Şahmar Guliyev

Halide Halid 57 Görüntüleme Yorum ekle
17 Dak. Okuma

“Önce Vatan” serisinden:

Senin Cennetine Muhtacım

Hayat dediğin, mücadelelerle, hüzünlü ve mutlu sürprizlerle dolu bir yerdir. Bakarsın, sana beklemediğin yerde, beklemediğin anda öyle bir darbe vurur ki, donup kalırsın. Ve yahut da seni öyle mutlu eder ki, yine de donup kalırsın. ŞEHİT ömrüne bunları yansıtamıyorum, çünkü ŞEHİT ömrü hala anne karnındayken Yaradan’ın ŞEHADET kalemi ile yazılıyor. Dokuz ay, onun damarlarından akan kanına, aldığı nefese Vatan, Devlet sevgisi sindiriliyor.

Bunları ben söz olsun diye yazmıyorum, bu bir kanıttır. Eğer böyle olmazsa, hiçbir ŞEHİT kendinin ŞEHİT olacağını önceden bilemez; kimse ŞEHİT kadar farklı insan olamazdı. Bugüne kadar araştırdığım öyle bir ŞEHİT hayatı yoktur ki, onun kalbinde bu sevgi yapmacık olsun. Onun için anne, baba, evlat, aile sevgisi önde olsun. Her birisi de kendini anladığı günden, pozitif hayat dolu, güler yüzlü insan olarak oluşturur.

Açlığa sabredersin, adı oruç olur; acıya sabredersin, adı metanet olur; insanlara sabredersin, adı hoşgörü olur; arzuna sabredersin, adı dua olur; özleme sabredersin, adı hasret olur; sevgiye sabredersin, adı AŞK olur… Sohbetime boşuna Mevlana’nın bu değerli sözlerini ilave etmiyorum. Çünkü sizlere hakkında anlatacağım kahraman aşk, sevgi, aile açısından çok mutlu bir insandı.

Onun hakkında yazmaya karar verdiğimde, önce anne babasının, onu tanıyan, onunla savaşta beraber olan arkadaşlarının, sınıf arkadaşlarının onunla ilgili hatıralarından da konuşacağımı düşünüyordum. Çok düşündüm. Neden çok düşündüm biliyor musunuz? Onun hanımıyla yakından tanıştıktan, onun eşiyle ilgili sohbetlerini dinledikten sonra, onun hakkında ilk yazımı onun sevgi hikayesi üzerine kurmaya karar verdim.

Böylece, 44 günlük 2. Karabağ savaşının kahraman ŞEHİTİ, yüzbaşı Şahmar Guliyev’in aşka çevrilen hayat hikayesini, doya doya yaşaya bilmedikleri altı yıllık ailelik döneminin bazı anılarını sizlere sunuyorum.

2011 yılı… Şahmar’la Gülnare’nin sevgi dünyasına ayak bastıkları yıl. Onlar tanıştıklarında, bir gün mutluluklarının en güzel zamanında ayrılacaklarını hayal bile edemezlerdi. Dört yıl birlikte sevgi dolu gençlik yaşadılar. Dört yıldan sonra bu sevginin ateşini aile ocağında yakmaya karar verdiler. 2015 yılında nikah yaptılar.

Şahmar askerdi. Gülnare, asker eşi olmanın nasıl zor bir iş olduğunu iyi biliyordu. Buna rağmen, kalbinde sevgisine sonsuz mekan ayıran kocasıyla beraber bu zorlukları atlayacağına söz verdi. Her kadın bu zorluklarla baş edemiyor. Gülnare ise seve seve baş ediyordu. Kadın, asker eşi gibi şerefli bir görevden sonra, ŞEHİT eşi olmanın sorumluluğunu omuzlarına alacağını hayal edemiyordu. Hala asker hanımı gibi hayatını yaşıyordu.

