Parmak İzi

47 Görüntüleme
4 Dak. Okuma

Aşağıdaki satırları ilk duyduğum andan beri her okuduğumda beni çok etkiledi bu dizeler.  Üç bin yıl kadar önce yazılmış ve Likyalı bir şairin sözleri olduğu söyleniyor. Okurken o kadar etkilenmiştim ki şiir bittiğinde yanaklarımdan süzülen yaşlara engel olamadım. Binlerce yıl önceden benimle bir bağ kurmuştu bu dizelerin sahibi. Önce okumalısınız aşağıdaki satırları, bakalım sizde de aynı etkiyi meydana getirecek mi?

“Beni bulamazsan üzülme,
Eşyalarımı bulacaksın, kestiğim taşları, açtığım yolları,
İşlediğim heykelleri bulacaksın ve göreceksin ki binlerce yıl öteden
Parmak izlerimiz değecek birbirine…”

Bu şair bu sözleri hangi düşüncelerin etkisinde yazmıştı? Neler bırakıyordu bizlere acaba farkında mıydı?

Bizler de bir şeyler yazıp çiziyorduk, bir şeyler söylüyorduk, hayata dair, sevgiye, insanlığa ve aklınıza gelebilecek pek çok konuya dair. Bugünlerden üç bin yıl sonrasında bizim yazdıklarımız okunduğunda, benim kadar etkilenir miydi insanlar ya da insanlardan geriye ne kaldıysa?

Duyguları var olur muydu hala? Hala içindekileri anlatmak için bir özlem duyar mıydı? Bu devirde yapılan hangi eserlere bakıp da iç çekerlerdi? Hangi süslemelere? Nasıl değişmiş olurdu hayat? Eski insanların, atalarımızın bıraktıklarını çözebilmek, okuyabilmek için ne kadar çaba sarf ettik bizler. Şimdilerde bırakılan eserlerle birlikte onları anlayabilmemiz için ipuçları da bırakılır mıydı evrende?

Sadece bu gezegende değil, diğer gezegenlerde de bıraktıklarımız aslında insanlığın parmak izleri olmaz mıydı? Her iz bırakan insan gibi “hoş bir seda” bırakarak geçip gitmiş mi olurduk bu yaşamdan?

Eski insanlar, çok eski yıllardan beri, hatta mağara devrinden beri bir şeyler anlatmak istemişlerdi. Önce çizerek, sonra geliştikçe yazarak, anlatarak… Destanlar, tiyatrolar, yazılar, şiirler aslında hep insanın kendini diğer insanlara anlatma çabası değil miydi?

Mağaraların içindeki izler bu satırları okuduktan sonra daha bir anlam kazandı benim için. Nasıl bir duygu ve düşünce silsilesi ile yaptılar o şekilleri, neler anlatmak istediler bizlere? Bir gün gelecekten birilerinin o şekilleri görerek kendilerini anımsayacaklarını hiç düşündüler mi?

Eski insanlar deyip çabucak geçtiğimiz atalarımız, yaşlılarımız belki bizlerden çok daha fazla yıllar yaşadılar, gök gürültüsünden, doğa olaylarından korktular ve her bir olay sonrasında gidip bir şeyler anlatmak istediler bizlere. O devrin bilgeleri nasıl insanlardı? Neler etkilerdi onları? Deneyimlerini nasıl aktarıyorlardı nesilden nesle? Sorunları nasıl çözeceklerini ve doğru kararları nasıl alacaklarını biliyorlar mıydı? Hayatları boyunca gördüklerinden bizlere neler kaldı?

Heykeller yaparak neleri görmemizi istediler? Köprülerin, insanların nehir, vadi, yol gibi bir engeli ıslanmadan, kirlenmeden, yorulmadan yürüyerek geçmesini sağlayan bir yapı olduğunu nasıl anladılar ve ilk köprüyü hangi zaman diliminde yaptılar?

Taş Devrinden bu devre, yani Bilgi Çağına gelene kadar çok uzun zaman geçti ve biz her zaman gelişmeye devam ettik. Bildiğimiz kadarıyla, insanlar 200.000 yıldır varlar. Kaşifler, mucitler ve yenilikçiler olarak muhteşem bir geçmişimiz var. Yaşama ve çalışma şeklimizi değiştiren bir bilgi devriminin tam ortasındayız. Etrafımızdaki her şey, her şey değişiyor ve daha yeni başladı! Bilgi çağından sonrasında da gelişmeye devam edeceğiz. Belki bu gezegenin üzerinde belki de bambaşka yerlerde. Ama hep izlerimizi bırakacağız. Her yerde, her zaman…

İnsan yaşlandıkça pek çok nedenin ve niçinin sırrını öğrenmeyi daha da merak ediyor galiba. Gençliğin o başı boş zamanlarında hiç ilgilenmediğin öyle konular ilgini çekiyor ki… Bugün tarih, yarın başka bilim dalları, ellerimiz bir yandan geleceğe, gelişen teknolojiye doğru uzanıp geleceğin nasıl olduğunu öğrenmeye çabalarken, bir yandan da geçmişte neler yaşandı, insanlığın değerli hazineleri neydi diye merak ediyorsun. Ah güzel insanlar, bize bıraktıklarınızı tam olarak ne anlamaya, ne de anlatmaya vakit olmasa da, bu dizeleri okuduktan sonra, acaba tekrar gitsem Mimar Sinan’ın o görkemli eserlerinden birinde elimi duvarına sürsem, onun ve o değerli taş ustalarının da  parmak izleri  değer miydi bana? Kim bilir…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version