Ramazan Orucu: İslamî Değerler ve İnsanî Derinlik

47 Görüntüleme
4 Dak. Okuma

Ramazan ayı, İslam’ın beş temel esasından biri olan orucun farz kılındığı, müminler için bir arınma ve ibadet vesilesi olan mübarek bir zaman dilimidir. Kur’an-ı Kerim’de bu husus, Bakara Suresi 183. ayette şöyle belirtilmiştir:

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara 2/183)

Bu emir, orucun sadece bir ibadet değil, aynı zamanda insanı takvaya ulaştıran bir vesile olduğu da belirtilmiştir. Oruç, nefsin terbiye edilmesi, sabrın güçlenmesi ve insanın yaratılış gayesine daha fazla yönelmesi için bir fırsattır. Ancak Ramazan orucu sadece bir zahmet veya açlık süreci değildir; bilakis insanın ruhî ve ahlakî olgunlaşmasına katkı sağlayan bir ibadettir. Oruç, göğe açılan bir kapıdır; kulun nefsini yenerek Rabbi’ne yöneldiği, dünya meşgalesinden sıyrılıp hakikatin berrak pınarına eğildiği müstesna bir zamandır.

Oruç Hikmetlidir. Oruç Derindir.

İmam Gazali, İhya-u Ulumid’din adlı eserinde orucu üç dereceye ayırır: sıradan insanların orucu, seçkinlerin orucu ve en seçkinlerin orucu. İlk derecede oruç, sadece yemek, içmek ve cinsel ilişkiden uzak durmayı içerir. Seçkinlerin orucu ise göz, dil, kulak ve diğer azaları da günahtan uzak tutmayı gerektirir. En seçkinlerin orucu ise kalbi dünya meşgalelerinden arındırarak sadece Allah’a yönelmeyi hedefler.

Bu bağlamda, Farabi’ye göre oruç, insanın nefsini süflî arzulardan arındırarak en yüksek fazilet olan aklî ve manevî kemale ulaşmasına vesile olur. Rabbani ise, orucun insana kazandırdığı sabır ve tevekkül sayesinde, ruhî yükselişin en önemli aşamalarından biri olduğunu vurgular. Oruç, ruhun gıdası, gönlün sükûneti ve iradenin en büyük terbiyesidir.

Orucun İçtima-i ve Ruhî Boyutu

Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur külliyatında orucu “şefkat ve merhamet mektebi” olarak tarif eder. Ona göre, oruç sayesinde zenginler ve hâkim sınıf, açlığın ne olduğunu idrak eder ve fakirlerin hâlinden daha iyi anlarlar. Aynı zamanda, nefis terbiyesi açısından oruç, insanı dünya hayatının geçici zevklerinden uzaklaştırarak ilahî hakikate yönlendiren bir ibadet olarak değerlendirilir.

Ramazan orucu, bireysel ibadetin ötesinde toplumsal bir bilinç oluşturur. Cemaatle kılınan teravih namazları, sahur ve iftar sofraları, sadaka ve zekât verme gibi ibadetler, toplumsal dayanışmayı güçlendirir. İmam Rabbani, bu dayanışmayı İslam toplumunun ruhî yükselişi açısından ele alarak, orucun Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği pekiştirdiğini belirtir. Oruç, toplumsal bir uyanışın, kardeşlik bağlarının pekiştiği mukaddes bir mevsimdir.

Orucun Manevî Kazanımları

Orucun bir diğer önemli yönü ise nefsi terbiye ederek insanı daha güçlü bir irade sahibi yapmasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), orucun mümin için bir kalkandır olduğunu bildirmiştir:

“Oruç bir kalkandır. Oruçlu çirkin söz söylemesin, kavga etmesin. Eğer biri ona sataşır veya dövüşmeye kalkarsa, ‘Ben oruçluyum’ desin.” (Buhârî, Savm 9)

Bu hadis, orucun sadece bedensel bir ibadet değil, aynı zamanda ahlakî bir eğitim vesilesi olduğunu gösterir. İnsan, Ramazan boyunca sabrını artırır, öfkesini kontrol etmeyi öğrenir ve ruhunu dünyevî kaygılardan sıyırarak ilahî huzura yönelir. Oruç, insanı dünyadan uzaklaştırıp ebedî saadetin kapısını aralayan bir anahtardır. Açlıkla imtihan edilen nefis, Rabbini daha derin bir ihlasla hatırlar, ruhu ibadete kanat açar.

Netice-i Meram

Ramazan orucu, sadece açlık ve susuzluk çekmekten ibaret olmayıp, insanın ruhî tekâmülüne hizmet eden derin bir ibadettir. Hem bireysel hem de toplumsal anlamda büyük kazanımlara vesile olur. Kur’an ve sünnet ışığında, Gazali, Farabi, Rabbani ve Bediüzzaman gibi İslam âlimlerinin görüşleriyle desteklenen bu ibadet, insanın Allah’a yaklaşmasına ve nefis mücadelesinde zafer kazanmasına yardımcı olur. Ramazan ayı, insanın ruhunun dirildiği, kalbinin temizlendiği, nefsin arındığı ve takvanın en yüksek mertebeye ulaştığı bir zaman dilimidir. Bu yüzden, oruç yalnızca bir farz olarak değil, aynı zamanda ilahî bir lütuf olarak görülmeli ve en güzel şekilde idrak edilmelidir. Ramazan, ruhun göğe yükseldiği, kalbin en saf halini bulduğu mukaddes bir mevsimdir; insan, bu ayda yaratılış gayesini daha derinden idrak eder, hakikatin nuruna daha fazla yaklaşır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version