Yaşamak için
Bir neden ararken
Ölmek için bulursun…
(maNga)
Yusuf çalan cep telefonunun ekranında kızının ismini görünce gülümseyerek telefonu açtı:
“Buyur Derin’im, uyumadın mı sen güzel kızım?”
“Uyur muyum hiç baba? İlk defa senin için kek yaptım, sen tatmadan uyku girmez ki gözüme!”
“Gerçekten sen mi yaptın bakayım, annen hiç yardım etmedi mi?”
“Neredeyse hiç etmedi, kenarda oturdu bugün hep. Sen neredesin baba, mesaiye mi kaldınız yoksa?”
“Yok, kızım, işten çıktık, servisteyiz ama nedense gece yarısı saçma bir trafik var. Yine de inşallah bir beş-on dakikaya geliyorum.”
“Tamam babacım, bekliyorum!”
Yusuf yine yüzünde genişçe bir gülümseme ile telefonu kapattı ama önlerine bakıp da trafiğin devam ettiğini görünce gülümsemesi kayboldu. Aslında 4-12 vardiyasının en sevdiği yanlarından biri özellikle gece trafiğe takılmadan hızlıca eve ulaşabilmeleriydi ama bugün ne olduysa sıkışıp kalmışlardı. Tam bu sırada yanında oturan Özgür Haydar işaret parmağı ile sağ tarafı göstererek konuşmaya başladı:
“Yusuf Abi, aslında sen şimdi burada insen, şu ileriden Öküzler Caddesi’ne girsen, bir beş dakika sonra evdesin!”
Yusuf, Özgür Haydar’ın söylediği yolu düşününce aklına yattı ama tekrar teyit almak istedi:
“Öyle mi diyorsun?”
“Yani, bence…”
“Kaptan, beni burada bıraksana!”
“Emin misin Yusuf Abi, trafik açılırsa iki dakikaya duraktayız!”
“Olsun kaptan, sen sal beni, biraz yürüyüp açılmış olurum hem!”
“Tamamdır Abi, sen bilirsin!”
Servis şoförünün düğmeye basmasıyla açılan kapıdan kendini dışarı atmadan önce herkese “iyi akşamlar” dileyen Yusuf, indiği gibi arkadaşının ve aslında neredeyse tüm yerel halkın “Öküzler Caddesi” dediği caddeye yöneldi. Caddeye bağlana birçok ara sokaktan araçla dikkatsiz çıkan sürücüler başta olmak üzere caddede bulunan ve çeşitli tatsızlıklara neden olan gençler yüzünden yine gençler tarafından verilen bir isimdi bu. Caddeye girince gerçekten de caddenin gerçek adını bilmediğini fark etti. Hızlıca duvarlarda bir tabela aradıysa da bulamadı ve hızlıca yürümeye devam etti.
Sonra birden on beş- yirmi adım ilerisinde bir hareketlenme olduğunu görünce biraz yavaşladı. İleridekinin bir kadın olduğunu görünce adımlarını biraz daha yavaşlattı. Biraz daha dikkatli bakıp kadının tedirginlik içinde hareket ettiğini görünce birdenbire durdu. Kadın yavaşça sağ elini büyükçe çantasının içine atınca Yusuf olayı anlamış oldu.
Kadın, Yusuf’un kendisini taciz edeceğinden korkmuştu.
Bir anda Yusuf’un başından aşağı kaynar sular döküldü. Ondan nasıl böyle bir şey bekleyebilirdi? Evet, Yusuf’u tanımıyordu ama dışarından bakıldığında bile bir Yusuf’un bir baba imajı vardı ve bundan hiç bir zaman rahatsız olmamıştı. Ama kısa bir süre düşünüce kendisine kızdı. Tabii ki tacizcinin belli bir tipi, yaşı, mesleği olamazdı. En acısı zaten böyle acı olaylardaki suçlu erkeklerde genelde hep en yakın çevrelerinden çıkıyordu. Evet, kız tedbirli olmakla haklıydı.
Peki, şimdi Yusuf ne yapacaktı? Belki kız rahatsız olmasın diye olduğu yerde bekleyerek kızın caddeden çıkmasını bekleyebilirdi. Ama yolun ilerisine bakıp da birkaç yanmayan gece lambası da gözüne takılınca olduğu yerde beklemek pek aklına yatmadı. Kadını rahatsız etmeyecek kadar uzaktan ama bir olay olursa da yetişecek kadar yakından yürüyecekti.
Mesafesini ayarlamaya çalışırken bir yandan da düşüncelere daldı. Aslında bu caddeden değil de iki yan caddeden gitse daha kalabalık olurdu, kadın için de daha güvenli olurdu. Hızlıca kadının giydiklerine baktı. Çok açık olmamakla beraber sanki biraz daha kapalı olabilir miydi? Ayrıca işten çıkıp geldiği bu geç saatte acaba ne işi vardı ki? Sonra birden içinden “SANA NE ULAN!” diye bir ses yankılandı. Ama öyle yüksek bir sesti ki bu dışarıdan da duyulup duyulmadığına emin olamadı. Kafatasının arkası uyuşurken az önce saçma düşüncelerinden utandı. Gerçekten de kadını mı sorguluyordu? Sanki sadece ve sadece onu rahatsız edecek kişilerin suçunu hafifletmeye mi çalışmıştı? Kafasını bu gereksiz düşüncelerden arındırıp kararını netleştirdi. Her kimse ve her nereye, ne amaçla gidiyor olursa olsun şu anda Yusuf’a emanetti ve ona istese de istemese de sokak bitimine kadar eşlik edecekti. Çünkü eğer o kadın kendi eşi, dostu ve hatta kızı olsa oradan güvenle çıkmasını isterdi.
