Sen de Kimsin Tahta Bacak

Özge Güner 314 Görüntüleme Yorum ekle
8 Dak. Okuma

Bir acı ne kadar olgunlaştırabilir insanı? Hani şu serçe parmağın sehpanın en uç köşesine çarpmasından yahut üç beş günlük tanınan sevgilinin geride bıraktığı, adına da aşk acısı dediğimiz geçici acılardan bahsetmiyorum. Çocukluğunuzdan itibaren bir türlü kurtulamadığınız, bedeninizin her zerresinde müthiş bir şiddetle hissettiğiniz ve sizi yatağa mahkum eden ağrıların neden olduğu acılardan bahsediyorum. Düşünmesi bile ürkütücü değil mi? Hani hayata küstüren cinsten.

Ama bir gün öyle bir kadın çıkageldi ki, alışagelmiş tüm ezberleri bozdurdu herkese.    Doğumundan ölümüne kadar kuvvetli ağrılar ve acılar çeken ve bu acılarla hayata küsmek yerine dahada sıkı tutunan bir kadın. Henüz 6 yaşındayken geçirdiği çocuk felci neticesinde sağ bacağının incelmesinden ötürü ona miras kalan tahta bacak lakabı ile tanıdı insanlık onu. Bu kadın kim mi? Tahta Bacak Frida Kahlo…

Kimdir Bu Frida Kahlo?

6 Temmuz 1907 yılında Meksika’da doğan Frida, zamanın en ünlü ressamlarından birisi olarak biliniyor. Her ne kadar 6 Temmuz 1907 yılında doğmuş ise de, kendisini Meksika devrim tarihi olan 7 Temmuz 1910 yılında doğmuş olarak kabul etmiştir. Hayatının, modern Meksika ile başlamasını istemiştir.

Henüz altı yaşındayken geçirmiş olduğu çocuk felci nedeni ile bir ayağı sakat kalmış ve kendisine tahta bacak Frida denmiştir. Hayata böyle bir eksiklikle başlayan Frida, bu engelini aşarak dönemin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulunda eğitimini almaya başlamıştır.

Frida Kahlo’nun Gelişimi

Frida Kahlo Ulusal Hazırlık Okulunda almış olduğu eğitim ile kısa sürede yeteneklerini göstermeye başlamıştır. İlerleyen zamanda Meksika düşünce akımlarının mimarı olacak olan Jose Gomez Robleda, Alejandro Gomez Arias ve Alfonso Villa ile okul arkadaşlıkları yapmıştır. Okulda kurulan anarşist bir edebiyat grubuna üye olmuştur. Sosyalliği nedeni ile güçlü bir kişilik oluşturmaya başlamıştır. Sağ bacağının engelini çoktan geride bırakmış ve aktif bir hayat sürüyordur. Acılarla dolu günlerini çocukluğuna gömmüştür Frida, ancak hayat onu en büyük acısıyla tanıştırmamıştır henüz. Frida sadece 18 yaşındadır ve daha yolun en başında tüm hayatını etkileyetcek o korkunç olayı yaşar.

Frida, 17 Eylül 1925 tarihinde o dönemki sevgilisi Alejandro Gomez Arias ile beraber okuldan eve dönmek için binmiş olduğu otobüs trafik kazası geçirir. Kaza esnasında otobüste bulunan çoğu kişi yaşamını kaybeder. Frida ölümden döner ama otobüs ile tramvayın çarpışması neticesinde tramvayın demir çubuklarından birisinin sol kalçasından girerek leğen kemiğine kadar etkisini göstermesi nedeni ile derhal ameliyata alınır ancak bir türlü düzelme göstermez. Yaklaşık 32 kez aynı sorundan dolayı ameliyat olur. Geçirmiş olduğu çocuk felci nedeni ile sorunlu olan ayağının kesilmesi ile sorunlar çok daha büyük bir hale gelir.

Otobüs kazasından yaklaşık 1 ay sonra hastaneden taburcu olan Frida, ailesinin teşviki ve önerisi ile resim yapmaya başlar. Yattığı yerden tavana bakarak oto portreler yapar ve ilk portresi de Kadife Elbiseli Portredir. Frida sanatsal ve siyasi oluşumların dışında özel hayatı ile ilgili olan yönleridir. Çocuk yaşta başlayan sağlık sorunları ve genç kız döneminde geçirmiş olduğu trafik kazası onun hayata tutunmasını engelleyememiş, aksine sanatsal çalışmalar ile hayata tam anlamı ile tutunmuştur.

Yaptığı resimler ün yapınca dönemin ünlü ressamı olan Diego Rivera’yla tanışma fırsatı bulur. Bu buluşmada Frida’nın resimlerini gören Diego Rivera Frida’nın yeteneğini boş geçmez tabi. Bu buluşma tutkulu ve uzun soluklu aşkın yeşermesine vesile olur. Aralarındaki 21 yaş fark bile artık önemli değildir onlar için.

