Her ne kadar 6 şubatta gece 4:17’de depreme yakalanmasak da, yakalanmış sayılırız elbette. Kardeşlerimize dua ederek onlara Rabbim’den cümlemizle beraber hayırlısını dilerken, o tatlı uykuda üstümüze çöken betonlar yoksa da, biz de altında kaldık o gece aynı sancıyı hissederek! Kaygı, şüphe her zaman insanlığını unutan müteahhitlerin üç kuruş fazla para kazanmak için demirinden, çimentosundan çaldığı evlerde oturmanın emin olamama haliyle devam etse de hepimiz sağ kalanlar dâhil cenaze namazımızı kılmadan kendimizi gömdük! Artık öldüğümüze göre geride değerlendirme yapmaya gerek kalmadı ve günahlarımızla, insanı yok sayan halimizle cehenneme odun taşırken artık gerisinin iyi olacağını sanmak umutsuzluk olmasa da, beş liralık ekmeği on beş liraya satanlarla yaşamak artık mümkün olmayacak ve bunlara hak ettikleri en ağır cezayı vermeden de dünyanın iyi bir dünya olmayacağı kesin!
Sevmek günah değilken günah sayıldı kimse sevmedi,
Toprak altında kaldı insanlığımız kimse ders almadı.
Oysa doğruları söylemeye ve yapmaya alışkın olmamız gerekirken yalanlara alıştık, yalan söyledik, yalana sarıldık. İşte toprağın altındayız, işte gerçekle baş başayız! Ayağa kalkma vakti diyerek adım atamayan biz, işte diri diri toprağa gömüldük. Hani nerede yastık altındakiler, kasadakiler, evler, arabalar? Şimdi hataları telafi etme zamanı diyemiyorum, hala bu afette bile kasasını doldurmak için vicdanını satanları toprağa gömmeden bu depremler son bulmayacak galiba? Başımız sağ olsun, selamlarımla.