Kadın, umudun ta kendisidir aslında. Yeter ki ona fırsat verilsin, önü açılsın, yetenekleri takdir edilsin. Küçük yaşta evlilikle değil, altın bileziklerle süslensin kolları. Sırtını yaslayabileceği, güven veren bir babası olsun. Evlendiği gün, “Eğer üzülürsen ve geri dönmek istersen” diyerek evin anahtarını geri almayan, adam gibi bir adam olsun yanında.
Yanınızda umudu olan bir kadın varsa, sizi hayata bağlar, mücadele eder, geleceğe dair size yol gösterir. Umutlu insan, her zorluğa göğüs gerebilir, tüm acılara ve sıkıntılara katlanabilir. Ta ki dost bildiği, eş diye sevip güvendiği kişi onu kırana kadar. İşte o zaman kanatları da kırılır. O kadar güçlüdür ki, bir o kadar da kırılgandır kalbi. Bir sözünüzle onu dünyanın en mutlu insanı yapabilir ya da hayata küstürebilirsiniz.
Son yıllarda, umutları kararmış kadınları ne yazık ki çok sık görüyoruz. Sessiz sedasız bir köşede, hayata küsmüş, umutları bir kağıt parçası gibi çöp tenekesine atılmış.
Ama ben yine de “Tüm dünya vazgeç dediğinde, umut fısıldar: Bir kez daha dene” diyorum. İşte o zaman kadın, Zümrüdüanka gibi küllerinden yeniden doğar. Her kadın, hayatının bir döneminde Anka kuşu olur. Belki de kadının bu kadar güçlü olmasının sebebi budur. Küllerinden doğan kadını hiçbir engel yıkamaz, çünkü o tüm engelleri aşarak güçlü olmayı başarmıştır.
O zaman Zümrüdüanka kuşunun hikayesinden bahsedelim:
Efsaneye göre, Kaf Dağı’nda bilgi ağacının dallarında yaşarmış. Öleceğini hissettiği zaman kendisini yuvasına kapatır ve kuruyan dalların güneşte yanıp kül olmasına kadar yuvadan çıkmazmış. Sonra küllerinden yeniden doğarmış. Şimdiye kadar onu hiç gören olmamış. Bir gün bütün kuşlar toplanıp onu ziyaret etmeye karar vermişler. Ancak yolculuk o kadar zormuş ki, sabrı ve inancı az olanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar, düşenler, vazgeçenler, pes edenler olmuş.
- Birincisi İrade Vadisi’ymiş, iradesine yenik düşenler orada kalmış.
- İkincisi Aşk Vadisi, aşkın büyüsüne kapılıp orada düşmüşler.
- Üçüncüsü Cehalet Vadisi.
- Dördüncüsü İnançsızlık Vadisi, her şey anlamını yitirmiş, boşa çabaladıklarını düşünerek yolu tamamlamanın anlamsız olduğunu düşünerek vazgeçmiş bir kısmı.
- Yalnızlık Vadisi olan beşinci vadiye geldiklerinde, yalnızlık korkusu ile ürperip ayrılmışlar.
- Altıncı vadi olan Dedikodu Vadisine geldiklerinde, dedikodulara inananlar yola devam etmenin bir anlamı olmadığını düşünerek sürüden ayrılmışlar.
- Ben Vadisi olan yedinci vadiye gelen kuşlar öne geçmek ve lider olmak için birbirlerini ezmiş, bazıları telef olmuş.
Yuvaya vardıklarında sadece otuz kuş kalmış. Zümrüdüanka kuşunun otuz kuş demek olduğunu öğrenmişler.
Zümrüdüanka kuşları, kendini geliştiren, düşünen, sorgulayan, hep birlikte hareket edebilen, ancak yalnız kaldığında da hiçbir şeye yenilmeyendir. Tıpkı kadınlar gibi, tüm güçlük ve zorluklara rağmen, ayağına takılan taşlara, dizlerinde açılan yaralara ve avuç içlerindeki acılara rağmen pes etmeden umuduna sarılıp kanat çırpmaya devam ederler.
Ülkemizde kadınların umudunu kıran, mutsuzluğa sürükleyen olaylar çok daha fazla yaşanıyor. Şu an toplumda güzel bir filiz verebilmek için uğraşan insanların sayısı gün geçtikçe çoğalıyor. Ancak seslerini duyurmakta güçlük çekiyorlar. Ama bizler birbirimizi bulabilme noktasında gayretli insanlarız. Aynı fikirde olanlar ile yollarımız bir şekilde kesişiyor.
Hayatınızdaki her kadının -anneniz, ablanız, kardeşiniz, teyzeniz, halanız ve en önemlisi eşiniz- umudunu kırmayın, kanat çırpmasına izin verin. Verin ki sizi de kanatlarının altına alsın.
George Eliot’un dediği gibi: “Kadınların umudu gün ışığında örülmüştür. Bir gölge, onları karartır.”
Hiçbir zaman bir kadının umuduna gölge olmayın, bırakın gün ışığında yürüsünler.
Umut eden tüm kadınlar adına sevgiyle.
her satırını keyifle okudum, Kaleminize sağlık👏👏👏👏 umudumuzun hiç eksilmediği günlere inşallah