Tarih değişiyor, takvimler değişiyor, insanlar değişiyor. Geriye yalnızca değişmeyen değişmesi de mümkün olmayan şeyler kalıyor. Peki nedir bu şeyler? Bazen yerinde sabit duran bir eşya, bazen de asla değişmeyen kötüler ve kötülükler… İyi olan kaybetse de kazanır diyerek yoluma devam ediyorum. Muazzam bir yorgunluk var içimde, nasıl geçecek bu yorgunluk hiç bilmiyorum. Bedenimde ve ruhumda ters giden bir şeyler var sanki… Her şeyin yoluna girmesi için dua etmeliyim. Daha fazla yönelmeliyim belki de O’na… Çoğu insan gibi yalnızca başım sıkıştığında değil, daimi olarak… Daha ve her defasında daha fazla! Esiriyiz ne yazık ki nefsimizin… Kölesiyiz belki de vicdanlarımızın! Çok tuhaf bir yorgunluk bu yüzden yaşadığımız; bedenimize sığmıyor, ruhumuza dar geliyor. Esaretimiz biterse ebedi bir mutluluk yakın!
Bismillah diyerek tüm olumsuz duygulardan ve yorgunluklardan arınmaya niyet ediyorum. Bir niyetle başlarmış meğer her şey. Niyetimi güzelleştirmemle kalbim, kalbimi güzelleştirmemle dünyam değişiyor. Kalbimden geçen tüm güzelliklerin hayat bulduğu anlara tanıklık ediyorum. Sabrın sonunun selamet olduğunu görüyorum. Rabbim sabırla bekleyen kullarını hiç ummadığı anda çiçeklendiriveriyor ansızın! Bizzat şahitlik etmenin huzuruna eriyorum. Ne dilediysem veriyor Rabbim, dilediğim zamanda olmasa da, benim için en hayırlı olan zamanda ne dilediysem veriyor. Bu teslimiyetle Cuma gününün huzurunu iliklerime kadar çekiyorum. Bir fincan kahve karışıyor iç huzuruma… Her zerresi şifa niyetine, her yudumu şükür! İnsan kalbini Allah’a açınca kimseler küstüremiyormuş bir kez daha anlıyorum. Sana zarar vermek isteyen herkesten ve her şeyden duanın zırhıyla korunduğunu görünce ürpermemek elde değil.
Sonbahara dönen mevsimin ortasında, sabırla sararan bir yaprak misali açıyorum gözümü… Rüzgara teslim oluyorum aheste aheste… İçimden tüm şüphe kırıntılarını ayıklayıp mutlu olmayı seçiyorum. İnanmayı ve yeniden beklemeyi baharı… Yeniden çiçek açacağını bilince solmak o kadar da etkilemiyor insanı. Varacağın yeri bilince yol koymuyor. Kalbin netlik kazanınca hayattaki hiçbir belirsizlik yormuyor. Giden değil, kalan olmayı seçince kader en güzel şekilde tecelli ediyor. Gelmek isteyen bir şekilde bir yolunu buluyor. Kalmak isteyen bir şekilde her koşulda yanında oluyor. Bu yaşımda upuzun bir çabadan sonra çabasızlığın gücünü öğrendim. Akışına bırakmanın, teslim olmanın büyüklüğünü…
Nasıl bakarsan öyle görüyorsun esasında insanları, nasıllarsa tam olarak öyle değil! Birinde gördüğün bir kusur belki de gözlerindendir. Güzel bak ki, güzel göresin. Kusur ararsan tüm aynalar senin… Benlikten kurtulup hiçlik deryasında boğulmadıkça kurtuluş yok sana! Bazen en iyi yol korktuklarının üzerine gitmektir. Bazen iyi yol, tüm bildiklerini susmaktır. Çevrendeki iyi kötü tüm insanlar senin kamil insan olmana hizmet ediyor bakmayı bilirsen… O zaman ne kötülüğün ne de kırgınlığın esamesi kalmıyor. Kırmayı ve kırılmamayı bilirsen gönülde keder, tasa kalmıyor. Tüm boşlukları O’nun varlığı dolduruyor.
Anmayı bilirsen, yanmayı bilirsen, sevmeyi bilirsen, gam kalmıyor beden sularında… Yük kalmıyor kalbin omuzlarında… Duruluyor en dalgalı denizler, tüm savaşının kendinle yani nefsinle olduğunu anlıyorsun. Olma, bilme ve bulma savaşı! Yıllardır aslında kendini arıyorsun. Sonra da en çok seni kendine getireni! Yıllardır doğru kelimeleri arıyorsun, bir araya getirmek için… Yıllardır sezginin gücünü arıyorsun, harekete geçmek için… Buldum sanıyorsun tam kaybederken buldum ama bulmak zahmetli iş… Gördüm sanıyorsun tam gözden kaybolurken gördüm ama bazı hakikatleri görmeye gözler yetmiyor. Kalp gerekiyor. Her kalp ise ne yazık ki hakikati göremiyor. Kalbe duruluk gerekiyor. Lakin O’ndan uzak kaldığımız ve O’nu anmadığımız her an kalp bunalıyor ve gamlanıyor. Ancak tövbe kalbi arındırıyor. Hakiki, sahici yani nasuh bir tövbe, daralan kalplere inşirah mahiyetinde…
Yine teslim ruhum rüzgarın fısıltısına, yine teslim kalbim baharına yazına… Bir kazayı önleyen de Rabbim, kaderin cilvesinden koruyanda… Milyonlarca şükür yeşeriyor içimden. Kahvem daha da anlamlanıyor. Sevdiğim, sevildiğim şu günler nasıl da rızık meselesine dönüşüyor. Tüm yorgunluklarımı unutuveriyorum ansızın. İnanıyorum kalbim yakın kalbine. Kalbim yakın sana yakın kalplere… Sevgim, şükrüm, huzurum ruhuma karışıyor. Ruhumsa alemin sırrına… Gönlümün perde arkasında adın aşkla yazıyor. Beşeri bir aşk sonsuz bir ilahi aşka karışıyor. Bu fani alemde nedir ki zaten baki? Sonsuz olana sevdalanmak gerek ötesi belli zati… Her şey O’na hizmet ederken oturup kalana şaşmamak elde mi? Bak sular şırıl şırıl akıyor, kuşlar uçuyor, ağaçlar raks ediyor, güller açıyor, pervaneler dönüyor, bülbüller ötüşüyor. Ah ömür, geçip gidiyor. Ruhuna uzanamadıysa gül taneleri, beden umarsızca çürüyor.
Neresidir kalbin dergahı? Kimdir bu alemin dervişi? Hırka ile taçta olsaydı sır; padişahlar, hanlar, sultanlar, ulemalar ölmezdi. Demek ki sır başka, demek ki keramet saklanıyor aşkta! Son değildir bu bilirim sonsuzlukta… Ötelerden bir haber var mı? Son değildir bu, elbet değildir sonsuzlukta! Ebedi bir yol başka! Anladım dünya hayatı yalnızca bir aldatmaca, her şey gelip geçerken bir bulut misali üzerimizden anladım tüm keramet gizliymiş aşkta!