Otizm sosyal etkileşimde büyük sıkıntılar yaşatan bir bozukluktur. Otizm kelime anlamı olarak bir kişinin kendi dünyasına kapanmasını ifade eden (Kanner, 1943) bireyin her türlü sosyal duygusal gelişimini etkileyen, iletişim becerilerini azaltan bir gelişimsel bozukluk olarak görülür.[1] Otizm; iletişim yetersizliği, yineleyen davranışlar, sınırlı ilgi alanları, kısıtlı işlevsellik, nesnelere fazla ilgi olma, etkileri yaşam boyu devam eden, erken başlangıçlı bir gelişimsel bozukluk olarak tanımlanabilir.[2] Yaşamın ilk üç yılında çıkma ihtimali yüksek bir hastalıktır. Otizm yaşam boyu devam eder ve sosyal etkileşimi toplumla iç içe olamama durumudur.
Amerikan Psikiyatri Birliği (APA), 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları 5 grupta sınıflandırmış ve otizmi bu gruplardan biri olarak göstermiştir. Otizm, DSM-4 kriterlerine göre tanı alan ve en çok araştırma yapılan bozukluklardan birisidir.[3] Ancak APA 2013’de DSM-5’i yayınlamış ve otizm tanı ölçütlerinde de değişiklik meydana gelmiştir.
APA yönetim kurulu Aralık 2012’te toplanarak DSM-5 için tasarladığı yeni otizm tanı ölçütlerini onaylamıştır. Buna göre otizm ile yapılması planlanan başlıca değişikliklere göre, DSM-4’de Yaygın Gelişimsel Bozukluklar çatısı altında yer alan otistik bozukluk, Asperger Sendromu, başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk ve çocukluğun dezintegratif bozukluğu tanı kategorileri yerine birleştirilmiş tek bir otizm spektrum bozukluğu tanısı kullanılacaktır. Ayrıca, otizm spektrum bozukluğu tanısı alan bireyler arasında, bozukluğun yol açtığı zorluklar nedeniyle ihtiyaç duyulan desteğin düzeyine bağlı olarak derecelendirme yapılacaktır. Bunun arkasındaki neden yani temel gerekçe ise otizmin, farklı gelişim alanlarında sahip olduğu belirtileri hafiften ağıra değişen çeşitli bireyleri kapsayan bir spektrum olarak daha iyi biçimde kavramsallaştırılmasıdır.[4]
Otizm, ilk defa Amerika’da Kanner tarafından tanımlanmıştır.[5] Kanner’in, otizmi tanımlamasından sonra, bugüne kadar yapılan çoğu araştırmada otizme bakış açısı epey bir değişikliğe uğramıştır. Önceleri otizmin tanımı, ana-babanın tutumu, sevgi yoksunluğu ya da sosyal ilişki kurma konusunda duyulan korkudan kaynaklandığı sanılmaktaydı. Son 20 yılda ise otizmin tanımı gelişerek değişikliğe uğramış ve şu şekilde tanımlanmıştır. Çocuğun yetiştirilme biçimi ya da geçmişiyle ilgili olmadığı, daha ağırlıklı olarak nörobiyolojik bir etiyolojiye sahip olduğu görüşü ağır basmıştır.[10]
Yaklaşık olarak Amerika’da 150 çocuktan 1’inin otizm belirtileri gösterdiği bilinmektedir. Erkeklerde kızlara göre 3-4 kat daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Bu gözlemin yani erkeklerde kızlara göre 4 kat fazla otistik bozukluğun olmasının nedeni tam anlaşılmamaktadır.[2]
Kanner soğuk ve uzak anababaların otizmin gelişiminde rol oynadığını belirtmesine rağmen son gelişmeler otizmin genetik temelli nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu göstermektedir.[6] Otizmin son zamanlarda genel olarak genetik veya beyin hasarlarıyla ilgili olduğu kabul edilmektedir. Otizm tanısı konan çocukların %70’inde zeka geriliği olduğu belirtilmektedir. Bir başka bilgiye göre ise kızlarda erkeklere göre daha sık olarak zeka geriliği olduğu belirtilmektedir.[3]
Zihin Kuramı
