Kadim bir şehir olan Üsküp Balkanların ortasında hep merkezi bir öneme sahip olmuş ancak, tabiri caizse ecdat ile hayat bulmuş nefes almaya başlamış tarihi ve kültürel birikimi çok büyük bir şehir. Ecdadın Avrupa’ya vurduğu Türk mührü olan Üsküp, kendisi İstanbul’dan önce fethedilmiş ve fethinden sonra da İstanbul’un kıyısında kurulan Üsküp mahallesi ile de İstanbul’a Türklüğü adeta mayalamış bir şehirdir.
Osmanlı Üsküp’e özel önem vermiş adeta yeni baştan bir şehir kurmuştur. Beş yüzyıldan fazla kaldığı bu topraklara ecdadın kokuları sinmiştir. O kadar ki bizim belki çoğu şehrimizden daha çok Türk şehri görünümündedir Üsküp. Şehir 1392’de Sultan Yıldırım Bayezid tarafından fethedilmiş sonraki fatihler için merkez haline gelmiştir. Daha sonra yapılan yoğun imar çalışmaları ile Osmanlı Türk mimarisi ile adeta yeniden doğmuştur. Taşa ruhu katan kutlu ecdat bu taşlarla da birçok şehre olduğu gibi Üsküp’e de adeta mana işlemiş bir kültür mirası bırakmıştır. Yapılan hanlar, hamamlar, köprüler, çeşmeler ve camilerin birçoğu bilinçli yok etme politikalarına rağmen varlıklarını korumaktadırlar. Üsküp bizde olmasa bizim olan Şam gibi, Bağdat gibi, Musul gibi, Kerkük gibi acısını ve neşesini yüreğimizin derinliklerinde hissettiğimiz yerlerin başlarında gelir. Kenti sağ ve sol olarak ikiye ayıran Vardar nehrinin üstünde bulunan bazı kaynaklara göre Mimar Sinan’a atfedilen ancak yöre halkı tarafından fatih sultan Mehmet köprüsü olarak bilinen ve kentin simgesi olan Taş Köprü görünesidir. Üsküp Kalesi, Taş Köprü, Davut Paşa Hamamı, Türk çarşısı, sağlı sollu dizilmiş ikişer katlı dükkânlar, kaldırımlar, taş döşeli dar sokaklar ve yükselen minareleriyle camiler şehrin eski havasını korumasını sağlamaktadır. Burada yapılan bir gezi size Türkiye’de olduğunuzu adeta iliklerinize kadar hissettirecektir.
Asırlarca bir medeniyet şehri olagelmiş Üsküp âlimler, münşiler, şairler yetiştirmiştir. Bunların içinde bize en tanıdık olanı tatbiki Yahya Kemal’dir. Çocukluğunu geçirdiği Üsküp’ü hep özlemle anmış yazılarında yer vermiş ve müstakil bir konu olarak ‘Kaybolan Şehir’ adlı şirinde işlemiştir. Mesele Üsküp olunca elbette Yahya Kemal’e yer vermemek olmazdı zira Üsküp’ü o kadar içten o kadar edebi o kadar güzel anlatmıştır. Ülkenin başkenti büyük bir şehir her bakımdan ülkenin merkezi olan ve çok etnikli bir yapısı olan Üsküp’te Makedonlar, Arnavutlar, Romanlar, Sırplar, Türkler, Boşnaklar, Armoniler beraber yaşamaktalar.
Bir medeniyet beşiği tabirini kullanmak Üsküp için fazla değildir. Her köşesinde bir evliya yatan Üsküp minarelerden okunan ezanlarıyla ve ‘’Fatih devrinin ruhani mezarlığı’’ olması hasebiyle manevi rabıtalarımızın hep zinde olduğu türküleriyle de dilimizde ve yüreğimizde yer ettiği bir şehirdir. Yeni çalışmalarla Makedon yönetimi Üsküp’ü modern görkemli antik bir kente dönüştürme çabasında. Azınlıklar sadece Makedon-Ortodoks Hristiyan kültürüne yatırım yapılmasından oldukça rahatsız kendi kültürlerine de yatırım yapılmasını istiyorlar. Yönetimler Makedon Cumhuriyeti ile antik Makedon arasında bağ kurmaya çalışırken Büyük İskender ve Çar Samuil’in heykellerini dikmekte ve çeşitli projelere de isimlerini vermekte bu durum içeride olduğu kadar ülkenin komşularında da huzursuzluğa sebep olmakta Yunanlılar Büyük İskender’in, Bulgarlar da Çar Samuil’in sahip çıkılmasından büyük rahatsızlık duymaktalar. 1912-1913’de elimizden kaydı Üsküp ve giderken de yüreğimizden bir parça çekti kopardı ve sonrasında da ana vatana büyük göç hareketleri yaşandı.
Anadolu’nun yitiği ecdadın emaneti hep gönül sınırlarımızın dâhilinde olacak, Yavru Anadolu, Avrupa’daki Türkiye ta yüreğinden akıp gelen Vardar bize Ege’den selamını taşıyor.
YAŞAYAN ŞEHİR
Balkanların ortasında Anadolu’nun ciğerlerinden bir parça,
Osmanlını yetimi ‘’Bursa’nın ikiz kardeşi Üsküp,
Bir asırdır için için ağlar, taş (köprüyü) basmıştır bağrına,
Ta yüreğinden akıp gelen Vardar ile rahatlar içini Ege’ye döküp.
Yahya Kemal’in dizelerinin mayası, balkanların tek kanatlı perisi,
‘’Tek dişi’’ ile kemiren medeniyete inatla meydan okumakta,
İstanbul’un kadim dostu ki bundandır gönül erlerinin ona sevgisi,
Mahzun Üsküp ecdadın kendisine bahşettiği nefes ile yaşamakta.
Kutlu ecdat taşa bile hikmet katmış, durduğu yere mana bırakmış,
Yakıp yıkmamış durup kokmamış Kerkük’ten Üsküp’e akmış,
Adeta ecdad ile nefes almaya başlamış ‘’kaybolan şehir’’,
Türkü türkü, destan destan, şiir şiir, yaşayan şehir.