Sabrın ve Duanın Işığında

Ebru Toraman 488 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Elif kollarında taşıdığı bebeğinin ölüsüne baktı; bir mucize olabilir miydi? Belki canlanabilirdi! Bu düşünceleri kafasının içinden geçirirken bir aracın içinde bebeği ile son vedasını yaşamak üzere mezarlığa doğru gidiyorlardı. Donup kalmıştı. Ağlayamıyor ve vedalaşmaya hazır değil. Kim kim böyle bir ayrılığa hazır olabilirdi ki? İnsan son ana kadar canının parçasından ayrılmamak için umudunu kesebilir mi?

Bu kadar acı ve karmaşık duygular içinde mezarlığa vardılar. Elifin elinden can parçasını usulca alıp gasilhaneye yıkamaya ve kefenlemeye götürdüler. Son bir kere Elife usulca;

– Gömülmeden önce bebeğinin yüzünü görmek ister misin?

– Evet, diyebildi düşük ve bitkin ses tonuyla.

Bebek yoğun bakımdan soğuk morga konduğu için yıkandıktan sonra; çıkarılan serum, iğneler her ne takılıysa ılık su ile yıkanınca yüzünden kan sızıyordu. Canı yanmışçasına suratını buruşturur ya insan. Elif’in gözünün önünden bu yüz, minik sarı burun ömrü boyunca hiç silinmeyecekti.

Hayatta olan bir oğlu vardı Elif’in ve kardeşi olmasını çok istiyordu. Arkadaşları kardeşlerinden bahsettiği zaman susuyor, boynunu büyüyordu. Bir gün annesine;

– Anne biz ne zaman aile olacağız?

Bu soruya çok şaşırmıştı. Oğlu kardeşi olmadan aile olduklarını düşünmüyordu.

Aradan 2 yıl daha geçmişti ki, Elif tekrar bir bebeğinin olacağını öğrendi. Elif’in hamilelikleri problemli olduğu için; Bu sefer daha dikkatli olmalı daha iyi doktorlar tercih etmesi gerektiğini düşünüyordu. Bir önceki bebeğini 7 aylık doğum yapıp kaybetmesi de hamileliğinde yaşadığı problemler nedeniyleydi. Bir arkadaşı bir profesör tavsiye etti  ve hamileliği boyunca o doktora gitti. Hamilelikleri ile ilgili bütün problemleri anlatmasına rağmen yeterli tetkik ve önlemlerin alındığını düşünmüyordu. Öyle de oldu ilk zamanlar her şey normal görünürken hamileliğinin 26 haftasında bebeğinin öldüğünü öğrendi. Çaresiz ve ne yapacağını bilmez şekilde orayı terk etti. Eşiyle araba ile uzaklaşırken Onun kalbi çok uzaklara gidivermişti bile. Kaçmak istiyordu. Her şeyden önce kendinden ah keşke mümkün olabilseydi. Duygularının tarifi ifade edilemeyecek kadar ağırdı. Ağlıyor dua ile kendini teskin etmeye çalışıyordu. İmtihan ah ne yakan imtihan! Bir an önce bir hastaneye gidip bebeğini aldırması gerekiyordu. Her ne kadar ondan ayrılmak istemese bile. Ertesi gün hastane hastane dolaştılar özel bir hastane kabul edemeyeceğini doğumunun riskli olduğunu devlet hastanesine gitmesi gerektiğini söylese bile onlar yine bir başka özel hastane ile görüştüler ve bu hastanede dünyalar iyisi bir doktorla karşılaştılar doktor Şule hanım doğumu yaptırmayı kabul etti.

– Bu bebek ikiye katlanmış sezaryenle doğum yaparsan rahmin zarar görür ve bir daha bebeğin olmayabilir. Normal doğuma almalıyız. Çaresiz ve hiçbir seçeneği olmayan Elif;

– Peki, diyebildi.

Doğum bir gün boyunca sürdü. O kadar zorlayıcı bir doğumdu ki Ebeler bile onun için üzülüyorlar aralarında konuşuyorlardı. Ölü bir bebeği  doğurmak canlı bir bebeği doğurmaktan çok çok zordu. Canlı bebek kendini iterdi. ama ölü bebek itemez. öğlen saatlerinde doğum sancıları ile girdiği doğum odasından ertesi gün sabah ezanı vakti doğum yaparak çıktı. Doktor Şule hanım odasına gelip;

– Kızım üzülme inşaallah. Sen şimdi normal doğum yaptın, iyi bir takiple bir dahaki bebeğin sağlıkla kucağına alırsın inşaallah.

Şule hanım alanında en iyi doktorlardan biriydi. Elifi’n en büyük şansı da onu tanımak  olmuştu .

Elif vazgeçmeyen mücadeleci ruhlu bir kadındı. Başkası olsa psikolojik olarak dayanamaz bir daha bebek sahibi olmayı denemek bile istemezdi.

Geçen zaman diliminde gördüğü her hamile onun içini burkuyor, duyduğu her erkek bebek sesinde bir şey oldu korkusuyla yerinden hızla kalkıp bakıyordu.ve Yine bir gün diğer oğlu;

– Anne neden benim kardeşlerim hep ölüyor?

Söylenecek sözler bile çaresiz sadece geçiştirici cevaplar.

Aradan  yine 2 yıl gibi bir süre geçmişti ki yeniden hamileymiş. Bu sefer başka bir doktor arayışına girmedi. Şule hanıma gönülden güvenmişti. Ama her ne kadar yok yok bu kadar değildir diye düşünülse de bu bir dış gebelikti ve buda sonlandırıldı. Elif içi kor alevler gibi yanan…

Bir gün bir rüya gördü. Sağlıklı bir bebeğinin olması için 70.000 kişinin duasını almalıydı. İmkansız gibi değil mi? Bilemeyiz ki bazı insanlar o kadar yürekten dua ederler ki 70.000 kişiye de bedel olur. Kimin duası nasıl kabul olur kim bilebilir? O günden sonra sokakta gördüğü tanısın tanımasın herkesten dua istedi. Bir zaman sonra yeniden hamile kaldı .Ve yine Dr. Şule Hanımın kapısını çaldı. Şule hanım en güzel ve titiz bir şekilde Elif’in hamileliğini sonuna kadar takip etti. İğneler, vitaminler, ilaçlar ve iyi bir doktor ve Allah’ın da Lütfuyla sonunda sağlıklı bir erkek bebek sahibi oldu. sonunda dualarının karşılığını bulmuştu. Doğumdan çıktığında zorla gözlerini aralayıp bebeğine baktı .Buruşuk anlı ve kafasını inatçı bir şekilde dik tutmaya çalışan annesi gibi hayata inatla sarılan bir bebek…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Ebru Toraman
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version