Küçük yaşlardan itibaren çocuklar insan zihnini ve insan zihninin doğası konusunda merak duymaktadır. Zihin kuramı inanç, istek, niyet, hayal, duygu gibi zihinsel durumlardan çıkarsama yaparak eylemde bulunmak şeklinde tanımlanmaktadır. Zihin kuramı kişilerin daha geniş ve diğerlerinden farklı bir zihne sahip olduğunu fark edebilmesini ya da diğer kişilerin niyetleri, istekleri, inançları gibi zihinsel durumlardan yine diğerlerinden farklı olduğunu anlayabilmesini ve bunu kavramasını sağlayabilmektedir.[7] İnançlar ve düşünceler zihin kuramında önemli rol oynamaktadır. Yani çocuklar kendilerini ve başkalarının zihni durumlarını anlamak için inançlar istekler önemli bir role sahiptir. Araştırmalara göre okul öncesi yıllarında çocukların zihin kuramı ile ilgili çok önemli gelişmeler görülür.[8]
Zihin kuramının öncülleri ise bebeklik ve erken çocukluk döneminde paylaşılmış dikkat (shared attention-joint attention), öncül-anlatım işaretlemesi (protodeclerative pointing) ve hayal gücüne dayalı oyunlar (pretend play) şeklinde karşımıza çıkar. Paylaşılmış dikkat ve öncül anlatım işaretleme, çocuğun, bakım verenin zihinsel durumunun farkında olması durumudur. Paylaşılmış dikkat becerisinin gelişimi frontal lob olgunlaşması ile yakından ilgilidir ve ortalama 8-10. ayda oluşması beklenir. Bir çocuk 18 ay civarı, görmenin bilmeye kılavuzluk ettiğini basit düzeyde öğrenmektedir. Onsekiz aylık çocuklarda paylaşılmış dikkatin ve hayal gücüne dayalı oyunların olmaması otizmin çok önemli bir göstergesidir. Dört yaş civarında çocuklar görünüm ile gerçek arasındaki farkı anlayabilir, zihinsel durumları temsil eden kelimelerin anlamlarını bilebilirler. Normal olarak dört yaşındaki bir çocuk insanların aynı durumla ilgili farklı şeyler düşünebileceğini yani bir kişinin zihinsel durumunu çıkarsayabilir. 6-7 yaşlarında ise bir kişinin bir başka kişi hakkındaki niyetinin ne olup olmadığını algılayabilmektedir.[9]
Otizm için Zihin Kuramının Önemi
Otizmin nörolojik ve psikolojik açıklamaları bulunmaktadır. Psikolojik açıklamalara bakıldığında en başında zihin kuramı gelmektedir. Zihin kuramı, otizmde görülen sosyal etkileşimdeki problemler ile iletişim de güçlük ve sembolik oyun alanlarındaki problemleri açıklamaktadır. Gözlenen özelliklerin zihin kuramı açısından incelenmesi, otizmi daha iyi anlamamıza yardımcı olmuştur. Otizmde sosyal etkileşim, iletişim ve sembolik oyunda gözlenen sorunlar bazı noktalarda kesişmektedir. Örneğin yaşamın ikinci yılında bebeklerin diğerleriyle kurdukları etkileşimlerin, iletişim davranışlarına dayandığı gözlenmektedir. Bebekler, sesler veya jestler kullanarak dikkatlerini bir nesneye veya diğer kişilere yöneltirler. Akranlarla kurulan erken dönemdeki etkileşimler, basit eylemlerin taklidinden başlayıp hayali etkinliklere doğru ilerleyen oyun bağlamında gerçekleşmektedir. Buna göre bu üç alanda gözlenen sorunlar yani sosyal etkileşim, iletişim ve hayali etkinlikler otizm tanısının odak noktasını oluşturmaktadır.[7]
Zihin kuramcılarına göre temelde gerçekleşen bir sorun, bir alanda gerçekleşen pek çok sorunu açıklamaktadır. Bu da otizmin zihin kuramı hipotezidir. Zihin kuramı hipotezi otizmin ve otizmli olan bireylerin programlarının geliştirilmesine neden olmaktadır. Zihin kuramı otizmin değerlendirilmesinde ve müdahalesinde önemli katkı sağlayacaktır. Bu nedenlerden dolayı da zihin kuramı otizm ve otizmli olan bireyler açısından büyük önem arz eder.[7]
