“Alo, iyi günler ben emniyet müdürlüğünden arıyorum, polis memuru Savaş, kiminle görüşüyorum.”
“Ben Demet, buyurun.”
“Demet Hanım, İnternetinizden başkalarının hesabına girilerek onları dolandırdığınız tarafımızdan tespit edildi.”
Telefondan, telsiz sesleri geliyordu.
Demet, polis memurunun tazyik ve suçlamalarından korktu.
“Ya inanmıyorum, nasıl olur?”
“İnternet kimin adına kayıtlı?”
“Kocamın.”
“Eşinizin adres ve cep telefonunu tespit ediyorlar… Cep telefonunuz var mı”
“Cep telefonum var ama numarayı ezbere bilmiyorum.”
“ Önce yıldız tuşuna basın, sonra da tuşlara basın.”
Demet, ekrana gelen cep telefonu numarasını okudu.
Kendini polis olarak tanıtan dolandırıcı, bu defa Demet’i cebinden aradı. Ve cebini belli bir telefona sabitleyerek, ondan ev telefonu kapatarak fişini de çekmesini istedi. Demet bunun nedenini sorduğunda, ana; internet üzerinden başkalarının hesabına girilerek, daha fazla dolandırıcılık yapılmaması için bunun tedbir amaçlı olduğunu belirtti. Demet’e telefonun fişini çektiren dolandırıcı, yapılan bu görüşmenin bir dolandırıcılık olmadığını kanıtlamak için onu eşiyle görüştüreceğini bildirdi.
Demet derin bir nefes aldı, rahatladı. Tam bu sırada dolandırıcılar, Demet’in kocasını aradılar. Ona da kendilerini polis olarak tanıtılar. Demet’in kocası polis olup olmadıklarını anlamak için onlardan isim ve yaka numarası istedi. Dolandırıcılar bir takım garip isimler ve sahte yaka numaraları verdiler. Onu niçin aradıklarını da bildirerek, telekonferans yoluyla, Demet’le görüştürdüler. Kocası, Demet’e “Polis de olsa kimseyi eve alma.” dedi.
Açık vermemek için profesyonelce çalışan dolandırıcılar, kısa bir süre sonra Demet’in kocasını hattan aldılar.
Demet, kendisini arayanların polis olduğunu tamamen kabullendi.
Sonra dolandırıcılar Demet’e:
“Eşini şu an polis karakoluna aldık, ifade veriyor. Siz de evdeki para ve değerli takılarınızı alıp çantanıza koyarak polis karakoluna gelin.”
Demet, ”kardeşimle gelsem, komşumla gelsem.” dediyse de, dolandırıcılar buna rıza göstermediler.
“Neden takılarımla birlikte gelmem gerekiyor ki? “
“Birazdan evinizde arama yapacağız.”
Tek başına otobüsle bile binmeye çekinen Demet, çocuğunu komşusuna bırakıp, evinin önünde duran ticari bir taksiye binerek, polis karakoluna gitmek üzere, evden ayrıldı.
Dolandırıcılar telefonu açık tutarak, Demet’i habire yönlendiriyorlardı.
Demet yolda giderken, dolandırıcılar:
“Kardeşiniz kaza yaptı ve şu anda yaralı, kocasınız da, polis nezaretinde oraya doğru gitti.”
Bu arada Demet’in kocası, emniyet müdürlüğünü aradı; polis olduğunu iddia eden kişinin, evinin önünde olduğunu, söyledi. Emniyet müdürlüğündeki görevliye, isim ve yaka numaralarını verdi. Telefondaki görevli bu isim ve yaka numarasıyla kimsenin emniyet müdürlüğünde çalışmadığını söyledi. Demet’in kocasının içine bir kurt düştü. Apar topar çalıştığı kurumdan ayrıldı. Tekrar emniyeti arayıp, dolandırıldıklarını söyleyerek, onlardan ivedi yardım istedi. Bunun üzerine bir ekip, hemen evlerine yönlendirildi.
Kapıyı çalan polisler, kapının açılmadığını görünce, Demet’in kocasını arayarak; evde kimsenin olmadığı bilgisini verdiler. Sonra evden ayrıldıklarını söyleyip, çevik kuvvetin yanında kendisini bekleyeceklerini söylediler.
Koca, eşine ulaşabilmek için telefon üstüne telefon açıyordu. Ancak eşinin telefonu meşgul çalıyordu. Evinin telefonuna da kimsenin çıkmaması onu büsbütün tedirgin etmişti. Demet’in Kocası, nefes nefese evine geldi. Kapıyı çaldı, kapıyı yanındaki anahtarıyla açmaya çalışırken, komşu kadın, evinin kapısını açtı.
“Eşin çocuğu bize bırakarak karakola gitti. Polisler mi çağırmış ne?”
Demet’in Kocası, hızla evden ayrılıp, kendisini çevik kuvvettin yanında bekleyen polisin yanına gitti. Onlara; dolandırıcıların eşini evden çıkardıklarını, söyledi. Polis bu türden dolandırıcılığın aşinası oldukları için Demet’in kocasını da yanlarına alarak, dolandırıcıların peşine düştüler.
Bu arada dolandırıcılar, Demet’le telefonda görüşmeye devam ediyorlardı. Yaptıkları baskı ve yönlendirmelerle onu hipnoz edip, her komuta uymaya programlanmış robota dönüştürüyorlardı. Demet, bir ara bunalarak telefonu dolandırıcıların yüzüne kapattı. Eşini arıyor fakat telefonu yönlendirildiği içi her defasında karşısına dolandırıcılar çıkıyordu.
