Mevsimlerin de bir dili var.
Her renk ayrı bir lisan.
Pişmanlık yeni uyanmış bir gül,
Yazdan kalan.
Gemiler batar mavi gözlerinde göğün,
Akrep ile yelkovan arasında asılı zaman.
Ne acelesi var böyle apar topar
Yağan yağmurun?
Bir bestekar edasında eser rüzgar.
Sarıdır rengi ölümün,
Gözlerimde yağmur,
Yüreğimde hüzün var.
Değmeyin sonbaharım bu aralar…
Yürüdüm, yürüdüm mevsimler boyu.
Tükendi yollar.
Hayat bu; gülenler, ağlayanlar,
Dökülen sarı, turuncu, mor yapraklar
Bakar gidenin ardından.
Beli bükülmüş yorgun ağaçlar…
Ben de ilkbahardım bir zamanlar.
Heyhat, geriye dönüş yok artık,
Bir bir kapandı kapılar.
Sarıdır rengi ölümün,
Gözlerimde yağmur,
Yüreğimde hüzün var.
Değmeyin sonbaharım bu aralar…
Sarardı nitekim bin bir emekle ektiğim tarla.
Sonbaharda çıkacağım galiba sonsuz yolculuğa,
Bir valiz yorgun hatıralar,
Topal bir tren ve gıcırdayan raylar.
Sanki ağlaşıyor üstümüzden geçen kuşlar.
Sarıdır rengi ölümün,
Gözlerimde yağmur,
Yüreğimde hüzün var.
Değmeyin sonbaharım bu aralar…
Bir altın çağıdır sonbahar.
Turnalar da geçti bak katar katar.
Genzimi yakar tiryaki bacalar;
Ahengi bozuyor
Neden hâlâ yeşil ki asi çamlar?
Başına beyazlar bağladı yüksek dağlar;
Buğulu camların ardından
Sinsi sinsi bakar.
Sarıdır yağışı ölümün,
Gözlerimde yağmur,
Yüreğimde hüzün var.
Değmeyin sonbaharım bu aralar…
Yapraklar, rüzgar ve yağmur
Ayrılık şarkısı söylüyorlar.
Kesildi sesim soluğum;
Dilim artık lâl.
Bir varmış bir yokmuş hayat,
Her şey hayal meyal.
Buğulu camların ardından
Sinsi sinsi bakar.
Sarıdır bakışı ölümün,
Gözlerimde yağmur,
Yüreğimde hüzün var.
Değmeyin ağlarım,
Benim adım sonbahar…