Otizmli Çocuklarda Zihin Kuramı
Yaşamın birinci yılında bebekler bir kişinin bakışlarını takip edebilir hatta bunun yanında bakışları takip etmenin ötesinde bakışlarıyla yetişkinin dikkatini kendi ilgilendiği nesneye ya da olaya çekebilirler. Başkasının bakışlarını takip etmek aynı zaman da o kişinin nereye veya neye baktığını da görmek anlamına gelir. Ortak dikkat, olarak adlandırılan bu beceri bebeklerin sosyal bilişsel anlayışlarındaki değişimin ve zihni anlamanın bir göstergesidir. Bu dönemde bebekler diğer kişileri sosyal aracılar olarak algılamaya başlarlar. Özellikle yaşamlarının ikinci yılında diğer kişilerin amaçlarının kendi amaçlarından farklı olabileceğini anlamaya başlarlar ve bunun farkına varırlar. Bu anlayışın da ortak dikkat gibi zihin kuramının ilk aşamalarını temsil ettiği belirtilmektedir.[7]
Yaşamın ikinci yılında düşüncenin gelişiminde bir sıçrama gözlenmektedir ve bunun ilk örneği sembolik oyunun ortaya çıkmasıdır. Sembolik oyunda, çocuklar araba fikrini bir kaşıkla eyleme dökebilmektedirler, böylece bir kaşık araba düşüncesi yerine geçerek sembolik oyun haline gelir. Bu dönemde çocuklar dili kullanarak, diğerlerinin ve kendisinin değişebilir bir rolü olduğunun farkına varır ve daha da önemli olan ise diğerlerinin zihinlerini etkileyebildiklerini öğrenmeye başlarlar. Yaklaşık 18. ayda ‘sevmek, istemek’ gibi zihinsel durum belirten eylemleri kullanmaya ve kendi istekleri hakkında konuşmaya ve bunun farkında olmaya başlarlar. Başka bir özellik ise duygularını ifade ederken mutlu, üzgün, kızgın gibi belirli duyguları belirten kelimeler kullanmaya başlarlar. Bu içsel durumlar daha sonra kişinin zihinsel durumlarının anlaşılmasına da katkı sağladığı düşünülmektedir.[7]
Yaşamın ikinci yılından üçüncü yılına geçerken çocuklar, diğerlerinin farklı istekleri olabileceğinin farkına varabilmektedirler. Flavell, Flavell, Green ve Moses’a (1990) göre 3 yaşındaki çocukların, bir kişinin kurabiyeyi lezzetli bulurken diğer bir kişinin kurabiyeyi beğenmeyeceğini belirtmiş olmaları kişilerin farklı istekleri olabileceğini anladıklarını göstermiştir. Bu aynı zamanda düşüncenin kişiye ait yani öznel olduğunu anladıklarının da bir göstergesidir.[7]
Zihinsel durumlar, sadece fiziksel olarak var olma ile açıklanmamaktadır. Aynı zamanda zihinsel durumlar, kişilerin eylemlerini ve tecrübelerini de açıklayabilmektedir. Bu eylemleri ve davranışları açıklayabilme, 4 yaşlarında “karşıdaki kişinin zihinsel durumunu doğru okuyabilme” becerisi ile gelişmektedir. Bu aşamada 4 yaşındaki çocuklar için önemli olan karşıdaki kişinin düşüncesi ya da inançları farklı da olsa yani düşüncesi ya da inançları yanlış da olsa (yanlış inanç), kişinin kendi düşüncesine veya inançlarına dayanarak eylemde bulunabileceklerini belirtebilmektedirler. Bu aşamada gözlenen, karşıdaki kişinin zihinsel temsillerini kendi zihninde temsil edebilme ve bu temsillere dayanarak karşıdakinin davranışlarını tahmin etme becerisini ölçmemize imkan veren paradigma yanlış inanç işlemleridir.[7]
