İnsanoğlu, geçmişten günümüze hem yeni bir gezegene yolculuk etmek isteyen veya yeni bir dünya yaratmayı planlayan hem de zamanlar arası yolculuğu hep hayal eden bir varlıktı. Belki de ruhumuz bizleri buna iten en başlıca faktörlerden biridir. Çünkü ruh, başlı başına vardır, zaman ve mekânla sınırlı değildir, duyularla algılanamaz. Bu yüzden, ruh kutsal ve soyut bir cevher olup bedenin bütününe yayılmıştır. Onun yansımaları konumunda bulunan ilim, irade ve hayat gibi nitelikler bedenden bağımsız bir varlığa sahip değildir. Hem sığınan hem çığır açan, hem özgür hem muhtaç olan insan bedeni kısıtlı ve doyumsuz, ruhu da bir o kadar sınırsız ve bedene bağımsızdır. Hal böyle iken ruhumuz, bizi kalıbımızdan dışarı çıkartan bir kuvvet misali, hep yeni maceralara atıldık, yeni dünyalar keşfettik, farklı teknolojiler denedik. Meta evren de bunlardan bir tanesi. Sözlükte gelişme, en iyi duruma gelme, uzama, büyüme gibi anlamlara gelen meta kelimesi, insanın elde edip yararlanmak istediği her türlü maddî değer ve ihtiyaç maddesi demektir.
Meta evren, insana istediği yerde istediği zaman özgür olarak dolaşabileceği olağanüstü imkânlar sunan, birden fazla sanal dünyayı bir araya getiren kalıcı, çevrim içi, 3D bir dünya konseptidir. Bizler artık bir “anlık etki” dünyasında yaşıyoruz ve yaşadığımız zamana ayak uydurmak zorunda kalan bireyler haline geldik. Modernizm ile birlikte sanal dünyanın anlık etkiye dayanan bu işlevi, son asırlarda yavaş yavaş zihinlere empoze edilmeye başlamıştı. Bu yüzden, içinde yaşadığımız simülasyon çağı, hem ruhumuzu hem zihnimizi hem de irademizi etkisi altına almaktadır. Medyanın ve popüler kültürün etkisiyle metalaşan beden ve zihin, adeta sömürülerek, ruhun uyuşmasına ve bağımlılaşmasına neden olmaktadır. Hem kapitalizm hem de emperyalizm buna çanak tutmaktadır. Günümüzün yegane problem ise, popüler medya ve buna hizmet eden sermaye akımlarının, güya meta evren adı altında allanıp pullanmış bir ütopya vaadiyle insan zihni ve ruhunu sanala endekslemektir. Başka bir deyişle, metalaşan ruh, irade, zihin, duygu dolayısıyla sevgi maddileşmiştir. Mutluluk kavramı değişime uğramıştır. İnsanlar mutlu olmak için, ihtiyaç duydukları şeyleri satın almak için, para kazanmakla o kadar meşgul oluyor ki, paranın verdiği güç ve ego zamanla hem maneviyatımızı zedeliyor hem de insanî bağımızı koparıyor. Böylece, karşılıklı konuşmak, anlayış, saygı, iletişim kurma becerilerimizi kaybediyoruz.
Duygularımızın da birer ürün, mal olarak pazarlandığı kapitalist düzende ruhun özgürleştirici potansiyeli ortadan kalkıyor. Bunu en net görebileceğimiz yerlerden biri ise, medyadır. Televizyon dizilerinde, gazetelerde, dergilerde, en şiddetli biçimiyle ise reklamlarda, önce ruhun sonra bedenin metalaşmış biçimleri her geçen gün artarak gözler önüne seriliyor. Popüler medya sayesinde, kişinin sürdüğü parfümler, giydiği kıyafetler ile meta yahut obje haline getirdiği bedeni, ruhunu gölgede ve aç bırakmaktadır. Ayrıca erkeklerin ihtiyaçları da üstü kapalı biçimde cinsel gereksinimleri ile özdeşleştirilmektedir. Ruhumuzu da aklımızı da tüketen meta evren, zamanla tüm yönleriyle ailemizin içine girdi. Tek tuşla, çaba harcamadan, zahmetsiz ona ulaştık, gözümüzü beynimizi alıştırdık, hayatımızın vazgeçilmezi yaptık. Adeta temel ihtiyacımız haline geldi. Artık hepimiz daha fazla tüketme baskısı altında olduğumuz için yavaş yavaş hem ahlaki değerlerimizi hem öz benliğimizi hem de idrak yeteneğimizi kaybetmenin eşiğindeyiz. Buna dur demenin zamanı gelmedi mi?..
Gerçekten çok güzel bir konuya değinmiş siniz tetik ediyorum sizi insan nisyandan türemiş bir kelime ve tam anlamıyla da öyle olmuşuz bir şuursuzluk bir boş vermiştik bencillik herşey zevk için haz için
Olmuş erkek alemi ayrı felakette kadınlar desen bir bölümü evde yitip gitmekte bir bölümü başka hayatlarda malasef çocuklar desen ayakları hiç yere basmıyor yani Zübeyde hanım bu konular dahada ayrıntılı ve her bölümü ayrı kaleme alırsınız inşallah ben çok beğendim yazınızı …
Çok teşekkür ederim Mesude Hanim, bir nebze de olsa faydalanabilecek bir noktaya değindiysem ne mutlu bana. Çok haklısınız, gitgide ben merkezci bir zihniyetin esiri olma yolundayız. Allah, evlatlarimizi ve gençlerimizi bu tuzaktan korusun. Ve elbette bilinçlenmek lazim ve tüketim zincirine alet olmamak lazim.