Herkes hemen her şeyden şikayetçi… Sabah uyanıp güne başlarken kimse gününün kötü geçmesini istemez, beklemez de… Hatta şu motto ile yola çıkmaz mıyız? ‘‘İyi düşün iyi olsun.’’
Tamam da, bakalım iyi düşünenlerin karşısına çıkanlar ne kadar iyi düşünüyorlar? Diyeceksiniz ki; spor yazarı nerelere daldı böyle..!
Haklısınız, ama bir yere bağlayacağım bu başlangıcı…
Hayat gibi hayatımızın en keyifli olayı spor ve onun en geniş kitlelere hitabeden ‘‘Futbol dünyasındaki’’ gelişmelerden ve gidişattan da mutlu değiliz..
Futbol, endüstriyel kimlik kazanıp iddia ve bahis oyunlarının devreye girmesi ile ‘‘saflığını’’ kaybetti. Bu alanda görev yapan hemen herkes zaman zaman zan altında kalabiliyor. Bu konuda elimizde kesin kanıt olmadan konuşmamız ve yazmamız doğru olmaz, ancak böyle varsayımlarda bulunabiliriz.
Futbol, yetenek ve zeka oyunu olduğu kadar, şimdilerde fiziğe dayalı oynanmaya başlandı ve siyahi oyuncular genellikle ilk tercihler oluyorlar.
Afrika başta olmak üzere az gelişmiş ülke çocukları, ülkelerini sömürenlerle aynı sahayı paylaşarak ekmeğinin peşindeler.
Bir de hayata tutunmaya çalışan, fazla kromozonlar nedeni ile vücutlarındaki metal yığınlarından dolayı farklı olan ‘‘ÖZEL BİREYLER’’ var. Spor yaparak sorunlarını en aza indirgemeye çalışan, iyileşme umudu taşıyan otizm spektrum bozukluğu olan bireylerimiz…
TV programcılığım döneminde beş yıl bu alanda yayın yaptım ve birçok kurum sahibi, akademisyen, eğitimci ile konuyu ekranlara taşıyıp çözüm yollarını izleyicilere aktarmaya aracı oldum.
Tam burada o güzel insanların evden, eğitim salonundan açık havaya, sahaya çıkmaları için bir proje geliştirdim ve tanıdığım kurum yetkilileri ile bu fikrimi paylaştım. Hemen hepsi büyük bir mutlulukla karşıladılar, hemen bir oluşum sağlayıp toplandık.
Merkezi Ankara da olan, Türkiye Özel Sporcular Federasyonu ile iletişime geçtim, bilgiler alıp toplantıya geldim. Halihazırda Türkiye’de, Marmara bölgesi haricinde dört bölgede 12 takımın gruplar halinde sahaya çıktığını öğrendim.
Marmara bölgesinde en az üç veya dört takım ile bir grup oluşturabilirseniz takımları federasyon bünyesine alırız, bundan da memnuniyet duyarız dediklerini toplantıda paylaştığımda herkes büyük bir istek ve heyecanla, ‘‘En az dört takım oluşturabiliriz’’ dediklerinde benim mutluluğumu görmeniz gerekirdi..
Kadıköy Belediyesinin halı sahalarında toplanıp ailelere çağrı yapmayı planladık. Ardından, İstinye’deki İstanbul Amatör Spor Kulüpleri binasında geniş katılımlı bir toplantıda icra kurulumuzu oluşturup yol haritamızı belirledik. İnanılmaz iyi niyet, istek ve arzu ile çıktığımız o yoldan bizi, dünyayı sarsan Covit illeti alıkoydu. Ha bu gün ha yarın normalleşir ortalık derken iki yıl sürdü. Herkesin gardı düşmüş, oluşturduğumuz WhatsApp grubundaki paylaşımlarıma dahi cevaplar gelmez oldu. Pandemi boyunca bir inşaat firmasının sponsorluğu ile yayınlarımız devam etti. O imkan bitince konuğum olan özel eğitim merkezleri de birleşip destek vermeyince program devam etmedi.. Programdan vazgeçtim, çocuklar için planladığımız futbol takımları oluşturma projemizle dahi ilgilenmediler!!
Kısacası; ülkemizde herkes her şeyi başkasından bekliyor, maddiyattan vazgeçtim, manevi desteğini bile esirgiyorlar. Sonra da diyoruz ki; ‘‘Neden başaramıyoruz?’’ Hal böyle olunca da çıktığınız yolda yalnız ve çaresiz kalıyorsunuz.
İstediğiniz kadar iyi düşünün… Yalnızsanız başarmanız imkansızlaşıyor.
Özel çocuklarımız adına çok ama çok üzgünüm.