Dil sükût, yürek ah u zar. Hangi mürekkebin rengiyle yazsam yüreğimdeki acının tarifini gösterecek, bilmiyorum. Söze hangi acıdan bahsedeceğim, onu da bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ise o da hiçbir dilin, hiçbir kalemin bu acıyı dile getirmede yeterli olamayacağı. Günlerdir gözlerimizin önünde bu vahşete tanıklık ediyor olmanın acısıyla yaşıyoruz. Bu zulme çaresiz ve sessiz kalmak yetmezmiş gibi ölümün insan eliyle kutsanması ise cabası…
Kendi yurdunda yetim kalan öksüzlerin ağıtları ve gece gündüz demeden etrafa yayılan ölüm kokusunun, sarmaşık misali her yanı sarmış olması ne utanç verici biz insanlık adına. Tarih bunu yazacak ama utançla. Hayalleri çalınmış çocuklar, annesiz sabiler, çatısız evler… Onların bu savaşın eşiğinde can verişine tanık olurken ne yazık ki bizler kör olmuşuz, görmezden gelerek. Kendi adıma ve vatanım adına bu zulme göz yumup sessiz kaldığım ve bu uğurda cihat edemediğim için Gazze halkından özür diliyorum.
Vatanı yok savaşın, öleni ve de öldüreni var. Haklı ya da haksız aranmıyor bu ihtilalde. İnsan denilen bu canavarların sergilediği bu zulmün içinde aynı gökyüzünden solumak bile benim ve bizim için utançtır. Bu zulüm yüzyılın alnına kara bir leke düşürürken, toprağın iniltisini duymayan, kan kokusunu temizlemek için uğraşmayan, yetim ve öksüz kalan sabilerin ölen umutlarına çiçek açtırmayan herkes adına özür dileyip Rabbimden onlara merhamet etmesini, bu imtihanın en kısa zamanda mükâfatla müjdelenmesini ve bizleri de mağfiret dileyerek affetmesini istiyorum.
Ve mektubumu bu dizelerle bitirmek istiyorum:
Toprağa İnsan Ekildi
Sürç-i lisan ederse kalemim, affola be çocuk.
Acının tarifini kâğıtlara sığdırmaya haddim değilken,
Küçücük yüreğinle bir dünya acı taşıyan büyük gönlünün huzurunda secdeye durdum ruhumla.
Semada inleyen ahlarınız, toprağa acımasızca gömülen bedeninize reva görülen zulme isyan demindeyken
Ricacı ve duacıyım ya Rab, duy ikrarımı.
Sal ebabil kuşlarını, helak et şu lanetli kavmi.
İçtiğim suda, yediğim yemekte, soluduğum havada asılı kalırken nefesim,
Bu nasıl bir acıdır ki damarlarımdan beynime sıçrayan!
Döllendikçe semada çığlığınız, közleniyor bakışlarınız yürek ucumda.
Mısralar avazlanıp yarım bir ezgiyle ağıt yakıyor terli turna mahmurluğunda.
Dile getiremediğim tüm harflerin esiriyim bu gece.
Sürç-i lisan ederse kalemim, affola be çocuk.
Ricacı ve duacıyım ya Rab, duy ikrarımı.
Sal ebabil kuşlarını, helak et şu lanetli kavmi.
Gece sisli, gece zifiri, gece tozlu, gece hüsran ve üryan.
Hangi yana dönsem kan kokuyor.
Çaresizliğe soyunan bakışlarınızı örttüm üzerime bu gece.
Dile getiremediğim tüm sözcüklere düşük yaptırıyorken
Sürç-i lisan ederse kalemim, affola be çocuk.
Ricacı ve duacıyım ya Rab, duy ikrarımı.
Sal ebabil kuşlarını, helak et şu lanetli kavmi.