Hala eşinin görevden eve çabuk döneceği anları, Şahmar’ın onlarla fazla zaman geçirebileceği saatleri, mutlu aile hayatının güzellikleri ile baş başaydı asker hanımı. Altı yıllık evlilik dönemi, kadın için sanki altmış yıllık bir dönem oldu. Bu altı yılda onlar çok güzel sevgi dolu bir aileye sahip oldular. Gülnare, Şahmar’ı işinden dolayı gec gec görüyordu. Onların evlilik hayatı özlem dolu bir hayattı.

Evlendikten iki ay sonra, Şahmar’ın Ağdam şehrine tayini çıkıyor. Taze gelin, Nahçıvan’da Şahmar’ın ailesiyle beraber yaşıyor. Bir yıldan sonra ise eşi Beylegan şehrine atanıyor. Şahmar, ailesini yanına alıyor. Genç aile, hayatlarının mutluluk dolu günlerini orada yaşıyorlar. Şahmar eve sık sık gelemese de, Gülnare onun hayatta olduğuna, onun sesini duyduğuna göre çok seviniyor. Onun sözlerine göre, hayatının Şahmar’la geçen günlerinin çoğunu Beylegan’da yaşamış.

Asker hayatının her anı mucizelerle, farklı farklı olaylarla doludur. Nisan çatışmaları başladığında, Şahmar’la Gülnare’nin hayatında ağrılı acılı anılar başlıyor; evet, günler demiyorum, anlar başlıyor. 28 Mart 2016 yılında Şahmar evden çıkarken ona hiçbir şey söylemiyor. Sadece “yine tatbikat var, sonra da poligon” diyor.

O gittikten sonra Gülnare olayla ilgili bilgi alıyor. Şahmar sık sık Gülnare’yi arıyor; her şeyin yolunda olduğunu, poligonda olduklarını ve en kısa sürede döneceğini söylüyor. Çatışmada çok yakın arkadaşları şehadete yükseliyorlar. Bu, Şahmar’ı üzmekle beraber, onun kalbinde düşmana karşı sonsuz nefretini daha da arttırıyor. Gülnare ona bazen “ireli gitme, kendini koru” diyordu. Şahmar ise “şu uniformayı biz boşuna giymedik. Her zaman, her şeye hazır olmamız lazım. Bizler ireli gitmezsek, bizler vuruşmazsak bu toprakları kim geri alacak?” derdi.

Mesleğini o kadar çok seviyordu ki, işe giderken düğüne gidiyor gibiydi. Şahmar evde işiyle ilgili konuşmayı sevmezdi. Bazen işten sinirli gelse de, onu hissettirmemeye çalışıyordu. Onun bu hali Gülnare’nin gözünden kaçmazdı. “Şahmar, neyin var?” sorusuna, “Her şey yolunda Gülüm, işte olanlar işte kalıyor, bilirsin. Bak, senin yanındayım.” der, sonra da ortama neşe dağıtırdı.

Nisan çatışmalarında Şahmar’ın çok arkadaşı ŞEHİT olmuştu. Onun askeri lise arkadaşı Gabil Orucaliyev de o ŞEHİTLERİN arasındaydı. Hanımı da gebeydi. Gabil evladının yüzünü görmeden ŞEHİT oluyor. Bir gün Gülnare ona “Şahmar, eşi nasıl dözecek bu acıya? Gabil evladının yüzünü bile göremedi.” dediğinde, Şahmar’dan böyle bir cevap alıyor: “Allah sabır veriyor, Gülüm.”

Gülnare ise “Yok ya, sen ne diyorsun, ben dayanamam. Böyle bir haber gelirse benim kalbim durur. İnsan nasıl dayanabilir ki, canından can ayrılıyorsa?” demişti.

