Bir hocamın tavsiyesi üzerine, yakın zaman önce kaybettiğimiz rahmetli Teoman Duralı’nın biyografisini okuyorum. Hem kitabın hem de şiirinin başlığı olan “Öyle Geçer ki Zaman” bugün benim de yazımın başlığı oldu. Son iki yılda ülkece ve şahsi olarak yaşadığımız tüm zorluklara rağmen zamanın nasıl da su gibi akıp geçtiğine değinmek istedim.
Bugün 28 Ağustos ve şuan yaşadığım şehir olan Mudanya’ya taşınalı tam 1 yıl olmuş. Kendi kendime tebessüm ederek düşünüyorum ve ne ara 365 günün geçtiğini idrak etmeye çalışıyorum. İlk günler doğal olarak apartmandaki komşular dâhil kimseyi tanımıyordum. Zamanla komşularla tanışıp kaynaştık. Birkaç gün sonra, en iyi anlaştığım komşum apartmandan taşınıyor. İnsanoğlu kuş misali.. Konuştuğumuzda bakıyoruz o kadar güzel zamanlarımız geçmiş ve öyle şeyler paylaşmışız ki..
Bugün balkonunda birlikte son kahvemizi içtik. Biraz uzak düşecek olsak da her zaman görüşeceğimize söz verdik.
Belki doğup büyüdüğüm memleketimde olmadığım kadar burada sosyal olduğumu fark ettim. Siyaset, vakıf, eğitim gibi alanlarda faaliyette bulunup birçok kişiyle tanışmışım, arkadaş olmuşuz. Birçok şehir ve kültürden gelen insan tanımak belki de en kazançlı olduğum şeydi.
Başlarda mahallelerin, kurumların, okulların, caddelerin, camilerin vs. adlarını ve nerede olduklarını bilemezken artık birçoğunu kavramış durumdayım. Hatta tüm belediye otobüslerinin nereden kalkıp nereye gideceklerini dahi öğrenmişim. Bunu da bir gün uzun süre durakta durduğum zamanda farkına vardım soran insanlara otobüsleri tarif ederken..
Memleketime gittiğimde görüşmelerimi, işlerimi yapıp Mudanya’da dönmem gerektiği bilincim oluşmuş. Çünkü artık evim orasıydı. Bursa’nın çıkışındaki yüksek tepeden denizi gördüğüm her sefer içim ferahlıyor. Hem evime geldiğim için, hem de İstanbul’uma daha da yaklaştığım için..
Kim bilir görünmez kanatlarımızla daha nerelere uçacağız ve nerelere konacağız Allah Kerim…