Demet. “Acaba bir yanlışlık mı yapıyorum?” deyip bu defa kardeşini aradı. Karşısına çıkan gene dolandırıcılar oluyordu.
Dolandırıcılar Demet’e: “Kendi can güvenliğiniz için telefonu kapatmayın. Sizleri bu beladan kurtarmak istiyoruz. Bu andan itibaren siz ve eşiniz bizim güvenliğimiz altındasınız.” diyerek onu büsbütün kendilerine bağlıyorlardı.
Demet,” Beni tekrar eşimle görüştürün!” dedi.
“Eşiniz şu anda savcıya ifade veriyor. Dolayısıyla sizi görüştürme gibi bir şansımız yok. Siz de takdir edersiniz ki, savcıya ifade verilirken telefonla görüşme yapılmaz.”
Demet bu arada Samandağ yoluna doğru sürekli yol alıyordu. Dolandırıcılar, Demet’in bindiği taksinin şoförüyle de konuşuyorlardı:
“Arabanıza aldığınız kadının kardeşi trafik kazası geçirmiş. Maalesef az önce öldü. Siz hiçbir şey olmamış gibi. Kaza mahalline doğru yol almaya devam edin.”
Şoför biraz şüphelendi ama yine de yoluna devam etti. Bir süre daha gittiler. Tam bu esnada Demet’in kulağından indirmediği telefona bir başka ses karıştı. Bu ses gerçekten polisti. Ancak Demet, iyilerle kötüleri artık birbirinden ayırt edecek durumda olmadığı için söylenenleri sadece dinliyordu. Polis Demet’e:
“Demet hanım, daha önce konuştuğunuz kişiler, dolandırıcıdır. Onlara inanmayın, dikkatli olun. Çantanızda para ve ya takı varsa, dolandırıcılara sakın vermeyin.”
Demet neye uğradığını şaşırdı.
Polis: “Siz neredesiniz şimdi? “diye sordu.
Demet, Samandağ yolunu çok iyi bildiği halde nerde olduklarını söyleyemiyordu.
Polisin sorduğu sorulardan birine;” Şu anda Samandağ diye bir tabela gördüm.” diye cevap verince, polisler, doğru iz üzerinde olduklarını anlayarak, beraberlerinde kocasını da alıp, hızla yola çıktılar.
Polisin hattan düşürülmesiyle dolandırıcılar, Demet’le tekrar temasa geçtiler. Ona neden hatan ayrıldığını sordular.
“Demet siz dolandırıcısınız! Az önce benimle görüşen polisler, sizin dolandırıcı olduğunuzu söylediler.”
“Asıl dolandırıcılar, az önce sizinle konuşanlardır. Sakın onlara inanmayın. Can güvenliğiniz için hemen arabadan inin. Çantanızı derhal bir tarlaya atın. Ve Antakya istikametinden gelen bir minibüse atlayarak, hemen polise gidin. Başınıza gelenleri tek tek anlatın!”
Demet, taksiye bir miktar para verdikten sonra ıpıssız bir yerde arabadan inip yolun kenarında bekledi. Çantayı tarlaya atıp atmamak arasında kararsız kaldı.
Kocasıyla birlikte Antakya’dan hareket eden polisler, yaşanacak şeyleri tahmin ederek o civarda taksicilik yapan birinin cep telefonunu arayıp, ona Demet’in eşkalini verdiler. Taksici aracına bindi ve yola koyuldu. Kendisine eşkali tarif edilen Demet’i yolun kenarında tek başına bekliyor görünce yanına geldi. Dolandırıldığını söyleyip, onu arabasına almak istedi. Telefonla sürekli yönlendirilmekten ötürü adeta robotlaşan Demet, artık neye ve kime inanacağını bilemiyordu. Dolandırıcılar, kadınla hep temasta oldukları için ona son durumunu sordular. Demet, yanına bir taksinin yaklaştığını ve kendisini arabaya bindirmek istediğini, aksi takdirde canının tehlikede olduğunu, söyledi.
Dolandırıcılar, ”Esas şimdi dolandırılmak üzeresiniz, kesinlikle o taksiye binmeyin ve çantanızı da kimseye vermeyin. Eğer çantanızdaki değerli eşyalarınızın ve sizin başınıza bir şey gelsin istemiyorsanız, onu boş bir araziye atın. Helal mal bir yere gitmez inşallah tekrar çantanıza kavuşursunuz.” dediler.
Taksici, her ne kadar dolandırıcı olmadığını, kendisinin polis dostu olduğunu söylediyse de onun beyanı Demet’i, inandırmaya yetmedi.
Demet, elindeki çantasını tarlaya fırlattı verdi. Taksici arabadan inerek, çantayı gidip aldı. Ancak tüm uğraşlarına rağmen Demet’i arabaya bindiremedi. Ve polisin gelmesini bekledi. Bir süre sonra uzaktan bir polis arabası geldi. Polis arabasının kapısı açıldı. İçinden; Demet’in kocası ve polisler indi. Zavallı Demet, kocası ve polisleri görünce hüngür hüngür ağlayarak, kocasına sarıldı. Polisin iş tutuğu taksici de tarladan aldığı çantayla onların yanına geldi…