Eşinin bu sözlerine Şahmar karşılık vermeden susmuştu. Gülnare için eşi, evladının babası, hem anne baba hem de dost, hem sırdaştı. Yaşadıkları zaman kesiminde Şahmar, bir defa bile olsa onun kalbini kırmamış, ona kötü davranmamıştı. Şahmar’ı kaybettikten sonra bazen “Keşke Şahmar bana kötü davransaydı, kalbimi kırsaydı. O zaman kalbim belki bu kadar yanmazdı.” diye düşündüğü bile olmuştu.

“Seni çok seven seni ağlatır” deyimi var. Bir zamanlar Gülnare için bu söz, anlaşılmaz bir deyim gibi görünür, kendi kendine “Nasıl yani, seni çok seven seni ağlatır. Böyle şey mi olur Allah aşkına? Seven insan sevdiğini ağlatır mı hiç?” diye sorgulardı. Böyle düşünmeye hakkı vardı; çünkü sevdiği, delicesine aşık olduğu Şahmar, onu hiçbir zaman ağlatmamıştı.

Gülnare bunları düşündüğünde nereden bilecekti ki, günün birinde kalbinin sahibi, sevincinin, mutluluğunun sebebi olan Şahmar, onu bir ömür gözü yaşlı bırakacak. Hayat, sevdiği kullarına bahşettiği sınav odasıdır. Bu odada sınavın türleri de farklıdır. Gülnare’nin sınavı da ŞEHİT Hanım’ı olmaktır.

Her ŞEHİT haberi duyduklarında Şahmar ona “Sen güçlüsün, sana çok güveniyorum. Ben bu hayatta seninle beraber yürüyorsam, demek ki sen benim için güç kaynağısın. Sen benden yana nelerden geçmedin, Gülüm” derdi. Nisan çatışmalarında Gülnare’ye tek bu kelimeyi diyor; “Ne olacaksa olsun, sen dik duracaksın. Asla eğilmeyeceksin.” Bu sözler kadının kalbinde sanki bir ocağı alevlendiriyor.

Konuşma sırasında Gülnare diyor ki, bu sözden sonra oturup bekledim. Hazır oldum, alabileceğim acı habere. Bu sözden sonra çok garip bir his sarıyor onu. Ağlasa da içinde sadece bunu düşünüyor: “Dik duracaksın. Şahmar ŞEHİT olsa bile dik duracaksın.” İnsan o an dik durmayı beceremiyor. O haber insanı çöktürüyor.

Dört yıldan sonra çocukları doğuyor. Şahmar, çocuk konusuna çok hassas davranıyor. Doğumdan sonra hastaneden çıkacakları gün, Şahmar’ın Nahçıvan’dan sonuncu uçakla Bakü’ye dönmesi gerekiyor. Bu sahnenin göz önüne getirmek bile çok zor. 4 yıldır çocuk bekliyorsun ve o dünyaya geliyor. Sense onu göremeden, kokusunu hissedemeden ondan ayrılmak zorunda kalıyorsun.

Şahmar düşünmeden hastanenin baş hekiminin yanına çıkıyor, durumu anlatarak “Doktor, fazla demiyorum; hiç olmazsa oğlumun yüzünü 5 dakikalık bile olsa görseydim.” diyor. Hastaneden erken çıkmalarına izin veriyorlar. Şahmar, sadece 1 saatten az görüyor Kemal’inin yüzünü. O, Bakü’ye gidiyor, ailesi Nahçıvan’da kalıyor.

Şahmar, babasının ismini oğluna koydukları için ona sık sık “babam, babam” demeye başlıyor. Evladından dolayı çok dilekleri oluyor Şahmar’ın. Mart ayında Kemal’a sünnet düğünü yapmayı planlıyordu. Baba-oğul beraber sadece 2 yıl yaşayabildiler. Ne baba evlattan ne evlat babadan doyamadı.

