“Bu sefer yapabilecek miyim?” düşüncesinin insanı derin bir çukura atıp da bu denli boğduğu başka bir an var mıdır bilinmez ama kendine güvenmemenin yarattığı yıkım bence dağılmaların en büyüğüdür çünkü kendine inanmak, “Ben varım ve buradayım.” demenin sözsüz izahıdır. Belki de kendini kabullenmenin başka bir yoludur her şeyiyle tam olduğuna ve tüm benliğiyle yapabileceğine olan inanç. İnanç diyorum çünkü bana göre, hayatımız inançlarımız olmadan hiç çekilir bir hal almazdı. Kendimizi sevmemiz, bir şeye bizi ölesiye bağlayan umudumuz, içten kahkahalarımız, affediciliğimiz ve nicesi sonunda olacağını bildiğimiz inançlarımızın bizi güdülemesindendir ama yine de çoğumuz başkalarına gösterdiğimiz o sonsuz inancı kendimize layık görmeyiz çünkü biz kimizdir ki karşımıza çıkanların üstesinden gelebilelim. Biliyorum, başkalarına karşı ne kadar kendimize inanıyor görünsek de günün sonunda yatağa girdiğimizde beceriksizliğimizi acımasızca yüzümüze vururuz. Bu yüzden; hep söylerim, kendimizin en büyük düşmanının yine kendimiz olduğunu çünkü yeterli hissetmek demek benlik saygısı demektir ve bu saygı, insana hizmet eden ve insanı besleyen bir olgudur.
Öz yeterlilik, kişinin bir şeyi yapabileceğine olan inancıdır ve bir inanç olduğundan dolayı birey, bu şeyi yapabilmek için olması gerekenden az ya da fazla potansiyele sahip olduğuna kendini inandırır. Bu yüzden, kişi bir görevi yapmak için gerekli kapasiteye sahip olsa bile kendini bu iş için yeterli görmeyebilir. Öz yeterlik, benlik saygısı ve benlik ile bir ilişki içerisindedir ama her biri farklı kavramlardır. Benlik kavramı öz yeterlik kavramını kapsarken öz yeterlik kavramı benlik kavramını kapsamaz. Örneğin, bir dersi yapabileceğimize dair yüksek benlik değerine sahip olsak da bu dersin belirli konularında düşük öz yeterlik inancına sahip olabiliriz. Bu nedenle, öz yeterlik inancı akademik başarı saptamalarında benlik kavramından daha belirleyicidir. Bebeklerde öz yeterlik gelişimi, ailenin onların davranışlarına verdikleri tepkilerle doğru orantılıdır. Bebek, bir eylem gerçekleştirdiğinde ebeveynleri bunu fark edip ona tepki verirse bebek, kendisini bir birey olarak hisseder ve yeni beceriler geliştirmeye başlar. Bireylerin öz yeterlik inançları, ailede gelişmeye başlamasının yanı sıra dört kaynaktan beslenir. Bunlar; kişinin geçmiş deneyimleri sonucu edindiği bilgiler, başka insanların başarı ve başarısızlıklarını kendileriyle kıyaslayarak bunu gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceklerine olan inançları, çevresindeki insanların kişi hakkındaki görüşleri ve bireyin beklentilerini içeren psikolojik durumudur (Kansu ve Sayar, 2018).
Araştırmalara göre, en büyük etkinin kişinin kendi deneyimleri olduğu saptanmıştır. Bu nedenle, kendi deneyimlerinde başarılı olmuş kişilerin öz yeterlik inançları güçlüyken başarısız olmuş kişilerinki ise düşüktür. Öz yeterlik kavramından türemiş birçok kavram vardır. Sosyal öz yeterlik, teknoloji öz yeterliği ve akademik öz yeterlik bunlardan bazılarıdır. Akademik öz yeterlik, öğrencilerin eğitim süreçlerinde kendilerine olan inançlarını ifade eder. Akademik yeterliği yüksek olan öğrenciler zorlu görevleri başarıyla atlatırlar, düşük olanlar ise zorlu akademik görevlerden kaçarlar. Bununla birlikte, akademik öz yeterliği yüksek olan öğrencilerin düşük olanlara göre akademik görevlerde daha istekli ve bu görevlerde daha başarılı oldukları da saptanmıştır. Akademik öz yeterliğin uyum ile pozitif yönde bir ilişkiye sahip olması da bir diğer bulgudur. Öz yeterlilikle ilişkili bulunmuş olan yaşam bağlılığı aslında bize bu inanca sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir çünkü insan, yaşamı sorgulayıp onu daha anlamlı hale getirmeye çalışan tek canlıdır ve her insanın muhakkak bir yaşam amacı vardır. Bu amaçlara ulaşmak için sahip olunan öz yeterlik hissi de insanları yaşama bağlı kılar.
Şimdi geriye tek bir şey kaldı. Bilirsiniz size sorular yöneltmeyi ve sizi size döndürmeyi severim ama bugün soruları ben sormayacağım çünkü bu sefer, kendine yenik düşsen de zihninin derinliklerindeki soruları gün yüzüne çıkarmanı istiyorum. Cevaplarını duymaktan korktuğun için bu ana dek asla sormamış olsan da bunu artık kendine borçlusun. Hatta durun size bir sır vereyim, ben de birçok konuda kendimi başarısız gördüm ve “Yapabilirsin.” nutuklarının bazen hiçbir işe yaramadığını da çok iyi bilirim çünkü bir an vardır; canımın hiçbir şey yapmak istemediği, hata yapmak ve başarısız olmak istediğim, kendi deyimimle “tembellik anı”. Zaten önemli olan bu ana girmek değil bundan çıkamamak ve çıkmak için çaba göstermemektir. Kimse her şeyde her zaman başarılı olamaz ki bana kalırsa olmamalı da çünkü bu düşüşlerden ders çıkarmak benim şüphesiz en sevdiğim şeylerden biri olmuştur. Buna rağmen, kendime inanmaktan hiçbir zaman vazgeçmedim. Sonucu ne olursa olsun içimdeki o inancı büyük bir sevgiyle büyüttüm. Bu yüzden senden bugünkü ricam daha yolun başında pes etmenin kendine faydası olmayacağını, sonunda sıfırı tüketmiş olsan da bu tecrübeyle yeniden ayağa kalkacağını ve içinde bir yerde olan inancını yeniden aydınlatmak gerektiğini bilmen. Ne de olsa kimse yapbozun bir parçası eksik diye onu olağan gücüyle bir kenara fırlatmaz çünkü fırlatırsa onu bu raddeye kadar getirmek için harcadığı emeği göz ardı etmiş olur. Yani sen eksikliklerinle tamsın ve tüm eksiklerine rağmen kendine yetersin.