Sahi aşk neydi? Olmayacağını bile bile hayal mi kurmaktı? Ya da oldu derken terk mi edilmekti? Neydi aşk? Çok sevmek miydi? Her iki kişinin birbirine vermiş olduğu değer miydi?
Aşk üzerine söylenen milyon tane söz vardır. Kimi sözler can yakarken, kimi sözler de kişiyi mutlu eder. Bana, hangisi daha ağır basıyor diye soracak olursanız söyleyeyim. Aşkın acı kısmı… Genelde büyük aşklar hep biter. Bitmez sandığımız, gitmez dediğimiz, evet bu sefer kesin o olacak, hissediyorum dedikten sonra gelen o ayrılık… Her mutlu ilişkide olmazsa olmaz o durum. Bitiş sebepleri nelerdi?
Ya çok değerden ya da gerçekten size söylenen bir sürü, “Seni çok seviyorum, sensiz yapamam, sende daha önce kimsede görmediğim o aşk var” gibi sözler. Hemen inanmayın. Söyle bir gerçek var ki, seven insan bahanelere sığınmaz. Siz kötüyken sizi yarı yolda hiç bırakmaz, bırakamaz. Düşünün, siz nefes alamayacak bir durumdasınız ve size nefes olamayacak bir insan var karşınızda. Ya da söyle düşünün. Çölde susuz bir başınıza kalmışsınız. Ve sizin karşınızda sevdiğiniz, elinde de bir bardak su… O kadar çok susadınız ki gözlerinin içine içine bakarken aynı zamanda o suyu vermesi için dil döküyorsunuz ama, siz o kelimeleri her konuştukça daha çok ölüyorsunuz. Ve o sizin karşınızda gözlerinizin içine baka baka içiyor. Ve siz orada can veriyorsunuz.
Can vermek nedir? Bir daha ne kimseyi sevecek gücü kendinizde buluyorsunuz, ne de bir başkasına inanmak isteyecek o hissi bulabiliyorsunuz…
O mu ne yapıyor? Herkes gibi suyu içerek sizden, ellerinizden uzaklaşıyor. Hem de arkasına bakmadan. Ve siz onun için orada öldüğünüzle kalıyorsunuz.