Çok uzun yıllar önce, kiminin gökyüzünde gördüklerini, kiminin ise rüzgarların sesini duyabildiği bir dönem varış. Bu sesleri genelde yaşlı koca kadınlar duyarmış. Şimdi size Şar Dağı’nın eski bir efsanesini anlatacağım.
**
Şar Dağı’nın en zirvesinde, camdan bir sarayda Poyraz rüzgârı ailesiyle birlikte yaşarış. Poyraz, özellikle kış aylarında çok sert ve soğuk eser, Balkanlar’dan Anadolu’ya kadar etkisini gösterirmiş. Anadolu’daki insanlar bu soğuğu hisseder ve; “Balkanlardan gelen soğuk kış buraya ulaştı” derlermiş.
Poyraz, senede üç dört ay boyunca bütün sertliğini gösterir, sonra sahneye Lodos çıkarmış. Lodos, güneyden eserek karı ve soğuğu eritip havayı ılımlı hale getirirmiş. Bu yüzden Poyraz ile Lodos arasında hep bir çekişme ve kıskançlık olurmuş. Lodos, okyanusların güneyinde, devasa sarayında ailesiyle birlikte yaşarmış. Poyraz, Lodos’un erittiği karları gördükçe çileden çıkarmış.
Poyraz’ın bağırışları Şar Dağı’nın eteklerinde yaşayan yaşlı, koca kadınların bile uykusunu kaçırırmış. Kadınlar; “Yeter bu bağırışlar, uyuyamaz olduk!” diye yakınırlarmış. Poyraz bunu duyunca daha da kızıp bağırır ve etrafa daha sert eser olurmuş.
Gel zaman git zaman, Poyraz’ın kızı ile Lodos’un oğlu birbirine aşık olmuş. İlk başta bu aşkı gizli yaşamışlar, ancak bir süre sonra durumu öğrenen Lodos, aralarındaki çekişmeleri bir kenara bırakıp Poyraz’dan kızını istemeye karar vermiş. Poyraz içten içe bu duruma karşı çıksa da kızını Lodos’un oğluna vermiş. Düğünü Nisan ayında yapmaya karar vermişler.
Poyraz, kızına buzdan bir çeyiz hazırlamış; tabaklar, tepsiler, bardaklar, tencereler ve daha fazlası… İşte bu çeyizle övünürken, Lodos bir oyun planlamış. Mart ayının son günlerinde yumuşacık bir esinti estirmiş ve bu esinti Poyraz’ın yaptırdığı buzdan çeyizleri eritmeye başlamış. Hizmetçiler çeyiz odasına girdiğinde her yerin suyla dolduğunu görmüş ve Poyraz’a haber vermişler.
Bu sırada Şar Dağı’nın köylerinde yaşayan yaşlı bir kadın, havanın güzelliğine aldanıp; “Kış bitti, kim korkar Poyraz’dan?” diyerek koyunlarıyla birlikte dağa çıkmış. Poyraz, bu duruma çok sinirlenmiş, ancak Mart ayının son günlerinde olduğu için elinden bir şey gelmemiş. Bunun üzerine on iki aydan, Şubat ayına gidip; “Şubat, ne olur bana iki gününü ver, şu akılsız yaşlı koca kadına dersini vereyim!” diye yalvarmış. Şubat, otuz gününün iki gününü Poyraz’a vermiş ve bu yüzden Şubat ayı, senenin en kısa ayı olmuş.
Poyraz, bu iki günü Mart ayına eklemiş ve bütün gücüyle esmeye başlamış. Rüzgâr o kadar kuvvetliymiş ki, dağda bulunan yaşlı kadın ve koyunlar taşa dönmüş. Beyaz koyunlar beyaz taş, kara koyunlar ise kara taş olmuş.
Poyraz, bu öfkesiyle iki gün gece gündüz durmaksızın esmiş. Bu durum Lodos’u korkutmuş ve Poyraz’a giderek durması için yalvarmış. Poyraz sonunda sakinleşmiş. Bir ay sonra düğün yapılmış ve o gün bugün, Poyraz ile Lodos bir daha birbirleriyle çekişmemiş.