Ekim 2018’de Londra’da Sotheby’s müzayede evinde yapılan bir açık artırma, bugün bile hala gülerek hatırlayacağımız trajikomik bir olay. O gün neler mi oldu? O gün pek çok eserin yanında, ünlü ‘Kırmızı Balonlu Kız’ resmi de orada sergilenenler arasındaydı. Ve açık arttırma başladı. Pek çok teklif geldi gitti ve tam 8 milyon TL’ye alıcı bulan tablo, kimliği gizli tutulan bir bayanın olmuştu artık. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Tablo satıldıktan sonra herkesin gözleri önünde, belli bir kısmı kendi kendine parçalandı! Herkesin bu planlanmış kurguya şahit olması için önce bir alarm çaldı, dikkatler tabloya verildi ve tarihin ilk canlı eseri Dünya’nın gözü önünde ortaya çıkmış oldu.
Tabloyu satın alan kadın 8 milyon TL vermişti vermesine ama, tablo parçalanmıştı. Hal böyleyken almaktan vazgeçer sanılıyordu ki, birkaç gün sonra onu bu haliyle de almak istediğini şu sözleriyle açıkladı: “İlk başta şoke oldum, ama daha sonra kendi sanat tarihi eserime sahip olacağımı anladım.” Uzmanlara göre ise tablonun yeni değeri şu olaydan sonra çoktan iki katına çıkmıştı bile!
Ressam Banksy ise eserinin bu şekilde parçalanacağını ilginçtir ki, aslında biliyordu! Çünkü tablonun içine yerleştirdiği resmi parçalayan bu mekanizmayı bizzat kendi tasarlamıştı. Aylar önceden bu düzeneği hazırladığını söyleyen Banksy, kendi Instagram hesabından bu anın videosunu, Picasso’nun “Yok etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür” sözü ile paylaşmıştı. Yani her şeyden haberdardı ve bu eğlenceden de memnundu. Nitekim yine Instagram hesabında bu anın fotoğrafını paylaştığında, yorum olarak “Gidiyor, gidiyor, gitti” diyerek, kendisi için sürpriz olmadığını gösterdi.
‘Kırmızı Balonlu Kız’a baktığınızda yüksek standartlarda bir şaheserle karşılaşmıyorsunuz, renkler arası geçiş, tonlamalar, farklı boyutların verdiği o algı yok. Aslında pek çok ressamın da bakarak rahatlıkla yapabileceği bir resim bu. Sadece elinde kırmızı balon tutan bir kız. Peki bu resim neden önemliydi? Neydi onu farklı kılan? Elbette arkasındaki fikir! Bu resim ‘Her zaman umut vardır’ mottosunu taşıyor. Fikirlerin ne kadar önemli olabileceğini en iyi anlatan filmlerden biri ‘V for Vandetta’ yı izlemişseniz, Banksy’i daha iyi anlayabilirsiniz. Evet, fikirlerin gücü o kadar kıymetlidir ki, nasıl resmedildikleri bazen ikinci derece önem arz eder. Tıpkı ‘Kırmızı Balonlu Kız’ tablosundaki gibi. Hatta Justin Bieber’ın kolunda bu kızın dövmesi bulunduğuna da söylemeden geçmeyelim. Ama durun! Bu tablonun adı şu yaşanan hadiseden sonra artık ‘Love is in the bin’ yani ‘Çöpteki Aşk’ olarak değişti. Peki kimdir bu Çöpteki Aşk’ı resmeden Banksy?
Takma adıyla Banksy 1974 Birleşik Krallık doğumlu. Kimliğini öyle bir saklıyor ki hala kim olduğuna dair sayısız tahminler var. Kendisi sadece bir ressam değil, aynı zamanda yapımcı, Grafiti sanatçısı ve siyasi eylemci. Siyasi eylemci yönü o kadar baskın ki, siyasi otoritelerin yanlışlarını, zekice ve ironik bir şekilde kurgulayarak sokak duvarlarına korkusuzca resmediyor. Savaş ve kapitalizm karşıtlığını, çevreci tutumunu, hayvan haklarını, mazlumları ve ezilenleri dil, din, ırk ayrımı gözetmeden savunmasını eserlerine korkusuzca aksettiriyor. Hatta 2014’de Suriyeli mültecileri desteklemek için kırmızı balonlu kızın tesettürlü halini Eyfel Kulesi’ne yansıtmıştı. Eserlerini ‘stencıl tekniği’ yani şablon kullanarak yapan ressam, geceleri kamuya açık alanlarda sanatını konuşturuyor ve neyse ki şu ana kadar hiç yakalanmadı. Instagram hesabında yaptığı diğer resimlere de bakabilirsiniz.
Şu an İngiltere’de pek çok sokakta ressamın resimleri mevcut hatta bu resimleri sokak duvarlarında bizzat yakından incelemek için bir uygulama dahi var. ‘Banksy London Tour’ uygulamasını 6.99 TL’ye satın aldığınızda, Banksy eserlerinin yer aldığı Londra sokaklarına gidip yakından görebiliyorsunuz. Böyle o kadar çok sokak var ki üstelik…
Bu devrimci ressam adalet, doğruluk, cesaret kavramlarını, her bir boya darbesiyle resimlerine işleyerek, hepimizin hayatına ışık tutuyor, korkutulmuş ve baskılanmış düşüncelere darbe vuruyor. Şu an pek çok yazar, düşünür, akademisyen, liderin korktuğu, çekindiği o düşünceler ve o fikirleri bu kişi, kim muzdaripse, kim ezilmişse, kim ağlıyorsa ayırt etmeden, herkesin geçtiği o sokaklarda sessiz bir direniş ve boykotla farkındalık oluşturarak savunuyor.
Bazen makaleler, kitaplar, filmler herkese ulaşamaz ama halkın gündelik koşturmasında o yanından geçtiği duvarlara resmedilmiş görseller, en küçük bir çocuğa dahi ulaşır ve çok şey anlatır. Fikirlerin ne kadar önemli ve durdurulamaz olduğunu haykırır biraz, biraz da farkındalık oluşturarak bilinç düzeyini arttırır. Biraz protesto eder, biraz isyankar bir tadı vardır. Biraz ince mesajlar vererek bir ültimatom verir, biraz da linç eder bazı otoriteleri ve halkın sessizliğini. Uyumayın ahali der, haksızlığa karşı sessizliğe bürünmeyin der, insanlığınızı unutmayın der, bugün o eziliyorsa yarın sen daha kötü durumda olabilirsin der…
O halde kendisinden ilham almaya devam!..