Kemal’in doğum günlerinde Şahmar, işten bir saatliğine izin alıp geliyor; bu bir saati onunla geçiriyordu. Onlar evli oldukları altı yıl boyunca Şahmar’ın görevinden dolayı hiçbir bayramı beraber geçiremiyorlar. Çok garip olsa da, Şahmar 2019 yılının bütün bayramlarını ailesiyle kutluyor. Sanki bu, onun bayram kutlayacağı son yılı olacağını hissediyor.

Deli sevda denilen bir aşk var ya, bak Şahmar’ın Gülnare’ye olan aşkı o deli sevdadan doğmuştu. Kadının gözünden bir damla yaş akmasına hiç bir zaman razı olamazdı. Şahmar’ın nasıl yufka yürekli, merhametli bir insan olduğunu onun ortaokul arkadaşları, beraber görevde hizmet ettiği askerler, subaylar her kes söylüyor. Yakın olmayan insanlara karşı içten davranan, onların kalbini kırmaktan korkan, zorda olana yardım etmeyi görev edinen bir insanın ailesine, sevdiklerine karşı nasıl biri olduğunu düşünelim.

Dört aydır Mingeçevir şehrine atanmıştı. Ailesini yanına hala götürememişti. Gülnare endişelenmesin diye ona savaşla ilgili hiç bir söz söylemezdi. Her aradığında “İşteyim, her şey yolunda. Koronadan dolayı çıkamıyorum. O yüzden sizleri de gelip alamıyorum.” derdi. Ailesi yanına geleli altı gün olmuştu.

Her zaman evde olduğunda yemeğini yer, sonra da uyurdu. Şu altı gün içerisinde böyle yapmıyor Şahmar. Geceleri saat 02:00-03:00’e kadar oturuyor, sohbet ediyor, gülüyorlardı. Gülnare onun bu haline şaşırıyordu. Şahmar, eşinin “Şahmar, sen neden uyumuyorsun? Bu saate kadar uykusuz kalıyorsun?” sorusuna cevap vermez, sadece gülümseyerek susardı.

Bu sorusundan dolayı Gülnare, Şahmar’ı kaybettikten sonra çok pişmanlık çekiyor. “Keşke hiç sormasaydım. Ben nereden bilirdim ki, onunla bir daha böyle oturup gece boyu sohbet edemeyeceğim.” diyerek gözyaşı döküyor. Şahmar, Gülnare’nin her zaman güzel, çekici kalmasını isterdi.

Bazen kendi aralarında “Gülüm, her zaman kendine iyi bak. Her zaman güzel, çekici kal.” derdi. Sık sık akrabalarda, dostlarda düğün oluyordu. Gülnare, Şahmar’a “Canım, biz her zaman yalnız oluyoruz. Düğünlere de mi yalnız katılayım?” diye sorardı. Bazen izin alıp gelir, sevgili hanımının “Ben hiç senin orada yalnız olmanı kabul eder miyim?” diyerek gönlünü okşardı.

26 Eylül… Şahmar’ın ailesiyle beraber geçirdiği son gün. Öğle yemeğine geliyor. Yemeğini bitirmeden ona işten birileri telefon açıyor. “Komutanım, biz hazırlıklara başladık” diyor telefondaki adam. Garip olan o ki, bu gidişinde de her gün işten yemeğe gelip döndüğü gibi gidiyor. Gülnare’ye hiç bir söz söylemeden, veda etmeden gidiyor.

“Şahmar ne zaman döneceksin?” Gülnare’nin sorduğu bu soruya kısa bir cevap veriyor: “Bilmiyorum, işe çağırıyorlar. Tatbikatımız var. Sen Kemal’i de al, git buradan. Söyleyeceğim, gelip sizi alsınlar. Kalma buralarda.”

Onlar Mingeçevir’de bir hafta ailecek zaman geçiriyorlar, sadece bir hafta… 27 Eylül’de Bakü’ye dönen Gülnare’nin onunla son telefon görüşmesi böyle oluyor:

– Nasılsın Gülüm?

– İyiyim, sen nasılsın?

Yine her zamanki gibi net bir cevap vermiyor.

