Taşlara anlattım seni,
Seke seke benden önce gelirler belki.
Teşekkürü borç bildim,
Onca güzelliğin karşısında sana.
Ne çok sebep vardı oysa,
Güzellikler cabasıydı.
Mayanın aldatmasıydı belki de görünenler,
Ya görünmeyeni nasıl görecekti kalbim?
Çıkmaktansa bir yola girmiş miydi esasında?
Yolda olduğumu biliyordum en azından artık.
Nereye varacağımdan habersizdim aslında.
Yolculukta gördüklerim, yeterde artardı pekâla.
Yolun keyfini çıkarmaya baktım.
Yedirdim, içirdim, giydirdim.
Sokak aralarında yürüttüm zihnimi.
Her geçen gün heybesine bir parça ekmek koydu.
Yetti de arttı, paylaştıkça çoğaldı heybesindekiler.
Her geçtiği sokaktan bir parça ekmek, bir parça başka şeyler aldı.
Birer parçacık şeyler, sofraya dökülünce herkese yetti de arttı.
Yürüdükçe dinlendi, oturdukça yoruldu.
Yürüdü yürüdü, dinledi sokaktaki kalabalığın sessizliğini.
Ağaçlar, seslendi peşinden; kuşlardan önce çiçekler söyledi şarkılarını.
Bir kedi anlattı ona merhametin, iyiliğin derin hikayesini.
Yoksa bu kedi, öykü öykü gezen mırmırın kendisi miydi?
Bir bebek konuştu gözleriyle, gülümsedi ardından.
Ne hoştu yeni başlayan telaşesinde,
Mis kokusuyla burunları alt üst edişi.
Toprak parçası kalmıştı parmak aralarında,
Taşlara yarenlik etsinler,
Soğuk havada üstlerini örtsünler diye getirmişti besbelli…
Öylece Anlattım
Öğretmen / Yazar
1 Yorum
1 Yorum
Yine çok anlamlı kaleminize sağlık..