Sevgi, kalpte beslenilen tohumların yeşererek hissedilen kişiye doğru dallanıp budaklanması, arada görünmez bir bağ kurulmasıdır. Öyle ki çiçek açar gönül bu bağlarda. Bahar, bahçe olur her yanımız. Gün, her yönüyle daha bir güzelleşir, renkler canlanır, her şeyde mana aramaya başlarız ve yaşamla aramızdaki bağlar güçlenir.
İçten dışa doğru gelişen bir olgu olduğu için önce davranış, sonra sözlere yansır kalpte duyulan bu sevgi. Dilde dolanan ve kalbe inememiş, karşımızdaki kişiyi kendimize bağlama ya da onun sevgi gereksinimini karşılama vaadiyle kurulan cümleler rüzgârlı bir havada ipe serilen çamaşır gibidir.
Davranışlarla desteklenmiyorsa bir sevgi; söyleyenin dudağını, dinleyenin kulağını teğet geçer, kalbi açlıktan öldürür. Böyle durumlarda söyleyen bir beklenti içindedir; karşılık ve takdir görme gibi. Aslında sevilmeyi bekleyen, gözlerini kocaman açarak sevgi dilenen bir çocuk gibidir. Sevilmek isteyenin tek derdi sevgi açlığını doyurmaktır. Bunu da “seviyorum” süsü vererek yapmaya çalışır. Doymak bilmeyen, dipsiz bir kuyu, tatminsiz bir çocuktur o. En saf ve temiz sevgiyle beslemek ister kendi kirli, tutunamayan sevgisizliğini.
Sevilmek için seviyor, duymak için “Seni seviyorum” diyoruz. Kendini sevmeyen bir toplumda sırf sevilmek için şekilden şekle, kalıptan kalıba giriyoruz. Olmadık şaklabanlıklarla yer edinmeye çalışıyoruz. Herkes öyle korkuyor ki kendi olmaktan, -sevilmemekten- aslımızdan şaşıyoruz. Kendini seven insanın sevilmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü ancak kendini seven insan sevilir, sevilmeye layıktır. Kendini sevmeyen insanı ne kadar sevmeye çalışırsanız çalışın, o kendini buna layık görmediği için kabullenmeyecek, hep şüpheyle yaklaşacaktır onu sevmeye çalışanlara.
Sevdiğimiz kişide kendimizi görme sanatıdır sevgi. Her insanda farklı bir tablo çizeriz sevgimizle. Başka insanda kendimizi tanımaya başlarız. Olmazları oldurduklarımız, “yapmam” dediklerimizi yaptıklarımız olur sevginin gücüyle. Her insanı başka severiz. Onun sıcağına akar, onun gücüne hayran kalırız. Paylaştıkça çoğaltır, hissettikçe büyürüz. Öyle ki kalbe sığmayacak sanırız, ama her defasında yanıldığımızı anlarız.
Üzen, yoran, yıpratan, ağlatan, özgürlüğü rehin alan, nefes aldırmayan, boğan, sıkan, alıkoyan sevgi, sevgi değil hastalıktır. Bu tip sağlıksız duygular yine kendi gibi hastalıklı kişiler tarafından karşılık bulur ve birbirini tamamlar. Sevildiği için kıskanıldığını, şiddet gösterildiğini, özgürlüğünün kısıtlandığını, üzüldüğünü düşünenler, onlardan çok daha sağlıklı bir ruh haline sahip değillerdir.
Sevgi üzmez, yormaz, özgür bırakır, anlar, dinler, hoşgörür, saygı duyar, takdir eder, yüreklendirir. Karşılık bekleyen sevgi bencildir, egoisttir. Kimi sırf kendi egosunu beslemek için sever ya da sevdiğini zanneder. Karşılığında gerçek sevgi ve ilgi bekler. Bulamadığında öfkelenir ve zarar verme boyutları baş gösterir. Kendi egosunu tatmin edememiş bir benliğin başkaları üzerinde kuramadığı hegemonyanın öfke patlamasıdır bu durum. Öfkesine hâkim olamayan ve dürtülerini kontrol edemeyen her kişi suça meyillidir, uzak durulması gerekir.
En gerçek ve komik yanı da sevgi açlığımızı beslemek ve doyurmak için sever gibi yaparız. Samimi duygular beslemediğimiz için de ne sever ne de seviliriz. Bugün göklere sığdıramadığımız kişiyi yarın yerin dibine sokarız. Bugün aşkından öldüğümüz kişi yarın en büyük nefret kaynağımız olur. Tırnağına zarar gelmesin dediklerimizi paramparça ederiz. Artık bizim değilse her türlü kötülüğü hak ediyordur zannımızca!
Sevginin en yanlış anlaşılan boyutu da sahiplenmedir. Sahip olduğumuz için sevdiklerimiz vardır ya da sahip olduğumuzu zannettiklerimiz. Diğer taraftan da ait olduğumuz kişilere duyduğumuz sevgi vardır ya da ait olduğumuzu hissettiklerimiz. Acaba sevdiğimiz için mi sahibiz, yoksa sahip olduğumuz için mi seviyoruz? Ait olduğumuz için mi seviyoruz, sevdiğimiz için mi ait hissediyoruz? Bunun ayrımını çok iyi yapmalıyız. Sevdiklerimizi sahiplenmeli -esir almadan- sevdiklerimize ait hissetmeliyiz -esiri olmadan-.
Sevmek ve sahip olmak iki farklı olgudur. İnsan sahip olduğu her şeyi sevmez ve sevdiği her şeyin sahibi olamaz. Sahip olamadıklarımız daha cazip olurken sahip olduklarımızı değersizleştirmek ego ve komplekslerimizden başka bir şey değildir. Zamanında değer bulduklarımızdır sahip olduklarımız.
Sevgi iyileştirir, güzelleştirir. Bulaşıcıdır. Bölmez, ötekileştirmez, soyutlamaz, suçlamaz, yargılamaz. Bağışlayıcıdır, kucaklayıcı, bütünleştirici. Emekle beslenir, sabırla, itinayla. Karşılıksızdır, velev ki karşılığı varsa bizden mutlusu yoktur. Sevmek, bizim tüm evrene borcumuzdur. Sevgi yıkacaktır tüm tabuları. Sevgiyle üstesinden geleceğiz tüm kirlenmişliklerin.