İlişkileri çok sürmeden evlilik kararı alırlar ve 21 Ağustos 1929 yılında evlenirler. Diego, Frida’ya deliler gibi aşık olsa da yine en büyük acıları kendisi yaşatır. Diego Rivera kadınlara olan zaafı ile anılır ve söylentilere göre defalarca kez aldatır onu. Öyle ki Frida, ilişkilerini tanımlamak için şunları söyler; “Hayatımda iki büyük kaza geçirdim. Biri Diego’ydu ve diğerindeyse bir tren beni az kalsın öldürüyordu. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı.”

Frida’nın en büyük hayali bir çocuk sahibi olmaktır ama kaza sonucu bedensel hasar gördüğü için ilk çocuğunu aldırmak zorunda kalır ve daha sonra iki kez düşük yapar. Bunalıma girer Frida, alkol ve sigara tüketmeye başlar. Kullandığı ilaçlara da bedeni daha fazla dayanamaz ve kazada zaten hasar gören bacağı kesilir. Frida’nın 1932 yılında yaptığı “Henry Ford Hospital” adlı eserinde, yaşadığı çocuk acısını tüm yalınlığıyla tuvale aktarır ve bu eseri büyük ilgi toplar.

Diego ve Frida birbirlerini çok sevsede daha fazla yürütemezler ve ayrı yaşamaya başlarlar. Frida 1931 yılında Amerikalı fotoğrafçı Nickolas Muray ile tanışır Muray, Meksika’da tanıştığı Frida’yı görür görmez aşık olur. İnişli çıkışlı on yıllık bir ilişki yaşarlar ama en sonunda Muray, Frida’nın Diego’dan kopamayacağını kabullenir. Muray ilişkileri boyunca Frida’nın defalarca fotoğrafını çeker ve Frida’nın bugün pek çok dergiye kapak olan ve sosyal medya mecralarını süsleyen resimleri hep Muray’ın elinden çıkanlar oldu.

Diego’ya geri dönen Frida umduğu gibi bir ilişkiye yine kavuşamaz aksine araları eskiden kötü olmaya başlar. En sonunda Diego’nun ablasıyla aşk yaşaması Fridaya son darbe olur. İpler artık iyice kopmuştur. Frida ağırlaşan sağlık koşullarına ve bozulan psikolojine rağmen daha çok resme sarılır ve sergilere katılır. Bir yandan da ona tüm yaşattıklarına rağmen aklında hep Diego vardır. Ona olan aşkını bir mektubunda şöyle anlatır; “Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var.” Boşanmalarının ardından saçlarını kesmiş halde kendini resmettiği eseri eleştirmenler tarafından hayranlık uyandırır. O artık tahta bacak Frida değil, resimleri ile herkesin hayran olduğu Frida Kahlo’dur

Frida Kahlo’nun Son Yılları

Frida Kahlo’nun ilginç hayatı; sanatı, evlilikleri ve yaşadığı sağlık sorunları ile anılır. Son yıllarında sağlığı sık sık bozulur hale gelir. Omurgasındaki sorunlar nedeniyle uzun süre hastanede yatar Yurt dışında sergiler açmış bir ressam olarak ülkesindeki ilk sergisini de bu zorlu dönemde açar. O dönem yataktadır ve kesinlikle yataktan çıkması hayati risk teşkil etmektedir. Ancak Frida kendi ülkesindeki ilk sergisinin açılışını ne olursa olsun kaçıracak biri değildir. Bir kamyon kiralar ve şaşkın bakışlar eşliğinde yatağıyla beraber sergiye katılır. Bu onun ölüme dahi yenilmez bir kadın olduğunun ispatıdır.

Frida Kahlo’nun Ölümü

Tarihler 13 Temmuz 1954’ü gösterdiğinde akciğerlerinde yaşanan bir sıkıntından dolayı hayata gözlerini yumar. Ölümü ile birlikte cenazesi ertesi gün yakılır ve külleri Mavi Ev’de korunmaktadır. Mavi Ev 1955 yılında Meksika devleti tarafından Frida Kahlo’ya verilmiştir.

Frida Kahlo, hayatını kaybettiğinde henüz 47 yaşındadır. Geride 55’i otoporte olmak üzere 143 tablo bırakır. Öldüğü yıl yaptığı “Yaşasın Hayat” ismini verdiği ve karpuzları resmettiği tablo, onun hayata ne kadar farklı baktığının ve yaşam hırsının göstergesidir. Ölümünden yıllar geçmiş olsa da dünya sanat tarihinde büyük bir iz bırakmış olan Frida Kahlo, hala Meksika’da büyük bir ressam olarak kabul edilir ve eserleri dünya genelinde büyük bir üne sahiptir.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Özge Güner
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version