Özlem

Berivan İlhan 443 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Özlem, belli bir süre hüzne ve suskunluğa sebebiyet veriyor. Her ne yaparsan yap, elinden bir şey gelemeyeceğini bile bile özlemek, ah ne acıdır. İmkansız ve umutsuzca doya doya sevmek. Sanırsın tüm dünya da koca bir boşluk var. Kimde ne kadar iyi olacağını, kime sarılacağını bilmeden yaşamak, içinde koca bir boşluk oluşmasına sebep oluyor ve bu içinden bir yerin öldüğü anlamına da geliyor.

Umutsuzca zamana güveniyorsun. Herkes öyle diyorsa öyledir. Efsaneler yalan söylemez. Zaman her şeyin çözümü diye düşünürsün. Olmuyor, olmuyor olmuyor. Bir türlü zaman geçmek bilmiyor. Kokusunu, senini ve yüzünü unutuyorsun ama bir türlü bitmek bilmeyen özlemin geçmiyor. Sevdan ölümsüzmüş gibi geliyor. Evet alışıyorsun en azından durduk yere aklına gelip rahatsız etmiyor ama sevgisini unutmakta mümkün değil. Özlem içimi eskisi gibi kavurmuyor, ama en azından buruk özlemim eskisi kadar da canımı yakmıyor. Bazen unutuyorum o an gerçekten zamana inanır gibi oluyorum. Ama, ama bir an onu görünce aslında her şeyin içimde koca bir çığ olup üzerime yıkıldığını anlıyorum. Lanet olası efsaneler inançtan başka bir şey değilmiş. Sadece herkesin inanmak istediği bir kaç yalan işte… Kendine olan güvenini en azından okşamak içinmiş…

Tüm dünya senin de olsa, tüm dünyanın tek varlığına sahip olmak istersin. Tüm dünyayı değil, sadece ona ait olan özlemini lanetli olarak görerek bitmesini istersen. Bir türlü olmaz, istediğin tüm yollar kapalıdır. Şunu da anlarsın; zaman çözüm değil ama en azından içindeki acıyı dizginleştiriyor. Çok şey dağılıp, parçalanıyor ama başka yapacak bir şeyin de yoktur. Göçebe gözlerine denk geliyorum, hüzün kuşu yüreğim çırpınıyor ve çırpındıkça sürekli seni fısıldıyor. Seni dinlerken anılarımız bir saat diliminde kilitleniyor. Okyanus dolu gözlerinde esir düşüyorum. Tutsak zaman dilimi, ağır ağır işlemeye başlıyor. Geleceğe mi, yoksa geçmişe mi gidiyor idrak edemiyorum. Durak bilmeden ihtişamıyla, geleceğimi alıp, geçmişten de günleri acımasızca matemi ile esip mağlup ediyordu. Görkemli fiyakasıyla sevgi kırıntılarını döküyor, toplamaya yeltenince savurgan raksıyla ezip geçiyor. Onda bir şey olmak isteyince, koynundan acı varisi canlanıyor. Kalbine koca bir kubbe açıyor, başka diyarların kapı var olmasın diye.. Kızamıyorum, isyanım sağır olan yüreğin, pervazına bile sığamamaktı. Suretini, kalbime kazıdım. Pençesiyle söküp atmak istiyor. Benden ırak, kalbimi mesken etmişsin.

Fütursuzca dem vurmuş çağlayanın akışında yalpalanmışım. Dalgalar ruhumu çöl yaparken, inkisar, savurgan ve masum heybetin de ezilmişim. Nakış nakış işlediğim vuslatımı, ödünç suretinde yok sayılmış. Serzenişlerim duyulmamış ve mutluluklarım hissedilmemişti. İnceden gelen sızın, kaleme yol yapmış bense harabe gönlümle yol kenarında bulunmuşum. Sana yeltendikçe, kavruk güneş yakmış. Çabaladıkça etrafım ateş çemberi olmuş, ben bitene kadar devam etmiş. Şimdi ise bilmem küllerim kimin içine doğmuş. Kaybolmuşum, kendimi bulabilmek adına her gün yeniden özlemle doğuyorum.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar / Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version