Yine acı acı irkildik… En son 1999 yılıydı bu yıkım… Arada sayısız depremlerde enkaz altlarında kaldı ömrümüz bunların hepsini unuttuk maalesef. Hep aynı yalanlarla kendimizi avundururduk… ‘Dersler çıkaracağız’…
Çoğu dersi çalışmadan, sınavları kopyayla geçen bir toplumun hayatının da ‘kopyala yapıştır’ olması tesadüf olabilir mi acaba? Allah’ın bize bahşettiği potansiyele yanisi üretkenliğimize ihanet ederek yandakini taklit etmek bir meslek sırrı mı, babadan oğula geçen kötü kopya mirası mı?
Daha ne kadar ölmeliyiz dostlar, daha ne kadar yetimler ve öksüzler ordusuna sahip olmalıyız?
Kaç Kahramanmaraş, kaç Hatay veya kaç Adıyaman yeniden yapılmak zorunda olmalı?
Bize daha kim ne öğretsin, deprem ülkesi olduğumuza dair? Neylesin mi Sultan Mahmut hani?
6 Şubat’ta hepimiz öldük sevgili okurlar, bazılarımızı gömdüler ama… Nice umutlar ve hayaller toprağın altında uyur pozisyona geçti. Son nefesini acısız verenler şanslı addetti kendini… Kolunu bacağını bırakıp yeryüzüne yükselenler de amortiye sevinenlerdi…
Yavrusuna kalkan olan anneler, ailesine son anına kadar kol kanat geren babalar… Hıçkırıklara boğulacak kadar zamanı kalmayanlar…
Yeniden öldük biz Kahramanmaraş’ta… Bu kafayla gidersek belki biz de kalacağız bir başka enkazın altında…
Galibiyet ya da mağlubiyet konuşacak tonda değiliz. Dostluğun kazanması gereken dönemleri yaşıyoruz.
O yüzden futbol konuşsam dönecek miyiz normale hemen, Bursaspor’un transfer tahtasını açması mı önemli, enkaz altından çıkanların hayata tutunma telaşları mı?
En önemlisi karar mercileri… Doğrudan ayrılmayın bu saatten sonra…
Sesimi duyan var mı?