Bu arada normalde servisin bırakması gereken durağa gelmişlerdi. Yusuf tam o anda kafasını kaldırınca uzakta geçmekte olan serviste başını çıkarmış Özgür Haydar’ı gördü:
“Yine yanlış karar Yusuf Abi!” diye gülümseyerek seslendi.
“Doğru karar Özgür Haydar, çok doğru karar!” diye mırıldanarak yoluna devam eden Yusuf bir süre sonra kendi evinin önüne gelince biraz durakladı. Acaba birkaç adım atıp kendi kızına bir an önce kavuşsa daha mı iyi olurdu? Ama bu düşünce o kadar içine sinmedi ki ayakları birkaç adım için bile dönmediler. Daha sonra pencereden ya da kapıdan eşine veya kızına yakalanma düşüncesi ile adımlarını tekrar hızlandırdı. Önde yürüyen kişi de bu saatten sonra onun kızıydı.
Sonra tekrardan düşüncelere daldı. Gerçekten kötü niyetli insanlarla karşılaşırlarsa ne olacaktı acaba? Yusuf’un neredeyse hiçbir zaman kavga dövüşle arası iyi olmamıştı. Ama şu anda bulunduğu konumda belki de olaylar oraya gelmeden çözülürdü. Sırf orada olduğu için kötü adamlar cayabilirdi. O olmazsa da genelde yaptığı gibi babacan bir tavırla seslenir ya da kızarsa belki bir caydırıcılığı olurdu. O da olmazsa belki kadının yanına gidip belki konuşarak belki de koluna girerek koruma sağlayabilirdi. Bu durum genelde filmlerde yaşandığı için, hem kendisinin yapabileceğinden hem de karşı taraftan gerekli yaklaşımı alamayabileceğinden ve belki de kendisinin de saldırgan olacağını düşünüp zarar görebileceğinden korktu. Ama en kötü senaryoda hiçbir şey yapamasa bile kendi bedenini siper edip kadına zaman kazandırabilirdi. Bu son senaryo ile kızından ayrı kalması gerekebilirdi. Hatta belki son nefesini de bu olayda verebilirdi. Tam o andan kızının dinlediği şarkılardan birinde duyduğu şarkıdaki o söz aklına geldi: “Yaşamak için bir neden ararken ölmek için bulursun!”. Evet, kendisi olmasa bile birinin yaşaması için kendisinin ölmesi için bir neden bulmuştu. Bu durum onu biraz sarsmış olsa ve hatta gözlerini doldursa da bir an duraklamadı. Eğer önceki kendi kızı olsa ve birileri onun yaşaması için kendini feda etmesini ister miydi? Evet, isterdi.
Tekrar düşüncelerden sıyrılıp kafasını kaldırdığında neredeyse yolun sonuna gelmiş olduklarını gördü. Kafasında onlarca senaryo kurup kendini hazırlayıncaya kadar neredeyse yol bitmişti bile. Kendi haline yarım ağızla gülüyordu ki kadının hemen önünde bir gürültü koptu.
Tam zamanında o şom ağzını açmıştı işte. Peki, şimdi ne yapacaktı? Bağırarak mı yaklaşmalıydı, yaklaşıp da ilk gördüğüne tekme tokat mı girmeliydi? En iyisinin önce ne olduğunu anlamak olduğuna karar verdikten sonra ilk önce gözleri kadını aradı. Kadının hızlandığını görünce Yusuf da adımlarını onu yakalayacak kadar hızlandırdı. Aralarında sadece birkaç adım kalmışken ikisinin arasından kavga etmekte olan iki kedi geçti. Yusuf tekrar sesin ilk geldiği karanlık noktaya bakınca orada da dağılan bir çöp konteynırını iyi kötü seçti. İkisi de bir süre durakladıktan sonra daha yavaş adımlarla yolu tamamladılar. Yusuf yolun karşısında kalabalık otobüs durağını görünce bir kere daha duraklayıp yavaşça kafasını çevirdi ve kadına baktı. Bu sefer kadınla göz göze geldiler. Kadın az önceki olayda artık Yusuf’un kötü niyetli olmadığını anlamış olmalıydı. Kafasını hafifçe eğip gözlerini de kapatarak sessizce teşekkür etti. Yusuf da hafifçe başını eğerek rica etti. Kadının otobüs durağına varmasından sonra yavaşça arkasına döndü ve evine doğru yürümeye başladı.
Eve geldiğinde hiçbir şey anlatmamaya karar verdi. Zaten ayaküstü trafik ile ilgili yaptığı açıklama evdekilere yeterli gelmiş gibiydi. Daha üstünü değiştiremeden önüne kesilmiş taze kekten dilimlerle dolu bir tabak kondu. Yusuf bilerek ilk ısırıktan sonra değil de ilk dilim bittikten sonra gözlerinin içine ışıl ışıl bakan kızına çok beğendiğini söyledi. Kızının saf mutluluğuyla kendisine sarıldığını görünce sadece dakikalar önce yaşadığı gerilim aklına geldi ve o da kızını sımsıkı sardı. Şimdi sağ salim sarılabiliyordu ya ne kadar şükür etse azdı. Ne kadar sarıldıklarını bilmiyordu ama kızının işi bittiği belliydi.
“Bu kadar seveceğini bilseydim, daha önceden yapardım babacım!” diye kinayeyle gülümsedi kızı.
“Sen ne yapsan ben beğenirim Derim kızım, güzel kızım; yeter ki sen de sağlıklı, mutlu ol! Bir baba bundan başka ne ister!”…