Sanatın dili dedim ama sanatın tek başına bir dil olduğunu düşünüyorum. Bir duygu, düşüncenin dışa vurumu olarak tanımlanmış. Anlatılmak isteneni üstün bir yaratıcılıkla ifade edebilen her türlü anlatım olsa gerek.
Sanatta duygu ve düşünceler az ve öz nüanslarla anlatılır. Şiir mesela az kelime ile anlatmaktır. Kelimelere dans ettirmek de diyebiliriz.
“Bu şarkı beni anlatıyor” demişsinizdir. Bütün hayatınızı bir şarkıya sığdırabilirsiniz belki de. Güzel bir melodisi varsa bir de yeme de yanına otur dinle.
Ressam burada ne anlatmış olabilir diye düşünmüşüzdür. Kimisi renkli cıvıl cıvıl kimisi de içimizdeki karanlığı boşluğu anlatır. Konuşur bizimle tablolar.
Bir kadın heykelinde eteğin kıvrımını tutturan bir heykeltıraş hangimizi mest etmedi ki. İnce işlemeleri nasıl yapıyorlar diye düşünmeden edemiyor insan. Bir taştan nasıl sanat eserleri çıkıyor bir düşünün.
Kalemini konuşturanlar var bir de. Ne güzel anlatılmış deriz; bir düşünce, bir hikâye ya da bir şiir edebi eserde.
Defilelerde çizimlerin nasıl hayat bulduğunu, bir kıyafetin neyi yansıttığını kıyasıya yorumlamaya çalışırız.
Sanat farklı bir dildir ve bizimle konuşur. Gözümüze, gönlümüze hitap eder her zaman.
İçinde neler barındırmaz ki savaşlar-barışlar, nefret-sevgi, aşklar, hayatlar, hayaller ve dahası. İncelikle, ilmek ilmek işler içimize.
Yazılmış bir eseri sinema veya tiyatroda görmek ne büyük mutluluk olur.
Sanat hayal gücüdür; hayal gücünün sınırlarını zorlamaktır. Olanı, olmayanı, olmayacağı; ustaca bünyenize geçirmektir.
Her yerde her zaman vardır sanat. Kumaşlara bezenen desenlerde, takımızda-tokamızda, mobilyamızda, kullandığımız her eşyada bulunur. Hepsi ayrı bir tasarımdır çünkü.
Sanat susturulamaz; hitap eder size. Siz dinlemek, görmek, dokunmak istemeseniz de her yerde karşınıza dikilir.
İstenirse bir yemek bile sanat eserine dönüştürülebilir; tat şöleniyle kendinizden geçersiniz.
Sanata karşı durulmaz. Bırakın size eşlik etsin; duygularınızı coştursun, nefretinizi köreltsin, içinize baharı getirsin, alsın bütün kötü elektriğinizi.
Sanatsız yaşanmaz. Renksiz, tatsız-tuzsuz, sessiz keyifsiz olur yaşam.
Sanat emektir. Bir roman, bir tablo, bir heykel, bir süsleme zaman alır; ne ceremelerle, emeklerle yapılır fikriniz olmadan yorum yapılmamalıdır. O eser için nelerden vazgeçildi bilen olmaz.
Sanatçıya verilen değer icra ettiği esere gösterilen taleple doğrudan orantılıdır. Sanatçı eseri aracılığıyla konuşur sanat severlerle.
Hangi dalda eser olacağı fark etmez; her dalın ayrı bir kitlesi bulunmakta.
İşin kötüsü ne kadar sanat severler olsa da bir eserin bir anda linç de edilebilir olması. Kolay hedef olur sanatçı. Ressam ‘Nü’ çalışmış; teşhirci diye bir anda linç edile biliniyor. Sanata estetik gözüyle bakamıyoruz.
Sanat herkes içindir evrenseldir ve medeniyet ister. Uygar toplumlarda her zaman destek görmesinin yanında; toplumsal değerimize uymuyor diye göz ardı edilen uygarlığını tamamlayamamış toplumlarda zor kabul görmekte.
Sanata aslında sanat içindir. Sanatçı eserini icra ederken sadece kendisine göre kusursuz olmasını düşünür. İçindekileri tam olarak yansıtmış olmak her şeyden önemlidir O’nun için. Deyim yerindeyse konuşturur eserini. O yüzdendir ki sanatın dili vardır.