– Neredesin?

– Askeriyede. Merak etme, önde değilim.

Kemal de babasıyla konuşuyor. Şahmar oğluna son kez “Baba gelecek, merak etme oğlum” diyor. Bu söz Gülnare’yi biraz rahatlatıyor. Şahmar’ın Mingeçevir’den Sugovuşan’a gittiğinden, sevgisiyle nefes aldığı kocasının orada ŞEHİT olacağından, ŞEHİT olmadan önce Şahmar’ın sevgili eşiyle konuşmak istediğinde telefonunun şarjsız olduğundan, buna göre de moralinin bozulduğundan, son kez onlarla konuşamadan sonsuza kadar ayrıldığından hâlâ habersizdi. Gülnare, Şahmar’ı sık sık aramıyordu. Kayınvalidesi hasta olduğundan dolayı Şahmar’a, “Sen anneni sık sık ara, ben seni ona sorarım. İyi olduğunu bilsem yeter,” demişti.

28 Eylül… Yüzbaşı Şahmar Guliyev’in ŞEHADETE yüceldiği tarih… Gülnare ve görümcesinden başka herkes bu acı haberi duyuyor. O gün bir aradayken dışarıdan gelen sese herkes dışarıya koşuyor. Dışarıda yakınların toplandığını gördüğünde Gülnare’nin kalbi sıkılıyor. Eniştesinin yüzüne bakarak “Şahmar’mı?” soruyor. Adam sessizce başını sallıyor. O anı hatırlamak Gülnare için çok zor. Zaten o an bir ömür unutulmayacak bir sahne… O an Gülnare’nin Şahmar’lı dünyası yıkılıyor. Şahmar onun her şeyiydi. Şahmar onun ailesi, sırdaşı, dostu, gurur kaynağıydı.

Gülnare o an var gücüyle bağırıyor. Bağırıyor ki belki bu haber yalan olur, belki Şahmar kapıdan sağ salim içeri girebilir, belki bu haber bir rüya olur. Gülnare o an bu habere hazır değildi, içinde bu konuyla ilgili hiçbir endişe falan yoktu. Şahmar’ın ŞEHİT olma haberini önce ondan saklıyorlar, “yaralıdır” söylüyorlar. Gülnare bu sözden sonra biraz rahatlıyor. Hakikaten de yaralı olacağına, iyileşeceğine kendini inandırmaya zorluyor kadın. Ama olmuyor; onun rahatlığı uzun sürmüyor. Şahmar’ın ŞEHİT olduğu haberi netleşiyor. Gülnare diyor ki, “O an Şahmar’la beraber ben de öldüm. Çünkü Şahmar kendisiyle benim sevincimi, mutluluğumu, gençliğimi, onlu günlerimi, her şeyimi götürdü.”

Kemaleddin’in çok zeki, akıllı, eğitimli çocuk olmasını istiyordu Şahmar. Gülnare, Kemal’in babasına benzemesini, onun gibi ailecanlı, onun gibi eğitimli, yufka yürekli olmasını istiyor. Şahmar, Kemal’i en güzel okullarda okutacağını, soranlara “Ben Şahmar Guliyev’in oğluyum” söylemesini hep arzu ederdi. Bunları söylerken Şahmar, bir gün Kemal’inin gururla “Ben ŞEHİT yüzbaşı Şahmar Guliyev’in oğluyum” söyleyeceğini bilmiyordu.

