Sevdanın Sükuneti – 2

Yasemin Köse 371 Görüntüleme 1 Yorum
4 Dak. Okuma

Kalbim sözcüğü yankısını bulmuştu. Bu heyecanla ne kadar konuşmuştu, kaç adım atmıştı farkında bile değildi. Yanından kimler geçmişti, çevresinde neler oluyordu, aldırış etmeden sadece sevdasının sesine aktı ve kalbinin derinliklerine inen yolu bulmanın heyecanını yaşadı. Telefonu kapatınca uzunca yaptığı konuşmayı tekrar tekrar aklından geçirdi. Arada kalbine nakış gibi işlenen sözcükleri mırıldandı, ne demişti hayatının anlamı; “Eğer bir devletim olsaydı, sözlerini milli marşım, gözlerini bayrağım yapardım, en kıymetlim, gönül coğrafyam, vatanım, emsalsizim”. Bu sözcükleri mırıldanırken gülümsememek elde değildi. Saklamadı da tebessümünü çevresindekiler ne düşünür diye aldırış etmeden kalbinin sesine kulak verdi, çocuklar gibi coştu.

Güneş akşama kavuşmak üzereydi ayakları yola revan oldu eve doğru yöneldi. O akşam heyecandan hiçbir şey yiyemedi. Sevdanın tokluğu kafi gelmişti. Şimdi bir an önce sabah olsun diye saatleri, dakikaları saymanın derdine düşmüştü. Kütüphanesinden en sevdiği şiir kitabını aldı ve rastgele bir şiiri açıp okumaya başladı.

Bir insana inanmak ne demek biliyor musun?
Kapının önündeki ağaçlarla birden çiçeğe duruyorsun.
Sokaktaki kedi bacaklarından önce boynuna dolanıyor,
Gidip ilk gençliğin uykularına boyanıyorsun.
Yağmur öyle gamzeler açıyor ki baktığın yerlere,
İlan-ı aşk makamından bir ürperti dudaklarının neminde,
Unuttuğun mavilik gövdeni bahar dalına çeviriyor.
(Şükrü ERBAŞ)

Daha önce de her üzüldüğünde ve sevindiğinde kitaplarına sarılırdı, fakat bu sefer farklıydı. Bu şiiri defalarca okumuştu ama, hiç bu kadar kalbinin derinine mıh gibi çakılmamıştı. O an anladı ki yaşadığı duygular emsalsizdi. Yatağına uzandı, gözlerini kapatıp hayal deryasının içine gark oldu. Bedeni sakin, dili suskundu, kalbi heyecanın ritminde diline ve bedenine isyanda daha ne kadar hızlı çarparım diye saniyelerle yarışıyor gibiydi. O an duyduğu tek şey kalbinin sevinç nidalarıydı. Halbuki gözler kapalıyken büyük bir karanlık olması gerekirdi, ama ona göre her yer ışıl ışıl, masmaviydi. Umutları çiçeklerle kaplanmış ve anka kuşunun kanatlarına boyanmıştı. Bu düşünceler, içsel konuşmalar ne kadar devam edecekti bilmiyordu . Kafasında ki düşünceleri sustursa kalbi susmuyordu. En zor olan şey kalbin bildiğini aklına kabul ettirmek, dile söyletmek olsa gerekti. Hayatının her döneminde vereceği kararlarda defalarca düşünüp süzgeçten geçirmekten vazgeçmemiş ve zorlanmamıştı. Ta ki içinde bulunduğu bu sarhoşluk, hoşluk, anlamlandıramadığı coşkunluk halini yaşayıncaya kadar. Mantığı bu sefer kalbinin önüne geçememişti. Geçmesini de istemiyordu. Bu bir içsel mücadele olsa da kendini güçlü hissediyordu. Gönüldaşını bulmuş olmanın ve kalbine itiraz etmeyeceğinin kararını verince ruhu biraz daha sükunete erdi. Bu düşüncelerle yüzüne yayılan tebessümle zor da olsa uykuya daldı. Bir an önce güneş onlar için doğmalıydı, daha sevecek bir yâri ve mutlu olacak kim bilir ne muhteşem yılları vardı.

Güneşin acemi ışıkları, yeni güne uyanmanın heyecan ve mutluluğunu perçinliyordu. Kirpikleri bile heyecanlı titrek kapanmıyordu. Gözlerini açar açmaz mutluluğa uyanmanın tadıyla ayağa kalkıp odasında ki aynaya koştu. Şaşkındı aynada gördüğü kişi artık eskiden tanıdığı kadın değildi. Bir günde bu kadar değişir mi insan? yüzüne saçılan ışıltı, saçlarında ki canlılık, dudaklarında ki tebessüm, gözlerinde güneşi kıskandıracak parlaklık, gerçek mi diye elleriyle saçını düzeltti, yanaklarına dokundu, dudağında ki tebessümü sevdi evet gerçekti aynalar yalan söylemezdi hayal de değildi. Elini omuzuna koydu ve aynada gördüğü kadına yaşadığı duygular için teşekkür etti. Daha teşekkür etmesi gereken bu duyguların mimarı vardı. Hemen kendine çeki düzen verdi, güzel bir kahvaltı yaptı sonra hayatına, kalbine anlam katan emsalsiziyle kahvesini yudumlamak için can şenliğine koştu. Telefonun arama tuşuna basarken heyecandan, elleri ondan hükümsüzdü . işte telefonun diğer tarafında yine sarhoşluğunun sesi. “Kalbim” diye seslendi. Yankısını buldu “Ömrüm” yanıtıyla.

“Kahvemiz sade olabilir, kalbimizle onu tatlandıralım mı?” diye kahve teklifini yaptı.

Bundan sonra bütün kelimeler anlamını yitirmişti.

Bu sefer içilen kahvenin tadı emsalsiz sevdadan gelecekti.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum
  • Annemin mücevher kalbinden bir parça bu yazı. Yaptığın ve başardığın her şey mükemmel anneciğim. İnsanın böyle rol modeli olmalı hayatta ben çok şanslıyım ki benim annem bunlardan biri. 🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version