

“Kitaplar, bir evin ışığıdır.”
“Kitaplar, bir kalbin batmak bilmeyen güneşidir.”
“Kitaplar, bir şarkının susmak bilmeyen nameleridir.”

Daha önceki yazılarımın bir tanesinde okuma konusuna değinmiştim. Bu sefer okumama ve okuma konusunda yaşadığımız birtakım sorunlardan bahsedeceğim.

Bir yazarın kitap okuma tavsiyesinde bulunması doğal. Lakin bunu defaten dile getirmesi, kültürümüzde ne kadar da büyük bir gediğin açıldığını gösteriyor. Herkes hayatı boyunca çeşitli problemlerle uğraşıyor, sıkıntılarla mücadele ediyor. Yaşadığı kaos ortamında hep onu huzurlu edecek, bir nebze olsun dertlerden uzaklaştıracak etkinliklerin ve ortamların peşinde. Şimdi bu teşhisin sonunda beklenen bir sonuç ortaya çıkıyor. Tüm bu sıkıntılardan kurtulmak ya da uzaklaşmak istiyorsak kitap okumalıyız. İşte, gedik dediğim yer tam da burası. Kitap okumak, yaşantımızda bir tür kaçış yolu ve sıkıntılardan arınma konumuna getirilmiş vaziyette. Oysaki olaya bir de tam tersinden bakacak olursak; şunu söylemek istiyorum: Bilinçsiz bir şekilde yapılan bu tedavinin yerine hastalığa hiç yakalanmasak? Yani kitap okuma, sadece ufkumuzu genişletmek, kendimizi geliştirmek, bir amaca adamak ve karakter mekanizmamızdaki en manzaralı yere oturtmak. Sizce de sorunu tamamen çözmüş olmaz mıyız?

Bir de en sık verilen cevaplardan biri şu; aslında bir bahane ve kaçamaktan başka bir şey değil: “Küçükken okumamışım, ya da temelim çok zayıf.” Kulağa ne kadar iç karartıcı bir bahane olarak geliyor, değil mi?

Örneğin, 20 yaşına kadar hiç karpuz yemediniz? Sonra karpuzun tadı size çok enfes geldi ve onu yemeyi alışkanlık haline getirdiniz. Ya da 10 sene boyunca hep aynı filmi izlediniz ve karşınıza sizi çok şaşırtan ve birden bağlandığınız bir film çıktı. Daha bir sürü örnek verilebilir. Kitap okumanın ne yaşı, ne zamanı ne de yeri olur. İlk kısmı yani tüm bu kaçamaklardan kaçabilirsek, sonraki aşama ne olmalı?

Özellikle genç okurların bana sorduğu soru şu oluyor: “Hangi tür kitaplar okuyarak okuma alışkanlığı edinebiliriz?” Çok kapsamlı bir cevap vermek daha doğru olur. Kabuğumuzdan çıkıp nefes almak istiyorsak, ilk önce nefes aldığımız yeri bilmeliyiz. Farklı ufuklara, geniş bir çerçeveye ve özümüzün derinliklerine inmeye ihtiyacımız var. Birden ağır ve yorucu kitaplar okumak yerine kısa, anlaşılır ve düşünce dünyamızda yeni soru işaretleri oluşturacak kitapları tercih etmeliyiz.

Gençler, yani ortaokul ve lise okuyan kardeşlerimiz, gençlik romanlarını okumaktan yana. Tabii ki okusunlar, ama dünya klasiklerini ve Türk edebiyatını da okumak başlı başına bir kazanım. Benim tavsiyem, hem gelişim hem de kültürel katılım açısından okuma portföylerini genişletmeleri. Hem bunu yaparak kendi dünyalarını hem de yaşadıkları evreni tanıma imkânı bulacaklar. Daha çok okunan polisiye, macera ve gerilim romanlarının yanı sıra tarih, araştırma, siyaset ve psikolojik kitaplarına da yönlenmeleri gerekiyor.

Evren, sistematik ve dahiyane bir düzen üzerine kurulu. Bizim asli vazifemiz, kurulan düzene uyum sağlamaktan da öte, kendimizi keşfederek kurulu düzene daha güzel ve onurlu bir katkı sağlamak olmalı.

Yazımı, çok sevdiğim yazarlardan biri olan Alman Yazar Wolfgang Goethe’nin şu sözleriyle noktalamak istiyorum:

“İki ömrüm olsun isterdim; biri yaşamak, diğeri okumak için.”

Sağlıcakla, esen kalın, teşekkür ederim.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version