2025 kapıda. Yeni yıl kararları da öyle. Taze başlangıçlar hepimizi cezbediyor. Ocağın biri itibarıyla yepyeni bir insan olacağımıza, değişip dönüşeceğimize dair hayaller, umutlar, beklentiler…
Yeni yıl kararları almakta, yapılacaklar listesi oluşturmakta bir sakınca yok aslında. Hatta insanı motive eden bir yanı da var tüm bunların. Ama sanırım asıl yapmamız gereken bu tür kararlar almak için mutlaka bir milada ihtiyacımız olmadığının farkına varmamız. Sıradan bir günün herhangi bir saati de bu tür farkındalıklar ve geleceğe dair yeni yapılanmalar için uygun aslında.
James Clear, Atomik Alışkanlıklar kitabında küçük değişikliklerin büyük sonuçlar meydana getirdiğinden bahsediyor mesela. Bir günde on, on beş bin adım atıp ertesi gün pert olmaktansa her gün on beş, yirmi dakikalık kısa yürüyüşlerin kümülatif etkisinden bahsediyor bir nevi. Büyük kararların eziciliği altında, sabun köpüğü motivasyonumuz ve sınırlı irademizle çoğu hedefimiz niye gerçekleşmedi diye hayıflanıyoruz. Ve evet iradenin sonlu ve sınırlı bir kavram olduğunu, motivasyonun da geçici ve sürekli tazelenmeye muhtaç bir mevhum olduğunu okumuştum bir yerlerde.
Burada asıl önemli olan oyunda kalmak. Bazı günler diğerlerinden daha düşük performans sergileyebiliriz. Bazı günler yorganı başımıza çekip yataktan çıkmak istemeyebiliriz. Önümüzdeki ekrana boş boş baktığımız zamanlar olabilir. Okuduğumuza odaklanamadığımız, yapılacaklar listemize çentik atamadığımız, söz verdiğimiz buluşmaya gidecek mecalimizin olmadığı günler de…Bu gibi zamanlarda neden yapamıyorum? Ama neden olmuyor? diye kendimize yükleneceğimize kendimizin en iyi arkadaşı olup sırtımızı sıvazlasak ya…Evet bugün olmadı. Yarın da olmayacağı anlamına gelmez. Yeterliyim, değerliyim. Yarın yine denerim deyiverin.
Ayrıca kararlarınızı yenilemekte, bazılarını rafa kaldırmakta, fikrinizi değiştirmekte ve yeni kararlar almakta da serbestsiniz. Taş gibi kaskatı kesilip kendimizi hareket edemez duruma getirdiğimiz durumlar az mı? Halbuki bir selvi gibi eğilsek, rüzgarda salınsak, deredeki çakıl taşlarının arasındaki su gibi aksak, bambu gibi köklerimizi salıp aniden serpilmez miyiz?
“Tarzında akışa teslim ol ama prensipte kaya gibi sağlam dur” gibi bir özlü söz vardı. İşte işin çizgimizi bozmama kısmına geldik. Hayatta bazı değerler ve prensipler vardır. Bunların sıralaması herkes için değişiklik gösterebilir. Fakat hayata dair dik bir duruşunuz, kendinize has bir tavrınız ve tarzınız ve kırmızı çizgim dediğiniz prensipleriniz varsa adına ister ilahi adalet (İngilizcesi poetic justice), ister karma, ister ektiğini biçmek deyin hak yerini bulur ve taşlar yerine oturur. Yeter ki inancınızı diri tutup, ayağınızı yere sağlam basmayı bilin.
Yeni yılın hepimize güzellikler getirmesi dileğimle…
Not: Seneye görüşürüz 😊
Sevgiyle kalın.