Duygularımız arasında durağan ve dogmatik yapısını değiştirmeyen her seferinde sırtımıza ve nefsimize yük olan ön yargı duygusundan bahsetmek istiyorum.
Benim tezim, yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere ön yargılarımızın saltanatvari bir yapıda olduklarını ileri sürmemdir. Biraz düşününce ya da yazının devamında bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Saltanat nedir; babadan oğula veraset sistemiyle yönetilen bir tür rejim biçimidir. Ön yargılarımızda ne olursa olsun sürekli aynı döngüde ve genetikte yerini bırakmayan duygu, düşüncelerimizi yöneten birinci derece beşerî dezenformasyon şeklidir.
Bu konu geçtiği zaman çevremizde veya yakınlarımızın kullandığı bir sözcük vardır. Nedir o?
“Ben ön yargılı değilim, insan sarrafıyım.”
İnsan sarrafı olduğunu iddia etmek bile aslında kendi içimizde bölünmüş bir ön yargı matematiğidir.
Neye göre bunu söyleyebiliyoruz. Sadece çok az bir bilgiyle edindiğimiz yargıyla insanları tamamıyla nitelendirmek değerlendirmek sarraflığın hangi aşaması acaba?
Ne yazık ki insanların en fazla pişmanlık duyduğu ve ne yazık ki yapmaktan vazgeçmediği en düstursuz, sağmal duygu ön yargıdır. Maalesef kavrayışı en zor benimsenmesi en güç duygu da ön yargıdır. İçine kapanık birisi için soğuk yapılı diyoruz biraz eğlenceli birine kaypak diyoruz kaliteli giyinene zengin uygun giyinene fakir diyoruz. Her şeyi diyoruz ama neye göre dediğimizi inanın kendimiz bile bilmiyoruz. Acaba neden içine kapanık demiyoruz, bir sorunun mu var demek yerine aklımızdan ilk geçenle etiketi yapıştırıp diğer ürüne geçiyoruz. Sadece dış görünüşte de değil sadece bir düşüncesini söyleyen insana hemen şucu bucu deyip davranışlarımızı ona göre şekillendiriyoruz. Ne kadar basit ne kadar kolay değil mi? Bunu da çok iyi bir şey yapmış gibi anlatıyoruz, övünüyoruz. Bir ara bunun zamanla tutarlı olduğunu düşünürdüm sonra fark ettim ki zamanla alakası yok. Zihniyet, ön yargının as oyuncusu. Zamansa kadroya bile giremez. Ön yargının kırılması için başlıca tedavi yöntemi empati ve sağduyu olabilir. Ama bunlar da bir müddet. Dışavurum şeklinde düşünülebilir ama kendi içimizde çok fazla bir ömürleri olmuyor. Bir örnekle desteklemek istiyorum. Kendimden örnek vermek daha yerinde olur. Yayımda olan kitaplarım, yazılarım için arkadaşlarım, akrabalarım ya da herhangi bir ortamda ilk sorulardan birisi kazancımla alakalı. Sırf ilk yargısını öğrenmek için bile yok derim çoğu zaman ve cevap genelde “ee madem kazancı yok, yapmanın gereği yok” derler. İşte ön yargının kilometre taşlarından birisi. Benim bu işi sadece kazanç için yapıp yapmadığı bilmeden gereksiz diye beni absorbe etmek bile ne kadar da ön yargıya yenik olduklarını gösteriyor. Yazıyı okurken kızdığımı düşünebilirsiniz, hayır tam tersi alışkın olduğunuz davranışlar sizi çoğu zaman şaşırtmaz, üzmez hatta sinirlendirmez. Verebileceğim en yakın örnek bu.
Ön yargı; saltanatını insanoğlu var oldukça devam ettirecektir. Çünkü insan doğası gereği nefsini eğitmekte zorlanan bir varlıktır. Bizler bunu yekünen bitiremeyiz ama azaltabiliriz.
Kesinlikle haklısınız azaltmak ta cogaltmakta yine bizim elimizde. ama şunu da unutmamak gerekir bence ön yargı olmadan sarrafta olamayız ne bilim benim aklıma bu geldi isim gereği galiba