Vefasızlığı iliklerine kadar hissedince alıyormuş kalemi eline insan, kendi senaryosunu yazmak için. Memnun olmadığı yerde kalmamayı, kendini mutsuz eden kişi, ortam, duruma razı gelmemeyi öğreniyormuş mutsuzluk pahasına. “Hayır” diyememenin mental yorgunluğu çökünce üzerine, anlıyormuş “evet”lerin büyüsünü.
Duygularını ziyan edenleri kambur gibi taşımıyormuş ömrümde. Gülüşünü sabote edenlere “eyvallah” demeyi öğretiyormuş insan kalbine, yaralı yerlerinden ikinci kez yaralanınca. Hayatının kurbanı olmaktan istifasını verip, adına başkalarının karar mekanizması olmalarına rest çekiyormuş. Akıntıya kapılıp birilerinin menfaatine maşa olmayı reddediyor, hatalı yönlerinden doğru şıkkın seçeneklerine kalem gezdiriyormuş.
Yanlışlarıyla cebelleşerek ânı kaçırmamak adına hatalarını dönüştürmek için çabalamanın yorgunluğuna bir çay yudumluyormuş en demlisinden. Başkalarının değer yargılarıyla çıkmıyormuş yollara. Aldığı kararlar başkalarını memnun etmek değil, kendini mutlu etmek için oluyormuş belli saatten sonra.
Korkuyu kuşanıp geleceğini esir etmiyormuş cesaretsizliğine insan. Düşüncelerinden, davranışlarından dolayı kınanmak, ayıplanmak endişesini zihnine yük etmiyormuş mesela. Başkalarının kalıbına girmeyecek kadar geniş ruha sahip olmanın gururuyla alıp verdiği nefesini tutmuyormuş, içini yakarcasına ciğerlerinde.
Aurasını kimsenin önyargılarıyla dağıtmamayı, plan listesine alınca diğer planları iptal edebiliyormuş rahatlıkla. Ruhunun ritminde yaşıyormuş hayatı; özgür ruhuma ayak uydurmayan kim varsa tahammül kotasını sınırsız tutmuyormuş, örneğin. Tavrı hoşuna gitmeyenlere dönüşü olmayan bilet kesiyormuş.
Değerinin, yanında parlamadığı insanlarla arasına mesafe koymanın mental sağlığını yaşarmış. Geçtiği yollardan geçmeyene eleştiri kapılarını kapatır, üstüne bir de kilit vururmuş. Ağlarken acına kör, sağır olanları hayatının merkezinden dışarı alırmış. Sorunlar üzerinde zihin yoranları değil, çözüm odaklı kişileri buyur ediyormuş insan.
Krizlerini tek başına çözüp, düştüğünde yine kendisi uzatırmış elini kalkması için kendine; gecenin zifiri karanlığında hıçkırıklara boğulmuşken, kendisi sakinleştirirmiş yine yüreğini. Umut yeşertip o umuda tutunurmuş var olmak için. Pespembe hayaller kurar, karanın en koyu tonunun kucağında.
Kararsızlığın gelgit dalgalarıyla boğuşurken yine hayalleri sığındığı liman olurmuş. Kimse yokken!
Şimdi sessiz olun…