Şahmar’a sık sık “Gel birlikte namaz kılalım, bir cennetin yolunu kazan” derdi eşi. Şahmar gülümseyerek “Can, benim yolum zaten cennettir,” cevabını veriyordu. Şahmar, Vatan’ı ailesinden, sevdiklerinden daha çok seviyordu. Yolunda mutluluğundan, ailesinden, sevdiklerinden vazgeçecek kadar çok seviyordu. Vatan için her şeyinden geçecek kadar sevdi ve geçti de…

Her zaman dinlediği, çok sevdiği bir şarkı vardı:

Her şehidin ardından
Bir türkü söylenirmiş anne,
Sen de benim ardımdan
Bir türkü söyle,
Ağlama anne,
Gidiyorum ben…

Gülnare’nin şimdi bir rahatlığı var; Şahmar’ın mekanı rahattır. Sorgusuz sualsiz cennetindedir. En önemli görev ise Şahmar’ın emanetini onun adına yakışan evlat gibi büyütmek, Şahmar’ın ruhu karşısında başı dik durmaktır. Zamanın çabuk geçmesini, Kemal’in çabuk büyümesini bekliyor Şehit Hanım’ı.

Şahmar’a kavuşmak, mutlu günlerinin devamını ona kavuşarak ebedi dünyalarında beraber yaşamaktır onun Allah’tan isteği… Şahmar da beraber yaşadıkları sevgisinden, tatlı günlerinden doyamadığı Gülnare’sinin sık sık görüşüne geliyor, onun her adımını izliyor. Bütün bunları Gülnare hissediyor ve fısıltıyla sevgilisine, eşine, baş tacına böyle söylüyor: “BEN ŞİMDİ SENİN CENNETİNE MUHTACIM ŞAHMAR’IM…”

ÖZGEÇMİŞ:

Şahmar Kemaleddin oğlu Guliyev, 7 Kasım 1991 yılında Nahçıvan’da doğdu. İlk eğitimini Nahçıvan’da M. Jafarov adına 14 sayılı ortaokulda aldı. 2006 yılında Haydar Aliyev adına Askeri Liseyi kazanarak burada eğitimine devam etti. Liseyi bitirdikten sonra eğitimini, Haydar Aliyev’in adını taşıyan Azerbaycan Yüksek Askeri Okulu’nda sürdürdü. 2013 yılında makine mühendisi olarak eğitimini başarıyla tamamladı. O yıldan itibaren önce Ağcabedi’de, ardından da düşmanla temas hattında Ağdam’da görev yapmaya başladı.

Piyade Savaş Aracının (PSA) komutanı olan genç subay, örnek hizmetiyle öne çıkıyor ve askeri bilgi ve becerilerini artırıyordu. Görevi sırasında kendisine 3. derece “Kusursuz hizmet için” madalyası ve “Azerbaycan Ordusunun 100. Yıldönümü” madalyası verildi. Şahmar Guliyev, Nisan 2016 yılındaki savaşlarda büyük cesaret göstererek, Lalatepe’nin ve stratejik konumların düşmandan kurtarılmasında önemli rol oynadı.

Şahmar Guliyev, Azerbaycan Ordusu’nun 30 yıllık vatan hasretine son vermek için 27 Eylül 2020 yılında savaşa katıldı. Şahmar ve silah arkadaşları, Sugovuşan’a giden yolun açılmasında olağanüstü hizmetler yaparak, büyük başarılar elde ettiler. Tabur komutanı Binbaşı Elgun Hacıyev, Sugovuşan savaşları sırasında başından ağır yaralanınca, Şahmar kendi canı pahasına yoldaşının hayatını kurtarmayı başardı fakat kendisi de yaralandı. Doktorların itirazlarına rağmen Sugovuşan’da mücadeleyi sürdürmek için cepheye geri döndü.

Şahmar Guliyev, 28 Eylül günü düşmanın keskin nişancısının ateşi sonucu savaş alanında ŞEHİT düştü. Şahmar Guliyev, 1 Ekim tarihinde Bakü’de 2. ŞEHİTLER Mezarlığında toprağa verildi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ilgili kararlarına istinaden, Şahmar Guliyev ölümünden sonra 3. derece “Vatana Hizmet İçin” nişanı ve “Vatan İçin” Madalyası ile ödüllendirildi.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Halide Halid
Bağlantılar:
Araştırmacı Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version