Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar. (Mevlana)
Sevgiyi çeşitli şekillerle ele almak mümkündür. İnsana, canlıya, cansıza, tabiata, Allah’a karşı sevgi olabilir. Sevgiyi, kategorize etmek çok da kolay değildir. Ancak genel olarak sevgi tür olarak sınırlı başlıklar altında ele alınır.
Sevgi üçe ayrılır.
- Çünkü türü sevgi:
Onu seviyorum, çünkü çok güzel.
Onu seviyorum, çünkü çok yakışıklı.
Onu seviyorum, çünkü çok güvenilir.
Çünkü türü sevgi, taşıdığı özellikler veya sahip olduklarından dolayı yaşanan bir sevgi türüdür. - İçin türü sevgi:
Beni mutlu ettiği için onu seviyorum.
Bana hep yardım ettiği için onu seviyorum.
Beni koruduğu için onu seviyorum.
Bu sevgi türünde, verdiklerinden dolayı istenen bir sevgi türüdür. - Rağmen türü sevgi:
Her şeye rağmen onu seviyorum.
Beni unutmasına rağmen onu seviyorum.
Beni üzmesine rağmen onu seviyorum.
Bu sevgi türünde, sevmek için bir koşul ya da karşılıklı bir şey istenmemektedir.
Masumi Toyotome isimli Japon yazar sevgiyi üç tür olarak ele almış.
Birinci tür: Bir şarta bağlı sevgi
- Eğer iyi olursan baban, annen seni sever.
- Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim.
- Eğer eş olarak benim beklentilerimi karsılarsan seni severim.
İnsanlar arasında en çok rastlanan sevgi türü budur. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı, sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır.
Evliliklerin pek çoğu “eğer” türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk bitiyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne âşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile “eğer” türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle; “Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone’ye gittin.” diye bağırıyor. Delikanlı; “Ama baba vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın.” diyor. Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor. “Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, oysa yanılıyorlardı.” diyor yazar. Delikanlı, babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı.
İnsanlar “eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.
İkinci tür: “Çünkü” türü sevgi
Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.
- Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin.
- Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.
- Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki.
- Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki.
“Çünkü” türü sevgi, “Eğer” türü sevgiye tercih edilebilir. Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir; egomuzu okşar. Bu tür sevgi, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi, onlara yük getirmez. Ama derin düşünürseniz, bu türün “Eğer” türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki bu tür sevgi de yük getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek ister. Hayranlarına, yenilerini eklemek için çabalar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çektiği zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer.
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?
Üçüncü tür sevgi: “Rağmen”
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için “Eğer” türü sevgiden farklıdır bu sevgi türü.
Bu üçüncü tür sevgide, insan bir şey olduğu için değil, bir şey olmasına rağmen sevilir. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insani olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılanması şartı ile. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar; “Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur” diyor. Farkında olsanız da olmasanız da bu tür sevgi, sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir. Bunun böyle olduğundan nasıl emin olursunuz? * (Kaynak: Farkındayım Değiştim Sitesi)
Sevginin başka şekilde de üç türünden söz etmek mümkündür:
Birincisi “Sevenin, sevdiğini kendi nefsi için sevdiği sevgi türü”dür.
Seven, sevdiğini mutluluğu ve zevki için sever. Dolayısıyla, seven sevdiği varlığı kendi nefsi için sever, sevgili için değil. Bu sevgiye tabii sevgi denir. İnsan burada eşyayı ve varlıkları sadece kendi nefsi için sever ve onlara kavuşmayı ya da yaklaşmayı kendi nefsi için arzu eder. Bu her hayvanda ve her insanda böyledir, çünkü insanda da hayvanî bir yön vardır. Bedeniyle bu dünyaya ait olan insan, doğal olarak bu dünyaya ait olan her şeyi sever. Özellikle onun arzularını tatmin eden, ona fayda ve zevk veren, itibar, güç ve kudretini artıran her şey insan için sevgi ve ilgi konusudur.
Kur’an, insandaki bu güçlü eğilime şu ifadelerle işaret eder. “Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlara ve develere, ekinlere karşı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir…” (Âl-i İmrân, 3/14)
İkinci tür sevgi, kişinin, sevdiğini hem kendisi hem de sevdiği için sevdiği sevgi türüdür. Kişi hem sevdiğini sever hem de sevdiğinin sevdiklerini sever. Buna ruhani sevgi diyoruz. Ruhani sevgi, sevdiğini hem onun için hem de kendi nefsi için sevme durumunu, sevende bir araya getiren aşktır. Bu yüzden sevdiğini sevdiği gibi, sevdiğinin sevdiklerini de sever. Ruhani sevgide akıl ve ilim devrededir; işler bilgelik düzenine göre düzenlenir ve işlerin yeri değiştirilmez. Ruhani yolla seven kimse, sevginin ne demek olduğunu, sevenin ne anlama geldiğini, sevgilinin hakikatinin ne olduğunu ve sevgiliden ne istediğini ne beklediğini bilir.
Üçüncü tür sevgi Allah’a olan sevgimizdir. Bu “ilahi sevgi” dir. Bu bizim, Allah’ı sevme durumumuzdur. Bizim Allah’a duyduğumuz sevgi hem ruhani hem de tabii iki sevgiyle birliktedir. Kimi insanlar Allah’ı Allah için severler, bazıları da O’nu hem kendileri hem de O’nun için severler. Demek oluyor ki bu en mükemmel sevgidir; çünkü Allah’ı tanıması ve O’nu müşâhede etmesi en mükemmel şekle ulaşmıştır. Eşyayı Allah’ın sebebiyle sevmek ve eşyadan Allah istediği için yüz çevirmek her şeyden öte Allah’a duyduğumuz sevginin anlamını ve özünü oluşturur. O zaman Allah’ın bizden istediği her şeyi gönül hoşnutluğu ile seve seve yerine getiririz. (İbni Arabi, İlahi Aşk)