Bugün, mübarek Ramazan-ı şerîfin 15. Günü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yarısına ne çabuk geldik, anlayamadık.. “merhaba” derken artık bugünden itibaren “elveda” demeye başlayacağız kalbimizdeki hüzünle..
Yaşadığım ilçe Mudanya’da sadece iki tane Ramazan emaresi var; biri sahur vakti çıkan davul, diğeri de iftar vakti sokaklara yayılan mis gibi Ramazan pidesi rayihaları ve insanların oluşturduğu kuyruklar.. Akşam ezanı okunmadan az önce patlatılan top ve teravih namazından önce okunan salâlar ve minareler arasında asılan mahyalar yok ne yazık ki…
Sosyal medyada birçok Avrupa ülkesinde Ramazan’ın coşkuyla karşılanması, sokaklara “Ramadan Mubarak” yazan ışıkların asılması bizleri hem şaşırttı, hem de çok mutlu etti. Çünkü Gazze’de soykırım başladığından beri güneş artık batıdan doğmaya başladı. Binlerce kişi Gazze halkının korkusuz, dimdik duruşunun imandan geldiğini anlayarak İslâmiyeti seçti. Sosyal medyada takip ettiğim yeni Müslüman olan bir genç kızın ilk Ramazanını, ilk oruçlarını ve bundan duyduğu büyük hazzı görebilmek yanan yüreklerimize bir nebze su serpiyor.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Bursa Büyükşehir Belediyemizin düzenlediği “Bursa’da Ramazan” temalı etkinlikler her akşam Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleşiyor. Kültür Merkezi’nin girişi Ramazan sokağı dekoru ile süslemiş. Önünde de Osmanlı şekercisi ve şerbetçisi bizleri karşılıyorlar. Sevdiğiniz sanatçılar geldiğince arkadaşımla birlikte programa katılıyoruz. Öncesinde Abdal Simit Fırınından aldığımız simit ve ayranlarımızla Ördekli Kültür Merkezi’nde iftarımızı yapıyor, ardından akşam namazlarımızı kılıp Tayyare’ye geçiyoruz.
Cumartesi günü okuldan erken çıktığım için Bursa’ya da erken geldim. Şehreküstü istasyonunda inip Demokrasi Meydanından yürüyerek yukarı çıktım. Seçimler yaklaştığı için meydanda birçok partinin tanıtım stantları ve çadırları ya yana dizili… Ve tabii Filistin destekçisi kardeşlerimiz, büyüklerimiz…
Bursa’mız Osmanlı’ya başkentlik yapmış, tarihi dokusu çok olan bir şehrimiz. Ulucami’de mahya asılı, iftar öncesi hâlâ toplar patlıyor, teravihin habercisi salâlar okunuyor ve Ulucami’de Ramazan günü namaz kılmanın güzelliği bir başka fakat Şehreküstü’den çıkarkenki o manzara beni dehşete düşürdü. Döner dükkanları açık evet açık olsun, insanlar iftarını etsin fakat hiç Ramazan yokmuş gibi masaların sokaklara yayılması ve bazı insanların da hiç çekinmeden, Ramazan değilmişçesine rahatça yemek yemeleri çok üzücüydü.. Gözlerim dolarak, hayretler içinde kalarak, bu vehâmeti daha fazla görmemek için hızlı adımlarla ilerleyerek kendimi Ulucami’ye attım.
Eskiden Ramazan ayında açık olan yiyecek dükkanlarının camları beyaz boya ile boyanırdı. Oruç tutmayanlar da içerde yemeklerini yerdi. Daha eskilerde, Osmanlı zamanında ise bugün nefret ettiğimiz Yahudiler dahi Müslümanların oruçlarına saygı duyardı. Şimdi ise Müslüman Müslümanın orucuna saygı duymuyor! Bizde bu zavallılık oldukça birlik olup Gazze’yi nasıl kurtaralım!
Ve tabii Ramazan’ın dünyada en güzel yaşandığı yer kuşkusuz Gazze, Kudüs.. Çadırlarda yaşayan çocuklar Ramazan geldi diye seviniyorlar, şarkılar, ilâhiler söylüyorlar, her yeri ışıklandırıp süslüyorlar. Enkazların içinde buldukları bir parça yiyecekle ve hatta pişirdikleri otlar ile oruçlarını açıyorlar. Bazıları da oruçlarını Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalatüvesselam) yanında açıyorlar iftar vakti atılan bombalar ile şehâdete ererek…
Mescid-i Aksa’nın avlusunda binlerce Müslüman tüm engellemelere rağmen teravih namazlarını huşu içerisinde kılıyorlar. Bizim oruçlarımız, teravihlerimiz onlarınki ile bir değil tabii ki..
Allah-u Azimüş-şân önümüzdeki Ramazan kurtulmuş olan Gazze’de, Kudüs’te oruçlarımızı açıp teravihlerimizi kılmayı biz ümmet-i Muhammed’e nasip etsin inşallah..