Sevginin Yalanı Olur da Nefretin Olmaz

Ayşenur Dürlü 567 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Sevgi bazen gerçeğe, bazen de yalana dayalı olur. Çok fazla aşamaları, süreçleri vardır fakat “nefret” öyle mi? Ne kadar canın acısa da bazen sevdiğin halde yalan söyler, sevmiyorum dersin. Hatta ölesiye sevdim der, zamana yenik düşer, hiç sevmemişim dersin! Sevgi her şeyin kaynağı, nefret ise her şeyin neticesidir. Yalanın tek saklanamadığı yerdir. Kendini yeterince belli eder, açıklama gereği duymazsın…

İnsanı ilgi ve bağlılık göstermeye çalışırken, aradaki güçlü bağ kopunca tekrar bir araya gelmek büyük çaba istiyor. Dostoyevski’nin dediği gibi, “Nefrete sevgiden daha çok inanırım çünkü nefretin sahtesi olmaz!”

Bazı sözlerin ağırlığı vardır. Haksızlıklara, ihanete, kötülüğe karşı bir isyan belirtisidir. Yaptığın iyiliğin karşılığını alamamak, duygularınızı, kırgınlıklarınızı, sözün muhatabı olarak bir nevi kusmak gibidir içinde biriktirdiğin bunca şeyi! Daha fazla kendini ifade edemeyip, netice itibariyle “nefret” ettiğini belirtirsin. Duygusal süreçte yaptığın mücadelenin sonudur. Sevgide nefrete giden bir yol yoktur. Bu nedenle, eğer nefrete dönüşmüş bir his varsa, bu gerçek ve değişmesi uzun zaman alan bir duygudur. Olumsuz olan karanlık duyguların en güçlü silahı gibidir. Nefret, bir yönüyle kötülüğü, diğer yönüyle ise somut potansiyelini yani küçük bir ara kapı bırakır. Geriye dönüşü güç olan, telafisi bazen mütemadiyen süren bir davranış halini alır. Engellenemediğinde davranışa dönüşerek acı sonuçlar veren, değişkenlik göstermeyen güçlü bir duygu yüküdür. Yaptığı mücadele sonunda bazen sevgi ağır basarak kalkan oluşturur. Bazen de kendini sorgulamak gerekir; çok severken bile kalkan işe yaramaz. Rasyonel düşünme eylemimize yön vermek gerekir. Özellikle şunu sormak gerekir: “Ben ne yaparak buna neden oldum?”, “Bu kadar nefret etmesinin nedeni ne olabilir?”, “Buna hangi davranışım sebep oldu?” gibi…

Aklımıza yatkın kararlar alırsak ve biraz da olsa kalan bir sevgi varsa, tekrar telafisi yapılarak duygusal ortamdan uzaklaşıp, düşünce eylemimize yön vermiş oluruz. Tam da bu sırada rasyonel düşünce eylemimiz araya girer ve bizim en doğru kararı vermemizi sağlar! İçsel yaşam dengemiz neye ağırlık verirse, psikolojik esneklik de ona yön verir. Yaşam arzumuz ve geçmişte yaşanan her şey duygu yükümüzün hafiflemesine ve doğru karar vermemizi sağlar. Nefret edilmesi gerekiyorsa onu en ağır şekliyle yaşarız; sevgi ağır hissediliyorsa bir şans daha verme gereksinimi duyarız. Çünkü, “Nefret yalanı olmayan en gerçek duygudur; ya bu duyguyu yaşar ya da yaşatırız.”

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version