Çocukların bu becerilerine göre araştırmalar, otizm olan çocukların çoğunun, bu becerilerinin gelişiminde bozukluklar olduğuna işaret etmektedir. Baron-Cohen, Leslie ve Frith’in (1985) çalışması bizlere otizmde zihin kuramında güçlükler olduğunu gösteren ilk çalışmadır. Çalışma grubu, yanlış inanç işlemlerinin kontrol sorularından geçen, otizmden etkilenmiş olan, Down sendromuna sahip ve Normal Gelişimsel (NG) çocuklardan oluşmuştur. Otizmden etkilenmiş olan çocukların sözel zeka yaşları 5.5’dir. Çalışma sonucunda otizmden etkilenmiş çocukların, %80’inin bu işlemlerde başarısız olduğu bulunmuştur. Karşılaştırma grubu olan Down sendromuna sahip çocuklar ise bu işlemlerde %86 oranında, NG çocuklar ise %85 oranında başarılı olmuşlardır. Bu çalışmanın bulguları birçok kez otizm olan çocuklar ve başka karşılaştırma gruplarıyla (Down sendromu, NG çocuklar, zihinsel yetersizliği olan, özgül dil bozukluğu) benzer yanlış inanç işlemleri kullanılarak yinelenmiştir (Baron-Cohen, 1989; Leslie ve Frith, 1988; Perner, Frith, Leslie ve Leekam, 1989). Tüm bu araştırmalarda otizmli olan çocuklar, zihin kuramı işlemlerinde dile ya da zeka yaşına göre eşleştikleri kontrol gruplarına göre düşük performans sergilemişlerdir.[7] Bu araştırmalar otizm olan çocukların başkalarının duygu, düşünce inanç ve isteklerini anlamada güçlük çektiklerini göstermiştir.
Sonuç olarak otizm ve otizmli çocuklarda zihin kuramının yeri son derece önemlidir. Onların da duygularını, isteklerini anlayarak, onları yargılamamız gerekir. İsteklerine, duygularına, inançlarına saygı göstermemiz ve onlara yardım etmemiz onlar için sosyal becerilerini kazandırma da önemli bir adım olacaktır.
Kaynakça
- Özdemir S. Sosyal Öyküler: Otistik Çocuklara Yönelik Bir Sağaltım. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 2007, 8(2) 49-62
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/39/952/11810.pdf adresinden elde edildi. - Avcil S, Baykara B, Baydur H, Münir M. K, Emiroğlu İnal N. 4-18 Yaş Aralığındaki Otistik Bireylerde Sosyal İletişim Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenilirlik Çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi 2015;26(1):56-64.
- Şener F. E, Özkul Y. Otizmin Genetik Temelleri. Sağlık Bilimleri Dergisi 22(1) 86-92, 2013.
- Özkaya T. B. Yaygın Gelişimsel Bozukluklardan Otizm Spektrum Bozukluğuna Geçiş: DSM-5’te Karşımıza Çıkacak Değişiklikler. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2013;5(2):127-139 doi:10.5455/cap.20130509
- Girli A. Zihinsel Yetersiz veya Otizm Tanılı Kaynaştırma Öğrencilerin Depresif Özelliklerinin İncelenmesi. Milli Eğitim, sayı 198, Bahar/2013.
- Kadak T. M, Demir T, Doğangün B. Otizmde Yüz ve Duygusal Yüz İfadelerini Tanıma. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2013;5(1):15-29 doi:10.5455/cap.20130502
- Kaysılı Keçeli B. Zihin Kuramı: Otizm Spektrum Bozukluğu Olan ve Normal Gelişen Çocukların Performanslarının Karşılaştırılması. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi 2013, 14(1) 83-103.
- Keskin B. Çocuklarda Zihin Teorisi, Sembolizm ve Sanat. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitim Bölümü Erzurum, 2006. http://e-dergi.atauni.edu.tr. Adresinden elde edildi.
- Özbaran B, Köse Gökçen S, Erermiş S. Yaygın Gelişimsel Bozukluklarda Sosyal Biliş. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, Cilt: 19, Sayı: 3, 2009. www.psikofarmakoloji.org
- Bodur Ş, Soysal Ş. A. Otizmin Erken Tanısı ve Önemi. Sted. Dergisi, 2004, cilt: 13, sayı: 10. http://www.doktornobette.com/uploads/yuklemeler/otizm.pdf adresinden elde edildi.