Rüyalar ve Bilinçaltı

Derya Delikoyun 490 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Rüya uyku sırasında yaşanan görsel imgeler, sesler ve diğer bedensel durumlara eşlik eden duygular ve düşüncelerden oluşur. REM; rüya dönemi olarak adlandırılır ve bu süreçte hızlı göz küresi hareketleri oluşur. Uyku ‘sakin uyanıklık’ olarak adlandırılan ve REM dönemi olarak adlandırılan 4.evrede ortaya çıkar.

Rüyalar bir nevi günün bilgilerini işleyen ikinci bir bağırsak görevi görmektedir. Rüya sayesinde beyin kendi kendisini temizler. Nasıl diğer fizyolojik ihtiyaçlarımızı gideriyor isek rüya aracılığıyla da gün içerisinde beynimize ve zihnimize giren fazla bilgileri rafa yerleştiriyoruz ya da rüya aracılığıyla da çöpe atmış oluyoruz.

Rüyalar konusunda en çok tartışılan ve bilinen görüş Sigmund Freud’un psikanalizci rüya kuramıdır. Freud’a göre rüyada görülen olaylar bastırılmış ve biriken bilinç dışı arzuların dışa vurumudur. Uyku sırasında arzuları serbest bırakırız, bastırılan güçler devre dışı kalır ve rüyada bilinç imge ve simgelere bürünerek karşımıza çıkar. Uykuda imgeleme oluşumunu etkileyen süreçler; uyku esnasında algılanan duyu uyaranları, geçmiş yaşantılar ve derindeki anılardır.

Zihin buz dağı gibidir. Zihnin bilinçli kısmı buz dağının su üzerinde kalan küçük kısmıdır. Bilinçaltı ise suyun altında kalan dev kısmıdır. Uyanıkken bilinçli kısım aktiftir. Uykuda ise bilinç dışı zihin ortaya çıkar ve bu sırada asıl bölüm olan buz dağının dev kısmı aktifleşir. Bilincimiz düşüncelerimizi ve hislerimizi örtmek için bir perde kullanır. İşte bu perde uyku esnasında kendisini açar, serbest ve özgür bir şekilde dolaşmaya başlar.

Her rüyayı hatırlamamamızın sebebi ise; gördüğümüz rüyaları hatırlamak için uyanmak gerekli uyanmadan başka bir uyku evresine geçildiğinde görülen rüyalar hatırlanmaz. Bu yüzden dış uyaranlar ya da biri tarafından bölünen ve sabaha karşı görülen rüyalar daha net hatırlanır.

REM durumunda uyandırılan kişilerin çoğunluğunun rüyaları genellikle kaygı içerikli rüyalardır. Bunun nedeni ise; REM evresinde görülen rüyalar esnasında amgdalanın yani beyinde heyecan, kaygı, korku dan sorumlu olan kısmının devreye girmesiyle sonuçlanmıştır. Amadgala aktifken beynin muhakemeden sorumlu ön kısmı frontal lob ise uyku halindedir. Bu yüzden insanlar kaygı içeren rüyaları daha sık görür.

Son yıllarda yapılan birçok araştırma REM uykusunu iyi uyuyan kişilerin dış uyaranlara karşı daha doğru tepkiler verdiklerini tespit etmişlerdir. Araştırmaların sonucuna göre; iyi bir uykuya yatmadan önce duygusal görüntüler izleyen kişiler ertesi gün aynı görüntülere daha güçlü tepkiler veriyor. Bu da REM uykusunun duygusal deneyim sağladığı sonucunu gösteriyor. Yani duygusal açıdan ertesi güne daha güçlü bir şekilde gözlerimizi açıyoruz. Başka bir araştırma sonucu ise, travmatik bir olay öncesinde alınan iyi bir uykunun o korkutucu olay karşısında daha sakin tepkiler vermemizi sağladığını gösteriyor.

Kısacası biz hatırlasak da hatırlamasak da rüyalar problemlerimizi yaratıcı bir şekilde çözmede, olayları daha iyi kavramamızda, estetik bakış açımızı etkilemekte ve yeni bakış açısı geliştirmemizde önemli bir rol oynuyor. Çünkü rüya görürken sınırlar ve perdeler kalkar, beynimiz farklı olaylar karşısında bağ kurar ve bizi kurtulmamız gereken çöplerden arındırır ve zihnimizde tutmamız gereken önemli bulguları kayıt altına almamızı sağlar.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Psikolog
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version