Yakın zaman önce, malum, İstanbul Silivri merkezli 6.2 şiddetinde deprem meydana geldi. İstanbul’da şiddetli olmak üzere, Bursa dâhil birçok civar şehirden deprem hissedildi. Kimimiz evimizdeydik, kimimiz işte, sokakta, okulda…
13 saniye de olsa, birçoğumuz panik ve korku yaşadık. İstanbullular açık alanlara, parklara, millet bahçelerine akın ettiler. Çadırlar kurdular, ateş yaktılar, konaklamak için eşyalarını ve gıdalarını getirerek birkaç geceyi oralarda geçirdiler.
Mustafakemalpaşa’da da insanlar Adnan Menderes Meydanı’na akın ettiler. Yaşlı ve yalnız yaşayan bir yakınımı gidip alarak bize getirdim. O gece tedbir amaçlı ve tedirgin de olarak pek uyumadık.
O günden itibaren, ülke gündemine deprem yerleşti. Uzmanlar televizyonda gece gündüz konuşuyor, yorumlar ve çıkarımlar yapılıyor, birçoğu da halkı galeyana getiriyordu. Bakanlar bir araya gelerek sürekli araştırma yapıp halkı bilgilendiriyorlardı. Mühendisler hasar tespit çalışmaları yaparak, ağır hasarlı binaları tespit edip mühürlüyorlardı.
Kimileriyse efsaneler üretiyor, 99 depremi dâhil tüm büyük depremlerin dış güçler tarafından yapıldığını iddia ediyorlardı. Tüm bunlarla birlikte de sürekli artçılar olmaya devam ediyor, bazıları çok bariz şekilde hissediliyordu. Okulda öğrenciler ve veliler panik oluyor, soğukkanlılığımızı koruyarak onları sakinleştirmek de biz öğretmenlere düşüyordu.
Kimimiz fay, kimimiz dış güçler diyorduk ama en çok da meselenin manevi tarafına bakıyorduk; belki de her şeyden çok, bu deprem Allah’ın bize bir uyarısıydı…
1,5 yıldan beri Gazze’de bebekler, çocuklar öldürülüyordu. Müslüman ülkeler hâlâ birleşip harekete geçemiyorlardı. Gözyaşları ve dualarla Yaradan’dan, zalimlerin üzerine gazabını indirmesini diliyorduk. Yaradan’ın vaadi vardı fakat belki de Müslümanların fiilen harekete geçmelerini istiyordu…
Bizler içimiz kan ağlayarak izlemeye devam ettikçe de katliam devam ediyor ve Allah (c.c.) uyarılar gönderiyordu. Bu kadar masumun katledilip toprağa düşmesine artık yer de dayanamıyordu.
Tüm bunlara rağmen, eğlencesini, tatilini, kahve keyiflerini yaşayıp paylaşan güruh da her zamanki gibi çoktu…
Allah (c.c.), başımıza gelen her musibetten, uyarıdan ders alabilmeyi; Müslüman kimliğimizle her daim teyakkuzda ve zikir hâlinde olabilmeyi bizlere nasip etsin…