Pedofili Bataklığı Büyüyorken Çocuğum Güvende mi

Ayşegül Sare Ölmez 715 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Avusturya’da 18 yaşındaki bir genç kız, çocukluk fotoğraflarını an be an paylaşan anne ve babasına dava açıp kazanmıştı 2016 yılında. Yine buna benzer bir olay 2018 yılında İtalya’da yaşandı ve 16 yaşında bir kız çocuğu annesine dava açarak kazandı ve fotoğraflarını sosyal medyadan kaldırttı. Buna benzer olaylar günümüzde de artmaya başlarken, ebeveynlerin çocuklarının ileride duyabileceği rahatsızlığı hala öngöremiyor oluşu tam bir hayal kırıklığı. Çocukların kendi özel alanlarını koruma ve sınırlarını çizme şuurlarının ebeveynlerinde olmayışı da tam bir hayal kırıklığı…

Çocukların dijital ayak izlerinin internete adeta mıhlandığı sosyal medya, pedofili meczuplarının cirit attığı bir veri deposu. Bu sapkınların mahkemede verdiği ifadelerde kendilerini 9-15 yaşında gibi göstermesi, çocukların güvenini kazanmak için gerekirse aylarca uğraşması, karşısındaki çocuğa bir yetişkin gibi davranıp onu gerçekten anlaması ve hak vermesi uyguladıkları taktiklerin temelini oluşturuyor. Samimiyet kurulduktan sonra açılan web cam, paylaşılması istenen fotoğraflar ve sonrasında bu fotoğraflar ve sohbet mesajları ile savrulan tehditler ve şantajlar yüzünden kayan milyonlarca hayat ve intiharlar bu şeytanlığın sonu oluyor.

Maalesef ki verilen ifadelerde bir çocuğun istismara uğramasındaki baş karakter yakın aile ve çevresinden çıkıyor. Gün geçtikçe artan bu sapkınlık hız kesmeden yasa dışı devam ediyor ancak yurt dışında pek çok dernek bu durumun yasal olması için yıllardır uğraşıyor! Fransa, Almanya, İsviçre, İtalya, Norveç, ABD, İngiltere gibi pek çok ülkede pedofiliyi savunan dernekler ‘Aşkın ve birlikteliğin yaşı olmadığını’ savunarak özgür bir dünyada artık bunların yasak olmaması ve özgürce yaşanması gerektiğini savunuyor, kampanyalar düzenliyor. İşin mide bulandıran ve insanlıktan utandıran kısmı; bu derneklerin sayısı da faaliyetleri de savunucuları da alenen artıyor.

Devlet ilgilensin’ , ‘Elbette çocuğumun fotoğrafını paylaşacağım’ , ‘Bizimki bir aile albümü niteliğinde.’ , ‘Etrafımdaki insanlardan kuşkulanacak kadar paronayak olamam’ , ‘Ben çocuğumu gözümden sakınırım. Çok endişelenmeye mahal yok’ ve ‘Abartılıyor bu durum da…’ eleştirileri pek çok kişinin içini rahatlatma şekli artık. Ancak Avustralya’da pedofili ile yapılan bir araştırmaya göre en az 45 milyon görüntünün olduğu bir sitede, yayınlanan içeriklerin yarısının sosyal medyadan doğrudan alındığının tespit edilmesi durumun vahametini ortaya koyuyor.

O halde kendimize şu soruları soralım ve çocuğumuza sadece devletten, anneden, öğretmenden, abladan ilgi ve koruma beklemek yerine önce şahsımızın bu konuda ne kadar dikkatli, fedakar ve bilinçli olduğuna karar verelim.

  1. Çocuğum YouTube dünyasında savrulurken ben hangi ev işini yapsam, hangi diziyi izlesem ya da hangi arkadaşımla kahve keyfi yapsam diyor muyuz?
  2. Çocuğumun gerçekten ama gerçekten çok güvendiğim abi, amca, öğretmen vb. kişilerle sık sık görüşmesine ve yalnız kalmasına sebebiyet veriyor muyum?
  3. Yatılı kurslara, kamplara ve okul dışı tatillere gönderdiğim çocuğumun ben yokken neler yaşadığını yeterince takip ediyor muyum? Yoksa ‘Başındaki görevli abla, abi, öğretmen zaten var onlar da Whatsapp’dan bilgilendiriyor’ deyip kendim için bugün ne yapsam diye mi düşünüyoruz?

Ortam, zaman ve insanların bir kısmı hayal edemeyeceğimiz kadar kötü. Biz kendimizi bir fanusa kapatıp, çevremizde olan biten kötülüklerden korunmak için kaçtıkça, televizyonu bile evden çıkarttım, interneti kapattım deyip geçici çözüm yollarına sığındıkça ve en önemlisi çocuğumuzla sadece maddi olarak değil, manevi yönden fazlasıyla ilgilenmedikçe, onun ahlaki terbiyesini muntazam vermedikçe, onu dünyadaki pek çok kirli düşünceye karşı uyarmayıp her defasında ‘ben varım ben yeterim’ deyip onun koruyucusu olduğumuzu dikte ettikçe çocuğumuza bir pembe gözlük takar ve tehlikelerin içine korumasız, kalkansız ve bilinçsiz yollarız. O halde tek kelimeyle çocuğumuza muhtemel tehlikeleri uygun bir dilde ve anlayacağı seviyede anlatarak gözünün açık olmasını sağlamalıyız. Çünkü öyle bir çağdayız ki pencereyi de örtsen, kapını da kitlesen tehlike en ufak bir aralıktan kolayca sızıveriyor…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version