Sarmal Düşünceler

Hüseyin Can Konar 503 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Geceleri gelir aklıma yalnızlığın esamesi. Sonra bir anda dillerimden dökülen aydınlık cümleler karanlığa dönüşür zihnimde. Yıkık dökük duvarların ardındaki eskiden var olan aynada görüyorum kendimi. Başkalarına göre sanrılar yanılsaması, içindekileri gördüğümü söylediğimde onu göreni fark edince anlamıştım bende öyle olmadığını. Yukarı bakıyorum sandığımda gökyüzü ve mavilikleri, beyaz duvar ve ardındaki gri bulutları. Görüyorum; biraz yorgunluk ve bolca kırıklar, arkasındaki hüzün ile birlikte yerdeki damlalar. Korkunun hükmü sarmak istiyor dört bir yanımı ruhum zaten prangalara hapsolmuşken. Bir hülya ayakta dursun diye ayağımdakilerle süründüm, kafamı kaldırıp dik durduğumda gördüğüm betonarme binalar, bana hiç olmadığı kadar yakın gelen ve garipsediğim o asfalt yollar götürdü dizlerimi kanatıp düştüğüm anılara. Dönmek isteyebilirdim yine aynı yolda aynı engellere çarpıp düşeceğim zamanlara. Ama kapatıp açtığımda gözlerimi hayat zincirleriyle birlikte mezara koymuştu kendisini. Bende dünün yaralarıyla bugün yaşıma geldim belki de hiç olmayacak sandığım zamanda. Böylece ikilemde kaldı bedenimi taşıyamıyorken ruhum.

Bugünlerde tutunuyorum dallarıma daha sıkı, daha sert. Andan geleceğe bir bakış anlamlandıramadıkları kadar derin manasıyla. Damarlarımdan süzülen karanlığa yürüyorum hızlı adımlarla acelesi sorgulanırken. Sonra duraksayıp her satır ve paragrafın zıtlığıyla sorguluyorum kendimi. Her kağıt yırtıp atılır mı dilimden dökülenlerle? Ardında saklı olanlar ve içimde taşıdıklarım hangisi yansıyacak diye düşünürken her geçen gün şüphelerim artıyor. Düştüğüm yollarda bir damla kan izi anımsatıyor kalkıp devam ettiğim günleri. “Yorgunluk?” , “Hayır, zihnim buna izin vermemeli. Bir adım daha koşabilirim.” diye düşünürken son nefesimle sürünebiliyorum hala. Tanrı buna ne kadar süre daha izin verecek, bilmiyorum. Ama varlığımı kabul edip devam edebilmeliyim noksan yoluma. Yürüdüğüm yollarda soluyorum zehri içime çektiğimde dertleri. Daha çok erkendi içtim o zehri ve lanetlendi ruhum. Benliğim kaderimi çizdi bu gece tekrardan. Ne zamandır kayıp tahtım karanlıklar içerisinde çağırıyor onu bulmam için. Bende henüz zamanı gelinceye kadar aydınlıkta yolum yürüyorum ipler kopuncaya dek. Onlar ise izliyorlar uzaktan umarsızca. Gözde büyüyen varlıklar olmadığı kadar yakın geliyor. Bugün de ben izliyorum onları en arka sıralardan. Anlaşılmasa da varlığım kör ederdi insanları gerçekleri göremiyorlarken. Bütün bu caddelerin sessizliği ve huzur dolu adımlar devam ediyorken bir anda kulağımda yankılanan korna sesiyle hızlanıyor atışlarım.

Parmaklarım dağlara uzanırken hissediyordum kendimi ilk defa en tepede ve sonra aşağı baktığımda bırakmıştı ruhum bedenimi. Düşerken tutunduğum dallara farklı bir sevgi beslediğimden sanırım hep bundandır içimde taşıdıklarım. Rüzgar terse estiğinde de tutunduğum dalların kırılabilir olduğunu görünce aslında anlamıştım insani düşüncelerin acziyetini. Sonra çıkmaz sokaklarda dönüp durduğumu fark ettiğimde oradan da uzaklaşmalıyım diye söyledim kendime. Şimdilerde ise İstanbul sokaklarında hoş bir koku dalgalanıyor burnumda hiç solumadığım, her caddesinde gözlerim arıyor aşina olmadığım bedenini.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version